Her gün şehit haberleri ile uyanmak sanki günlük yaşamın parçası oldu. Gün geçmiyor ki ocağına ateş düşen aile sayısı artmasın. Son iki ayda artarak süren terör saldırılarında onlarca evladımızı kaybettik. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine de baş sağlığı diliyorum. 26 yıldan beri bu ülkede terör konusunda çok şeyler söylenmiş, birçok şey yazılıp çizilmiş ama sonuç değişmemiştir. Ortada bitmek bilmeyen bir terör örgütü ve onun arkasında her türlü desteği veren, yöneten, yönlendiren gözü dönmüş caniler var. Terör örgütünün amacı belli, varlığını daha çok hissettirmek, sürecin inisiyatifini ele geçirerek Kandil Dağı’nı tek adres olarak göstermektir. Ne gariptir ki, bazı siyasi yorumcular, milletin Kürt sorununa olan yaklaşımını ve hassasiyetini göz ardı ederek, hala ne olduğu bir türlü anlaşılmayan açılım safsatasından dem vuruyorlar. Hangi konjonktürün dayatmasıdır bilinmez ama uzun bir süredir ortalıklarda dolaşan bu açılım kavramı toplumun güven duygularını sarstığı bir gerçektir. Adına ister demokratik açılım deyin, ister Kürt açılımı deyin, bu proje Kürt vatandaşlarımızı değil bir avuç çapulcunun heyecanlanmasına yaramıştır. Tıpkı, Habur ve sonrası yaşananlar gibi. Geldiler, her türlü desteği arkalarında buldular, ülkeyi karış karış dolaşarak, gözü dönmüş terör örgütünün propagandasını yaptılar. Ülkede moraller bozuldu, suratlar asıldı, devletin ciddiyetliği sorgulanır hale geldi. Analar ağlamasın diye bir avuç teröristin muhatap alınması, en az Kürt açılımı kadar büyük bir yanlıştı. Dünyanın hiçbir yerinde bir avuç teröristin tehdidi ile ne demokratikleşmede ne de refahta bir genişleme olmuştur.. Kaldı ki, bu çapulcuların da zaten böyle bir amaç ve isteği de söz konusu değildir. Biz fotoğrafı tamamlayan asıl parçayı unuttuğumuz müddetçe terör sorununu çözmekte zorlanırız. Bölücü terör örgütünün gölgesinde siyaset yapmaya çalışanlar diyorlar ki, “Çözüm yeri meclistir”. Bu ne demektir? Bu şu demektir. Ülkeyi bölmek ve parçalamak adına gerekli zemini yaratmak için, “Türkiye Cumhuriyeti, Türkler ve Kürtlerden oluşur” ibaresinin yazılmasını istiyorlar. Dillerinin altındaki baklayı çıkarmıyorlar ama her defasında “Türkiye’nin en temel sorunu Kürt sorunudur ve şiddeti şiddetle çözemezsiniz” diyorlar. Oysa demokratik haklar konusunda hiç bir Kürt`ün hakkı diğer vatandaşlarınkinden farklı değildir. Sözde Kürt haklarını savunan bu zihniyetin ne kendisi Kürt, ne de Kürt temsilcisidir. Bunlar Amerika, İsrail ve Avrupa çıkarlarına hizmet eden taşeronlardır. Şurası bir gerçektir ki, terör sorunu siyasi partileri aşan ulusal bir sorundur. Ateş sadece düştüğü yeri değil Türkiye’yi yakıyor. Artık şehit kanını siyasi istismar konusu yapmadan kronikleşmeye başlayan yanlış analiz hastalığımızdan kurtulmanın çaresine bakalım. Zira, sağduyu zedelenirse pirincin taşını ayıklamak zannedildiği kadar kolay olmayabilir.