Talat, kıvamında!
Levent ÖZADAM
Cumhurbaşkanı Talat’ı önceki akşam bizim de konuk olarak katıldığımız televizyon programında beklediğimizden daha rahat ve sakin bulduk.
Doğrusunu söylemek gerekirse daha gergin olacağını, sorulan sorulara daha kaçamak cevaplar vereceğini düşünüyorduk.
Aksine kendine güveni gelmiş, ne yaptığını bilen ve daha da önemlisi Rum kesiminin baskılarını çok da kafasına takmayan bir ruh hali ile çıktı karşımıza.
Her ne kadar etik davranıp görüşmelerdeki karartma kararına uysa da kelime aralarında aslında görüşmelerin hiç de iyi gitmediğini ifade etti ama yine de umutlu olduğunu söylemeden edemedi!
Yerden göğe kadar haklıdır;
Bir ülkenin görüşmecisi olarak, masada ki stresli ve gergin oturumların kamuoyuna olumsuz olarak aktarılması kadar yanlış bir şey olamazdı.
Programdaki bize göre en önemli konu sayın Talat’ın Türkiye’ye duyduğu güven ve yine kendisinin arkasında Türkiye gibi güçlü bir ülkenin desteğinin olmasıydı.
Kendisinin de ifade ettiği gibi eğer arkada Türkiye olmasaydı bu görüşmeler imkansızdı ve tüm görüşülenler ya da görüşülecek olanlar Türkiye ile birlikte karara bağlanıyor ve sürpriz gelişmeler olmaması için uyumlu bir birliktelik sergileniyordu!
İster Hristofyas isterse içimizdeki Hristofyaslar istediği kadar Türkiye’nin adadan etkisinin kaldırılması gerektiğini söyleyip dursunlar!
Bunların hiç birinin önemi yok, çünkü KKTC halkının ezici bir çoğunluğunun, görüşmecisinin, hükümetin ve muhalefetin büyük bir bölümünün Türkiyesiz Kıbrıs sorununun çözülemeyeceğini bilenler ve idrak edenler olduğu için, şimdilik görüşmelerin gidişatında tedirgin olunmaması gerektiği de ortaya çıkmış oldu.
Biz bir kez daha bu süreçte toplum olarak Cumhurbaşkanı Talat’ın arkasında olunmasını gerektiğinin altını çizmek istiyoruz.
Çünkü Sayın Talat da bunun işaretlerini verdi ve eleştiriye her zaman açık olduğunu ifade ederken, ancak yapılacak eleştirilerin yıkıcı değil yapıcı olmasının önemine de dikkat çekti!
Şunda görüşmelerde bizi temsil eden sayın Talat’a inanmak ve ona destek olmaktan öte bir şey yapılmaz, yapılırsa da iyi niyetle bağdaşmaz!
…
Dün Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 85’nci yılını idrak ettik!
Osmanlı dönemine, sonra ülkenin başka devletlere peşkeş çekilmesine ve ardından Kurtuluş Savaşına, verilen mücadeleye, kıtlık ve yokluk yıllarına bir bakın hele!
Türkiye Cumhuriyeti bu günlere gelinceye kadar nasıl badireler atlatmış…
Türkiye şu anda bile tam düzlüğe çıkamamışlığına, sınırlarının dört bir yanında ki sorunlarına rağmen eskisinden çok daha güçlü ve sözü dinlenir bir devlet olduğunu her alanda gösteriyor ve gelecek için de umut veriyor!
Onca sorun ve baş ağrısına rağmen yıllardan beridir yavru olarak gördüğü KKTC’yi de gerçek bir ana şefkati ile kucaklaması, maddi manevi her konuda destek olması ve desteğin hiçbir zaman son bulmayacağının mesajlarının verilmesi bile insanın yüreğine su serpiyor, güven veriyor!
Biz de ise hala Türkiye’nin adada işgalci olduğunu söyleyenler var…
Aynı Rum kesimindeki yönetimlerdeki insanların düşündüğü gibi!
Türkiye’nin adada etkisizleştirilmesi için perde gerisinde öyle iğrenç oyunlar oynanıyor ve içimizdeki bazıları da buna maşa ediliyor ki, insanın aklı mantığı almıyor.
Yaşanan tüm sıkıntı ve sorunlara rağmen, insanımız bir şekilde refah bir ortamda yaşamını sürdürüyor ve bunun ardında da Türkiye’nin şefkat ve sevgi göstergesi var…
Türkiye Cumhuriyeti’nin 85’nci kuruluş yıldönümünü en içten duygularla kutluyor ve ana-yavru ilişkisinin hiçbir zaman bitmemesi, bitirilmemesi için tüm insanımızı milli ve manevi değerlerde buluşmaya çağırıyoruz…
Komşuda pişenler;
“Açık çek vermiyoruz”
“…DİSİ’yi endişelendiren şey, Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın belirsiz politikasıdır.
DİSİ Başkanı ‘Politis’ gazetesine yaptığı açıklamada, ‘bazı kişiler DİSİ’nin sorumlu ve vatansever tutumunu zayıflık olarak algılamasınlar. Biz tüm iyi niyetimizle Cumhurbaşkanını destekliyoruz. Ancak saygı istiyoruz. Eleştiri yapmak istersek söyleyecek çok şeyimiz var, ancak öncelikli olan şey partimiz değil, vatanımızdır’ şeklinde konuştu.
Garantiler konusu ve Nikos Anastasiadis aleyhinde yapılan koordineli saldırılar, DİSİ’nin, Hristofyas’ın çıkmaza oynadığı yönündeki görüşlerini güçlendirdi. DİSİ, Ulusal Birlik Partisi ile görüşmesinden sonra zamanın tehlikeli bir şekilde tükendiği ve taktikler için marj olmadığı yönünde uyarıda bulundu.”
(Makarios Drusiotis - POLİTİS)
Yorumlar