Belki tuhaf bir anlayıştır ama fiilen hizmet üretmek üzere içlerinde bulunduğum Sivil Toplum Örgütlerinin, bizzat icra kademelerinde yer aldığım dönemlerinden yazı hayatımda, özellikle makalelerimde "biz veya ben" böyle yaptık, şöyle yapıyoruz demekten daima kaçınmışımdır. Ancak 15 yıllık bir emeğin noktalandığı ve böyle bir çalışmanın Türk kültür hayatında önemli bir merhale taşı olduğuna olan inancım yanında, eserin neşri sırasında ve sonrasında öylesine şeyler yaşanıyordu ki, bunlardan bir bölümünü okuyucularımla paylaşmak ihtiyacını duydum. Önce Türk Dünyası Kültür Atlasından bahsetmek istiyorum... Türk Kültürüne Hizmet Vakfınca 1990'lı yılların başında büyük hedef olarak "Türk Tarihi Coğrafyası Kültür Parkı" projesi gündeme getirilmişti. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için Türk Kültür ve Medeniyet tarihinin bütün unsurlarıyla tarihi bir sıra içersinde ele alınması, metinlerin görsel malzemelerle donatılarak hazırlanması gerekiyordu. Yani Türk Dünyası Kültür Atlasının hareket noktası budur. Verilen karar, Türk varlığının kilit taşları olabilecek değerlerin, bir bütün içinde ve Atlas muhtevası biçiminde biraraya getirilmesi doğrultusundaydı. Çalışma için önce Vakfın İcra Kurulu yanında konularında uzman bilim adamlarından meydana gelen komisyonlar kuruldu. Dönemler 5 başlık altında belirlenecekti... İslâm Öncesi Türk Toplulukları Dönemi, Selçuklu Dönemi; Osmanlı Dönemi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk Devlet ve Toplulukları. Bir taraftan dönemler ile ilgili çalışmalar yürütülürken, diğer yandan komisyonların belirlediği verilerin çizimleri, krokileri ve haritaları hazırlatılmaya çalışılıyordu. Her bölüm için ayrı ayrı olmakla beraber toplamda 200 ilim adamı ve uzmanın, 135 civarında grafikçi, ressam, harita çizimcisi, tercüman ve san'at adamı ile danışmanın görev aldığı 335 kişilik bir heyet Türk Dünyası Kültür Atlası'nı gerçekleştirebilmek amacıyla büyük gayretle, yıllar boyunca çalışmalarını sürdürecekti. Böylece Türk Kültür ve Medeniyeti üzerine ilk defa böylesine geniş ve anlamlı bir çalışma yapılıyordu. Çalışmanın, dünya kamu oyunun da dikkatine sunulabilmesi içinse, eserin Türkçe/İngilizce olarak iki dilde hazırlanmasına karar verildi... 1992 yılında beş ana bölüm halinde çok yönlü olarak derhal başlatılan çalışmalarda ilk neşrolunan ciltten sonra, ki bu tarih 1997'dir, külliyatın en fazla 5 yılda ve 6 cilt içinde tamamlanması plânlanmıştı. Fakat gerek elde edilen bilgilerin, gerekse temininde büyük gayret gösterilen görsel malzemenin niteliğindeki vazgeçilmezlik, bizleri külliyatı 12 cilde çıkarmağa zorlayacaktı... 1997 yılında İslâm Öncesi Dönem cildimiz neşrolunduğunda, bir harcın temelinin atılmasının heyecanını yaşıyorduk. Döneme, Yazı Kurulu Başkanlığını üstlenmiş Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu ile beraber 13 bilim adamı makaleleriyle katılmıştı. İki cilt haşinde 1997 ve 1998 yıllarında neşrolunan Selçuklular Döneminin Yazı Kurulu Başkanlığını Prof. Dr. Erdoğan Merçil üstlenmiş ve eserde 25 ilim adamının makaleleri yer almıştır. Burada şunu söylemek isterim. Selçuk Dönemi ifadesi yanıltıcı olmamalıdır. Daha sonra Osmanlılarda da olacağa üzere, uzun bir tarihi sürece damgasını vurmuş olan büyük Türk Devlet varlığı, ana yapı olarak ele alınmış ve dönemler bu şemsiyeler içinde değerlendirilmiştir. Bizleri 6 cilde doğru zorlayan Osmanlı Dönemi'nin ilk 2 cildini 1999 yılında neşretme imkânını bulacaktık. Her şey plânladığımız gibi gider görünüyordu. Ancak Türkiye'de sosyal hayatın neredeyse durmasına sebep olacak 1999 Depremi, çok şeyi olduğu gibi bizim programımızı da aksatacaktı. Oysa Osmanlı Dönemi çalışmamız, Devletimizin Osmanlı Devletinin 550nci Yıldönümü kutlamaları programı çerçevesinde kabul görmüştü. Ancak bu durumda yapılacakta fazlaca bir şey yoktu... Yavaşlayacaktık. Öyle ki 2000 ve 2002 yıllarında neşredebildiğimiz Osmanlı Dönemi III ve IV'ncü ciltleri sonrasında V ve VI ncı ciltlerini ancak İstanbul Valimiz sn. M. Güler beyin destekleriyle 2007 yılında neşredilebilecektik. Yazı Kurulu Başkanlığını Prof. Dr. Mübahat Kütükoğlu'nun yaptığı, neredeyse 3000 sayfalık dönemde tam 84 bilim ve san'at adamının yazıları yer almıştır. Osmanlı dönemindeki inkıta bizleri başkaca arayışlara yönlendirecektir. Nitekim kendileriyle karşılığında kitap verme anlaşması yaptığımız bir firmadan sağlanılan kaynakla 2003 yılında Türk Devlet ve Toplulukları cildi neşrolunacaktır. Eserin Yazı Kurulu Başkanlıklarını Prof. dr. Emine Gürsoy Naskali ile Prof. Dr. Ahmet Taşağıl yapmışlardır. Nihayet 1400 sayfayı bulan genişlik içersinde ve 2 cilt olarak Türkiye Cumhuriyeti Döneminin (1923-2003) 80 yıllık varlığı siyasî tarihinden, idarî, adlî, iktisadî ve malî, askerî, güvenlik, Millî Eğitim, Din-Devlet İlişkileri, Mediko-Sosyal Yapıları yanında sosyal hayata yön veren kurumları, kültür ve sanatı ve nihayet sportif varlığıyla kaleme alınmıştır. Cumhuriyet Döneminin Yazı Kurulu Prof. Dr. Cevdet Küçük, Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar ve Dr. Metin Eriş ile 3 kişilik bir heyetten müteşekkildir. Bu ciltlerde tam 63 bilim ve san'at adamı makaleleri ile görev almıştır. T.K.H.V. mensuplarının ve çok sayıda ilim ile sanat adamının 15 yıllık bir emeğinin mahsulü olan çalışmayı tanıtmak için çeşitli vesileleri kullanarak çaba harcarken, insanımızı temsil edenlerin nerelerde olduğunu da tespit etmek durumunda kalıyorduk. Eserin tanıtımı için önce Caferağa Medresesinde açık büfeli bir Basın Toplantısı yaptık.. Kalabalık bir toplantıydı. Ama basına yansıması konusunda aynı şeyleri söylemek noktasında değilim. TRT ve birkaç yazılı basından başka kimsenin dikkatini çekememiştik. Bunun üzerine yazılı ve görsel basının konuyla ilgilenebileceğini düşündüğümüz önemli isimlerinden 30 kişiye ulaştık ve kendilerinden önceki mutabakatlarına bir gün öncesinde ikincisini ekleyerek bir akşam yemeği buluşması tertip ettik. Kesin teyitlere rağmen katılanların sayısı 5 değerli yazarımızdan ibaret kalınca, "acaba magazinleşseydik böyle mi olurdu?" diye sormaktan kendimizi alamayacaktık!.. Fakat doğrusu daha acı durumlarla karşılaşacağımız aklımıza gelmemişti... Bu arada çeşitli iş çevreleri ve de konuya ilgi duyması gerektiğine inandığımız kamu ve belediyeler gibi hizmet kurumlarıyla da temaslar içindeydik. Bazılarından, neticeye tesir etmese de, hiç değilse takdir cümleleri alıyorduk. Ama bir sonuncusu doğrusu bizleri uzun uzun düşündürecekti. İstanbul'daki bir büyük İlçenin Başkanı'ndan sebebi belirtilerek randevu almıştık. Bekleme salonunda öğrendiğimiz, halen Milletvekili olan bir önceki Belediye Bşk.'nın öncülüğünde kurulan Mahalle Konakları'nın asıl amacı olan bölge insanlarının eğitimi konusunda bizim külliyatın faydalı olabileceğini düşünmüştük! Oysa yedi dakikayı bile bulmayan beraberlikte Belediye Bşk'ı adeta başka dünyalardaydı! Bizi dinler görünürken sağa sola sesleniyor, hatta "ulan baksana" diye özel kalem müdürüne hitap ediyordu! Sonuç mu? Bilmiyoruz! Ama doğrusu odadan ayrıldığımızda üzüntülüydük! Ancak son zamanlarda, Ankara'da bir Bakan ve Müsteşarı nezdinde yaptığımız ziyaretteki tavrın bundan sadece biraz daha nazik olduğunu düşününce, baştan kokan balık meselini hatırladık. Bunun üzerine de, rahmetli Menderes'i hatırlayan bir insan olarak "devlet adamlığındaki" küçülen zincirin halkalarını birbirine bağlamaktan kendimi alamadım... Bütün bu gelişmeler içersinde söylemeliyim ki, 12 ciltte 6000 sayfayı aşan muhteva içersinde 10000'in üzerinde görsel malzemeyle bezenen ve Türkçe-İngilizce hazırlanmış olan külliyatı, T.K.H.V.'dan, %25 tenzilatlı olarak 1380 YTL'e temin etmek mümkündür.