Bütün iyi niyetimle Türkiye'nin laik, demokratik sistemi güçlüdür, Atatürk İlke ve İnkılaplarına sımsıkı bağlı kuşaklar, gençler bu ülkenin karanlığa, kökten dinciliğe gitmesine izin vermezler diye düşünmeme rağmen türbanın serbest bırakılması ile başlayan olaylar devam ediyor. Bunların artarak meydana gelmesi tesadüf değil diye düşünüyorum. Mersin ve Tarsus'ta mini etek giydikleri için kızların bacaklarına asit atılıyor. Balıkesir Atatürk Parkı'nda içki satan yerler kapatılıyor. Sağlık Bakanı, 'Doktorlar türban takabilir' diyor. İstanbul'da kadın ve içki reklamları kaldırılıyor. Ak Merkezde namaz kılınıyor. TV dizilerinde içki içilmesi yasaklanıyor. Derneklere içki yasağı getiriliyor. Çeşme, Aya Yorgi'de bikinili kadınlar denize giriyor, içki içiliyor diye plajlar yıkılıyor. Yurdun dört bir tarafında irtica olayları arka arkaya sergileniyor. Başbakan, Atv'de "5 yıl sabrettik, şimdi gerçek niyetimizi yerine getireceğiz" diyor. Devam ediyor; "Batının biz hep ahlaksızlığını aldık" diyor. Yani mayo ile denize girmek, kız-erkek birarada bulunmak, flört etmek, dans etmek, içki içmek, medeni giyinmek, ahlaksızlık oluyor... Toplumu başı açıklar-başı kapalılar, inananlar-inanmayanlar diye ikiye bölüyorlar. Konya Milletvekili Sn. Tuna, "Hele üniversiteleri halledelim, sıra kamuya, her yere türbanla girmenize gelecek" diyor. Güya bu laf üzerine parti yetkilileri; "Toplumda tepki oldu. Seni Parti Disiplin Kuruluna vermiş gibi yapalım. Nasıl olsa bir şey olacağı yok" deniliyor. Mülkiyeli Yazar Hıncal Uluç, "Türkiye bitti, imkan olsa ülkeden gideceğim" diyor ve ilave ediyor, "O özgürlük diye türban serbestisini savunanlar çok kısa sonra Türkiye'nin ne hale geldiğini ve çeşitli baskıların kendilerine de tatbik edileceğini görecekler" şeklinde mülakat veriyor. (Hürriyet 17.02.2008) Rize'de oynanan bir tiyatro oyununda Başbakan'ın adı geçiyor diye vali oyuna müdahale ediyor. Oysa sanata müdahale edilemez. Gerçekten bir süre sonra korkarım ki, adına ister mahalle, ister aile ve toplum, ister hükümet, ister vali, ister yobaz/tarikatın baskısı deyin çağdaş Türkiye'nin insanları sindirilecek, korkutulacak, başı açık gezenler, mini etek giyenler, aman bana birşey olmasın, başım derde girmesin diye pusacaklar, kapanacaklar ve onların istediği gibi olmaya mecbur kalacaklardır... İktidar bir çok önemli yeri ele geçiriyor. Bunun en son örneği Futbol Federasyonu. Başbakanın yakını bir zata verildi. Ne yazık ki, kulüplerde buna alet oldular... Türkiye'nin bu duruma gelmesinde seçmenin, halkın, oy verenlerin hiç mi suçu yok? Türkiye'nin bu hale gelmesinde liberal merkez sağ, ANAP ve DYP'nin ve bu partilerin geçmişteki ve son dönemdeki liderlerinin hiç mi suçu yok? Eğer yoksa bu %47 nasıl meydana çıktı. CHP ve Sn. Deniz Baykal'a kızamıyorum. Belki yönetim hataları, parti içi yanlışlıklar oldu. Ama Türkiye'nin laik cumhuriyet değerlerinden ve Atatürk İlke ve İnkılaplarından uzaklaştırılıp, çağdışı, karanlık ve yobaz bir yönetime doğru gideceğinin tehlike sinyalini Sn. Baykal verdi ve seçmenden ona göre oy istedi. Ama dinlemediler, vermediler! Liberal merkez sağın birleşmemesine kızan ANAP'lılar ve DYP'liler ve birçok sade vatandaş gittiler AKP'ye ve MHP'ye oy verdiler. Hep ifade ediyorum bu %47'lik AKP oyları içinde ANAP ve DYP'nin en az %15 oyu vardır. Çünkü inanıyorum ki, eğer ANAP ve DYP birleşse idi %10'nu rahat geçer, muhtemelen %20'lere tırmanırdı. Liberal merkez sağın değerli kadroları, ben ve benim gibiler ortada ve uygun parti olmadığından mücadele dışı kalmışlardır. Oysa biz hazırız... Türkiye'ye yazık olmuştur. Türkiye yolunu şaşırmakta olup, muasır batı medeniyetine, çağdaşlaşmaya giden yolda büyük yara almıştır. Telafisi çok zor olacaktır.