Son yıllarda 11 Eylül saldırısı bahanesiyle, İslam’a karşı çirkin bir küresel karalama kampanyası yürütülmekte ve dünya medeniyetler çatışmasına doğru sürüklenmektedir.. Hıristiyan dünyasına karşı, korku üzerine kurulmuş olan senaryonun adı “İslamofobi”dir. Yunanca bir kelime. Doğru yazılışı “Phobos”... Türkçe`de dehşet anlamına gelmektedir. Avrupa’da tarihin çeşitli dönemlerinde bu fobi (korku) yüzünden korkunç katliamlar yaşanmış, milyonlarca savunmasız insan canından olmuştu. Yahudilerden sonra şimdi de Müslümanların tehdit olarak algılanması, sadece ırkçılığın değil aynı zamanda aşırıcılığın ve yeni siyasettin de temelini oluşturmaktadır. Şimdi akıl dışı yöntemlerle her gün İslam’a karşı vicdansızca saldıran, Müslümanları potansiyel tehlike olarak hedef tahtasına oturtan Avrupa basınını bir kenara koyalım ve ilginç bir başka noktanın altını çizelim: Diyelim ki, bunlar Müslümanları terör ve şiddetle anarak, bütün dünyanın önyargılı hareket etmesini sağlamaya çalışıyorlar. Peki, olup biteni doğru dürüst tahlil etmeden Oslo katliamını “Avrupa’nın 11 Eylül’ü olarak” manşetlere taşıyan bizim malzeme taşeronlarına ne demeli? Bu iflah olmaz kafalar (mademki biliyorlar) o zaman 11 Eylül saldırılarının arkasında kimlerin olduğunu yazsınlar ki, biz de gerçeği onlardan öğrenelim. Her şeyden önce şunu idrak etmemiz gerekir ki, İslam dünyasının 11 Eylül olayı ile uzaktan yakından hiç bir bağlantısı yoktur. Her ne kadar bu olay El Kaide’ye fatura edilmiş ise de saldırının üzerindeki şüphe bulutları dağılmış, olayın perde arkası netleşmiş değil. Dünya bu konuda halen onlarca soruya cevap aramaya devam ediyor. Avrupa fobisine gelince... 1946 sonrası toparlanma sürecine giren Avrupa’da refah çok hızlı bir şekilde yükselmiş, insan hakları gibi temel değerlerde duvarlar yıkılmış ve sonuç olarak yeni bir kültür ortaya çıkmış oldu. Düne kadar her şey rayında gözüküyordu. Ancak küresel sermayenin Asya’ya yönelmesi ile dışa bağımlı Avrupa, ciddi bir pazar kaybına uğramıştır. Bu durum Avrupa Birliği’nin sonunu hızlandıracak etkenlerden biridir. Şimdi ekonomide havlu atan siyasetçi, milliyetçi ve ırkçı söylemlerle bir yandan taban oluşturmaya, diğer yandan İslam’a karşı çirkin bir kampanya yürütmeye çalışmaktadır.. Nitekim son 9 yılda Hollanda, Almanya, Avusturya, İtalya ve İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinde aşırı sağcılar oylarını neredeyse 9 misli artırmayı başarmışlardır. Avrupa parlamentosunda 40 sandalye`ye aşırı sağcıların yerleşmesi bir tesadüf değildir. Lütfen kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın. Oslo’da esen terör, dış patentli değil, Avrupa siyaset ve kültürünün ürettiği terördür. Müslümanlara mal edilmiş onlarca barbarlık efsanesini ders kitaplarına sokan ve bunun gelecek nesillere taşınması için büyük gayret gösteren “Siyasi İslamofobiciler” geleceğin Avrupasından korkuyorlar. Çünkü bu kadar aşağılanan ve sömürülen Müslümanların gün gelip yönetebileceği, yön verebileceği bir Avrupa bunlar için bir hayalet gibidir. Unutmamak lazım ki, bunca saldırılara ve bunca engellemelere rağmen İslam batı`da yükselmiş, kapsayıcı bir kimlik kazanmıştır. Çünkü modernleşmeyi başaran Avrupalı, vicdani ve ahlaki testinde sınıfta kaldığı gibi insanileşme sürecinde de halen Haçlı Seferler kavşağında umut kovalamakla meşgul….