Sol’da kazan kaynıyor
İsmet KUTBAY
Bir haftadan fazla bir süredir Türkiye’de gündem Baykal’a kilitlenmiş durumda. Herkes birbirine “Görüntüler montaj mı? değil mi?” sorusunu soruyor. Ulusal basında olduğu kadar dış basında da bu kaset olayı geniş bir şekilde yer aldı. Kaset görüntüleri ile ilgili ortaya atılan yeni senaryolarla birlikte kafalar iyice karışmış durumda. Kimileri bu kaset olayını Baykal’ın biletini kesmek için hazırlanmış bir komplo olarak görürken, kimileri de Baykal’ın gerçeği söylemediği görüşünde birleşiyor. Her şeyden önce bu görüntülerin “ister orijinal, ister montaj olsun” basında yer almasını doğru ve ahlakî bulmuyorum. Severiz veya sevmeyiz, beğeniriz veya beğenmeyiz ama Türk siyasetine uzun yıllar hizmet etmiş bir insanın bu şekilde ifşa edilmesi hiç kimsenin çıkarına değildir. Mesele “suçlu veya suçsuz” meselesinden çok çeşitli platformlarda bu tür hukuk dışı ve etik olmayan çirkin görüntülerin yer alması meselesidir.
Elbetteki kamuoyuna mal olmuş olmanın avantaj ve dezavantajları vardır. Örnek teşkil eden insanlar hal ve davranışlarında son derece ölçülü olmak zorundadırlar. Tarih dikenli siyaset yollarında hata yapanların, pusuya düşürülenlerin, diyet ödeyenlerin adları ile doludur. Bunlar tabiî ki hoş şeyler değil ama sıradan biri imiş gibi ahlaki değerlerin arkasına sığınarak insanları suçlamak, onları zan altında bırakmak da en azından doğru bir davranış biçimi değildir. Her ne kadar özel yaşamın gizliliği söz konusu olsa da siyasetçilerin özel yaşamlarına ait gizlilik alanları farklıdır. Hele hele kamu yararı düşünüldüğünde bu fark daha fazla sıkıntılara yol açabiliyor. Kontrol dışı reflekslerin, doğru olmayan duruşların faturası sadece koltuğa değil aynı zamanda tüm partiye ve onun birikimlerine çıkabiliyor.
Bu günlerde kurultaya beş kala, “Baykal dönsün mü? dönmesin mi?” tartışmaları ile CHP’de yeniden kazan kaynamaya başladı. Yeni bir stratejiyle partiyi yukarılara taşıyabilecek isimler üzerindeki görüş farklılığından doğan alevli tartışmalar kurultay saatine kadar devam edeceğine benziyor. İşin ilginç tarafı, çeşitli nedenlerden dolayı partiye veda etmek zorunda kalan ağır topların yerini dolduracak vizyon sahibi, liderlik vasıflarına haiz, sürükleyici birinin -en azından şimdilik- yanlış adreste aranmasıdır. Bir kere şunu kabul etmemiz lazım ki, CHP sosyal ve halkçı parti görünümünden çok uzaklaşmıştır. Çağın sosyal yapısından, ekonomiden, bireysel ve toplumsal özgürlüklerden yana kayda değer bir katkı sunamamıştır. CHP’nin iktidar olmaya talip, iddialı bir partiye dönüşebilmesi için değişime, daha doğrusu köklü değişime ihtiyacı vardır. Bunun İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinde örnekleri mevcuttur.
Önce şunun altını çizelim. Türkiye’de sol sorunu kronikleşmiş bir sorundur. Kendisini sol çizgide gören partiler ortaya yeni fikirler, projeler koyamıyorlarsa, halktan gerekli desteği alamıyorlarsa burada bir eksiklik, bir sakatlık var demektir. Kısacası Türkiye’nin ilkeli, projeli, programlı sola ihtiyacı vardır. Geri dön çağrıları ile birilerinin prestijini kurtarmak yerine, tek adam hegemonyasından uzak, parti içi ve dışı demokrasiyi benimsemiş, çağın önünde yer alan, halkla bütünleşen solun temellerini atmak çok daha önemlidir. Yoksa bunun adı “ulusalcı sol olmuş, liberal sol olmuş” maalesef hiç bir şey değişmeyecek, soldaki arayışlar hiçbir zaman bitmeyecektir.
Yorumlar