Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AIHM) tutukluluk süreleri ile ilgili vermiş olduğu kararların hepsinde “yasanın öngördüğü süre ve usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz” diyor. Kısacası, evrensel normlara göre düzenlenmiş olan yasaların öngördüğü makul tutukluluk süreci içinde sanık ile ilgili adli kovuşturmaların neticelenmesini zorunlu kılıyor. Ama gelin görün ki, bizde bu son yapılan düzenlemelerden sonra yürürlüğe giren tutukluluk sürelerine ilişkin 102. Madde üzerindeki tartışmalar bir türlü bitmek bilmiyor. Çünkü hukuk tartışmalarının odağında yer alan bu madde, bir yandan tutukluluk sürecini 2 yıl ile sınırlandırırken, diğer yandan 2+3 uzatma süresi olarak toplam tutukluluk süresini 5 yıla çıkarmış oluyor. Ulusal hukuk mu? Evrensel hukuk mu? Biz bunları tartışıp duruyoruz ama diğer yandan çözüm getirmeyen bu ve buna benzer yasalardan yana ısrarcı oluyoruz. Bu kaçıncı hata bilmem ama sanırım zihniyet devrimi gerçekleşmedikçe bu yanlışların sonu da gelmeyecektir. Çünkü bu ülkede çoğu kez aklı olanlar değil, ağzı olanlar konuşur, bilenler değil, bilmeyenler karar verir de ondan. Hal böyle olunca hukuk her defasında “kim vurdu ya” gidiyor ve evrensel hukuk normlarına çıkan güzergâhlardan ilerlememiz mümkün olmuyor. Şüphesiz ki, yeryüzünde en önemli değer insandır. Batı dünyası bunu böyle algıladığı için insan hakları ve temel özgürlükler konusunda dünyaya ışık tutabilmiştir. Biz bunların hepsini biliyoruz, bol bol konuşuyoruz, tartışıyoruz ama geleceği şekillendirecek hak-hukuk normlarının yerleşmesine vesile olacak adımları atmadığımız gibi başkalarına da attırmıyoruz. Ne yazık ki, ülkemizde bilimselciliği, çağdaşlığı desteklemeyen birey yerine tercihini devletten yana kullanan anlayış, halkın her türlü iradesini istismar etmek suretiyle, bilimsel, sosyal ve evrensel düşüncenin önüne set çekmektedir. Şimdilerde aynı anlayış çeşitli platformlarda tutukluluk süresi ile ilgili bu ilginç yasayı tartışıyor. Sözde bazı hukukçulara göre, savcı, sanık ve müdafiinin görüşünü alarak tutukluluk süresini uzatabilirmiş. İyi ama makul olmayan tutukluluk süresini uzatarak yapılan yanlışları genelleştirmiyor muyuz? Bunun adı hukuk, bunun adı çözüm olabilir mi? Şimdi bu mantığa göre savcı, ‘bak senin dosyanı yasal süreç içinde karara bağlayamadığımız için birkaç yıl daha yatmalısın mı diyecek?.’ Ne diyecek? Hangi gerekçe ile süreyi uzatacak? Hazırlık soruşturmasında deliller hızlı ve nizami bir şekilde toplanmış ve dosya tamamlanmış olsa, dava iki celsede karara bağlanacak ama işin burası kimsenin umurunda bile değil. Kolluk kuvvetlerinin hukuki bilgisizliği, disiplinsizliği, adli imkânların yetersizliği ve davaların yanlış zamanlarda, yanlış yerlerde açılması gibi hatalar sistemden değil zihniyetten kaynaklanmaktadır. Şurası bir gerçektir ki, tutukluluk sürecini uzatarak bu hataların vebalini sanığa yüklemeye çalışmak, dünyanın her yerinde suç sayıldığı gibi aynı zamanda bu bir insanlık ayıbıdır. Çünkü hukukta esas olan, her türlü mağduriyetin ivedilikle önlenmesidir.