Tophane’de açılan sanat galerileri dolayısıyla, davete katılan sanatçı ve sanatsever konuklara, içki içiyorsunuz diye gözü dönmüş bir grup saldırmıştır. Bu olay vahimdir, kolayca geçiştirilemez. Üzerinde ciddiyetle durulması gerekir. Bu hadise, Avrupa’nın kültür başkenti olduğunu ilan eden İstanbul’da, sanata ve kültüre karşı işlenmiş bir suçtur. Bu olayın Madımak, Kayseri, geçen yıl Aya İrini’de konser veren İdil Biret’e karşı işlenen olaydan farkı yoktur. Hatta son yıllarda giderek artan bu tür çağdışı olaylar, insanın aklına Menemen ve Kubilay’ı getirmektedir! İşin enteresan yanı, bu olayın vukuundan itibaren herkesin hadiseyi küçültmek ve çok sayıda hafifletici nedeni ileriye sürmesidir. Vali, sanat galerisi açılışına katılanlar, trafiği engelledikleri için halk böyle davranmıştır demektedir. Bu vesile ile, şunu ifade edeyim ki, İstanbul’a yeni atanan Valimize hoşgeldiniz demiş ve yapacağı olumlu icraatlar için kendisine peşinen destekleme sözü vermiştim. Ben, İstanbul’un tüm sorunlarıyla yakından ilgilenen bir milletvekiliyim. Bu itibarla yeni Valimize icraatlarında bir süre tanınmasını ve eleştirilerin daha sonra yapılmasını doğru buluyorum. Gerçi şu ana kadar, İstanbul için olumlu bir uygulama görmedim! Ancak Sn. Valinin, sanata ve kültere karşı yapılan bu hadiseyi, hafife almasını doğru bulmadım! Olay mahalline zannediyorum, ertesi gün Kültür Bakanı gitmiştir. Doğru da yapmıştır. Ancak verdiği beyanat ne şiş yansın, ne kebap mahiyetindedir. Yaklaşan seçimleri ve oyları düşünerek, efendim birbirimize anlayış göstermeliyiz, uzlaşmacı olmalıyız, diyerek işin içinden çıkmıştır. Bir İstanbullu olarak, benim çocukluk ve gençlik yıllarımda, tıpkı İzmir’in Eşref Paşa ve Karşıyaka kabadayıları gibi, İstanbul’da da Tophane kabadayıları vardı. Biz onlara berduşlar derdik. Bunlar fazla eğitimi, parası pulu, hatta yatacak yeri olmayan, ellerinde şarap şişeleri, orada burada dolaşan tiplerdi. İçlerinde, suç işlemeye temayüllü olan küçük bir grup olsa da, genelde bunlar kimseyi rahatsız etmeyen, haklıyı haksızı ayıran hatta mert ve dürüst, gariban insanlardı. Onların öyle sanatçılara saldırdığı, insanları rahatsız ettiği görülmemiştir. Bu olayla ilgili olarak ta bir üstadımız, “efendim bu olayların arkasında ekonomi var, ben orada 3 yıl çalıştım ve hala oralardan geçerim, değişime, artan kiralara, değerlenen bina ve gayrimenkullere karşı çaresizlik yüzünden bu olay yapılmıştır, gericilik patladı, halk sanatçılara saldırdı, dinciler içki içenleri dövdü diye değerlendirmeler yanlış olur” demektedir. Esasen hadisenin ekonomik, sosyal, kültürel boyutları vardır. Suçlu olan, bu kavramlardır diyerek işin içinden çıkmaktadır. Yani sanatçılara ve sanatseverlere saldıranların, hiçbir suçu yoktur, hatta asıl suçlu oraya, bu galerilere gelen sanatçılardır. Oysa bu olayda mağdur olan galeri açılışına gelenler, zarar verenlerde, bu saldırganlardır. Aslında bu olaylar yeni de değildir. Daha geçenlerde, Yozgat’ta Ramazan’da sigara içiyor diye, bir savcı hastanelik edilmiştir. 30 yıldır Tophane’de dolaştığını ifade eden üstadımızın, özellikle son 8 yılda Anadolu’da hatta İstanbul’un bazı semtlerinde meydana gelen olayları izlemesini, oralarda da bir dolaşmasını sağlık veririm. Tekrar ediyorum bu olay, düpedüz sanata ve sanatkarlara saldırı niteliğindedir. Bir linç olayıdır. Bu olayın Anayasa oylamasının %58 ile evet olarak neticelenmesinin akabinde olması dikkat çekmektedir. Türkiye, nereye ve hangi eksene götürülmektedir! Söylenenlerin aksine, kanaatimce Türkiye buz gibi eksen değiştirmiş, çağdaş, medeniyetçi ve Atatürkçü eksenden, bağnaz, tutucu, din istismarına dayanan bir eksene yöneltilmiştir... Üzülerek ifade etmek isterim ki, bu tür olaylar giderek artmakta ve toplumu korkuya, endişeye sevk etmektedir. İşin bir başka yönü, bu saldırılar tutucu, bağnaz, kökten dinci, basın ve partiler ve insanlar tarafından normal karşılanmakta, hatta iyi olmuş denilmektedir. Beni asıl şaşırtan, laik fikirli, aydınlık düşünceli, çağdaş ve medeni bildiğim bazı insanların, hafifletici nedenler bulmaya çalışmaları ve olayları küçültmeleridir...