17 Nisan 1993 gününü unutmak, hiç mümkün değil. Türkiye için daha bir çok hizmetler verip, eserler kazandıracak iken onu kaybetmiştik. Turgut Özal'ı ben 1967'de DPT'de Müsteşar görevindeyken tanıdım ve DPT'de birlikte çalışma mazhariyetine nail oldum. Bu nedenle ANAP kurulurken, etrafında bulunanlara sorardım. Siz Turgut Bey'i ne zamandan beri tanıyorsunuz? Çoğu 1983'ten beri yani ANAP kuruluşunda tanıdık derdi. Oysa benim onlara 14 sene farkım vardı. Özal, Türkiye meselelerini çok iyi bilen, ancak sadece meseleleri bilmek değil, onlara çözümler getiren pratik bir insandı. Bizim DPT'de görev yaptığımız yıllarda birlikte bulunduğumuz Yüksek Planlama Kurulu (YPK) toplantılarında Başbakan Sn. Süleyman Demirel'in kendisine ne kadar değer verdiğini, ondan aldığı bilgilerle kabinede yer alan bakanları nasıl sığaya çektiğini hatırlıyorum. Turgut Bey, DPT Müsteşarı olarak bakanlar üstü bir konumdaydı. Sn. Demirel ile fevkalade anlaşır, baş başa verir, Türkiye'yi nasıl kalkındırırız, nasıl çağ atlayan, büyük ve güçlü Türkiye'yi yaratırız diye çırpınırlardı. Turgut Bey, Sn. Demirel'e ağabey derdi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Sn. Demirel, siyaset dışı bırakılınca Turgut Bey, merkezi ve liberal merkez sağı toplamak için kolları sıvadı ve Anavatan Partisi'ni kurdu. Amacı; Laik Demokratik Cumhuriyete, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, milliyetçi, muhafazakar çizgide buluşan, dini ve ahlaki değerlere önem veren Türkiye için, serbest piyasa ekonomisi ile liberal bir kalkınma modeli arayan, bunu yaparken sosyal adalet, sosyal refah ve sosyal güvenliğe önem veren, tüm fertleri Anavatan Partisi bünyesinde toplamaktı. Gerçekten toplumun büyük kesimleri kendisini ANAP'ta buldular. ANAP'ın aldığı %46 oyun altında, bu düşünce ve amaç yatmaktadır. Daha sonra siyasetin getirdiği bazı nüanslar oldu. Sn. Demirel, Doğru Yol Partisi ile siyasete devam ederken, ANAP iktidarda idi. Daha sonra Sn. Turgut Özal Cumhurbaşkanı, Sn. Süleyman Demirel Başbakan oldu. Şüphesiz siyasetin kendi kuralları gereği bazı tartışmalar oldu. Ben öncelikle her iki parti arasında hiçbir fark görmedim. Zaten ANAP ve DYP'de yeralan kadrolar, insanlar daha öncenin Demokrat Partilisi, Adalet Partilisi idi. Bu durum liberal merkezin, iki partinin vizyon ve misyon olarak aynı görüşleri paylaştığını kanıtlıyor. İkinci olarak hep düşünürüm, tıpkı Sn. Demirel'in Başbakan, Sn. Özal'ın DPT Müsteşarı olduğu bir Türkiye nasıl 1965-1971 yıllarında büyük mefaseler kaydetti ise keşke -eğer olabilse idi- Sn. Demirel'in Cumhurbaşkanı, Sn. Özal'ın Başbakan olduğu bir Türkiye vardı aklımda. Bu formül Türkiye'yi uçururdu. Büyük Atatürk'ü dâhi bir devlet adamı yapan, savaştan çıkmış harap ve bitap Türk toplumuna her konuda hayat vermesini sağlayan reformları ve inkılapları idi. Özal'da daima izinde yürüdüğü Atatürk gibi ülkenin her meselesine çözüm içzin el attı. Özal, ailesine ve çocuklarına düşkün, müstesna bir aile babası idi. Eşleri, Büyük Atatürkçü, giyimi, kuşamı, tavırları ile Türkiye'yi fevkalade şekilde temsil eden çağdaş Türk kadının simgesi Sn. Semra Özal'sız hiçbir şey düşünemezdi. Şimdiki üst düzey Türkiye temsilcilerinin eşlerine baktıkça Sn. Semra Özal'ın değeri daha da iyi anlaşılmaktadır. Turgut Bey ve Semra Hanım birbirlerine çok düşkün, örnek bir çifttiler. Turgut Özal işbaşına gelip direksiyonu eline alınca, 75 yıllık Cumhuriyet tarihinde ihmal edilmiş, yapılamamış tüm işleri başardı. Hem de geldiğinde Türkiye, yokluk, kıtlık ülkesi idi. Ekonomi durmuş, Türkiye'nin ihracatı, petrol ithalatını karşılayamaz durumda olup, Türkiye küçük Lüksemburg'dan 1 milyon dolar borç isteyecek durumda idi. Özal bu Türkiye gerçeğinden, borç almak yerine Eximbank aracılığı ile çoğu Türk Cumhuriyetlerine, Rusya, Ukrayna, Belarus, Irak'a 8 milyar dolar proje ve ihracat kredisi verebilen (aldığım bilgiye göre bugün yurtdışında projeler gerçekleştiren müteahhitlerin yaptıkları işlerin değeri 150 milyor doları aştı) fabrikaları, tesisleri, otoyolları, F.16 uçakları, limanları, enerji yatırımları ile Dünya Bankası ve IMF'de örnek ülke olarak gösterilen, çağ atlayan bir Türkiye'yi yarattı. Ne mutlu bize ki (bana ki) bu gelişme vizyonu ve misyonu içinde ben de yer aldım. Geçenlerde Antalya'ya gittim. Heyette bulunan bir arkadaş, "Antalya'nın ismini değiştirip, 'Özal Şehri' demek lazım" dedi. Doğru idi. Özal iktidara gelmeden önce Türkiye'nin yatak sayısı 20.000 idi. Yunan adalarında olanlar kadardı. Özal'ın turizm hamleleri neticesi bugün 600, çoğu 5 yıldız-plus tesiste 600.000 yatak mevcut. Türkiye bugün 22 milyon turist ağırlıyor ve 18 milyar dolar turizm geliri elde ediyor. Yeter mi yetmez! Türkiye'nin 2 milyon turizm yatağı ve en az 50 milyar dolar turizm geliri olmalı idi. Turgut Özal, 2,5 milyar dolarla aldığı ihracatı, 1988'de 12 milyar dolara çıkarttı. Bugün 107 milyar dolar (2007), yeter mi yetmez! Türkiye'nin ihracatı 300 milyar dolar, GSMH ise 1 trilyon dolar olmalıydı. İzmir Sanayi Kongresinde şöyle diyordu; "Türkiye 1990'lı yılları iyi değerlendirirse 21. yüzyılda dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girer." Maalesef 90'lı yıllar iyi değerlendirilemedi. Türkiye krizlere ducar kaldı. Fatih Sultan Mehmet Köprüsünü açarken yanındaydım. "Bu köprü ve çevre yolları, 2-3 sene içinde şehir içi yollara döner, bugünden başlayarak boğaz üzerinde 3üncü ve 4üncü hatta 5-6.ıncı köprülerin etüdlerine başlayınız" diyordu. Daha üçüncü köprünün temelini bile atamadılar. Turgut Bey'i kaybedeli 15 yıl olmuş. Bu 15 yılda beni çok üzen olaylar oldu. Özal'ın binbir emek ve güçlükle kurup, kendinden sonra gelenlere emanet ettiği ANAP'ı seçimlere giremez duruma getirdiler. Ben bu durumdan hüzün duyuyorum. Hepimiz Özal'ın emanetine sahip çıkamadık diye düşünüyorum. Liberal merkez sağın iki büyük partisi DYP ve ANAP bir türlü ANAYOL olarak bir araya gelemedi... Asıl önemlisi maalesef Turgut Özal'ın kötü taklitleri Türk siyaset arenasında boy gösterdi! Sn. Demire ile Sn. Özal'ı birbirlerine düşman gibi gösterenler, arasını açanlar, büyük bir gaflet içinde olmuşlardır. Bu iki büyük devlet adamı her zaman birbirlerine yakın olmuşlar, Türkiye meselelerinde yürekleri hep aynı atmıştır. Turgut Özal'ı özlemle, saygı ile anıyorum. Ruhu şad olsun.