1 Kasım tarihi Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’in doğum günüdür. Ne yazık ki, Türk siyasetine ve Devlet yaşamına 50 yıl damgasını vurmuş, Türkiye’ye çok önemli eserler ve projeler kazandırmış olan bu değerli devlet adamını 17 Haziran 2015 günü sonsuzluğa uğurladık. Sn. Süleyman Demirel’in hizmetleri asla unutulmayacaktır. 
Sn. Süleyman Demirel demokratik sisteme, insan hak ve hürriyetlerine, hukuk devletine ve asıl önemlisi milletine inanmıştı. Sn. Demirel aynı zamanda Atatürk, Atatürk İlke ve İnkılaplarının sımsıkı takipçisiydi. Çok başarılı biçimde yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı görevine başlarken, Çankaya için “çocuklar burası büyük Atatürk’ün makamıdır, evidir, ona layık olmak için var gücümle çalışacağım, rehberim Atatürk İlke ve İnkılapları olacaktır” demiştir. 
Sn. Demirel projeci, kalkınmacı, icraatçı olduğu kadar sevecen, uzlaşmacı, nüktedan ve hazır cevap nitelikleriyle belleklerimizde yaşayacaktır. Kendisi ile ilgili yapılan karikatürlere, taklitlere, tiyatro oyunlarına ve yazılara çok meraklıydı. O meşhur kahkahasıyla bunlara karşılık verir, asla kızmazdı. Demirel zamanında hakkında soruşturma açılan, gözaltına alınan, hapis yatan, işinden atılması istenen hiç kimse, hiçbir gazeteci yoktu. 
Birçok söylemi vardır, “Yollar yürümekle aşılmaz”. Demokratik direnişe karşı gösterdiği bir tavırdır. Bununla bırakın isteyen bağırsın, çağırsın, nümayiş yapsın, yeter ki Türkiye susan değil, konuşan bir Türkiye olsun. “Türlü çeşitli” deyimi onundur. “Turpun büyüğü heybelidir” lafı onundur. Ege sorunuyla ilgili olarak şunu söylemiştir: “Ege Yunan gölü değildir, Ege Türk gölü de değildir, “bilahare Ege bir göl değildir”. O meşhur şapka demokrasinin, hukuk devletinin, vatan ve millet sevgisinin, vatandaşlara yakınlığın, uzlaşma kültürünün bir simgesidir. Kendisine şapkasını aldı da kaçtı diyenlere, “peki şapkamı bırakıp mı gitseydim” demiştir. 12 Mart muhtırasını aldığı zaman, sırf meclis açık kalsın, parlamentoya dokunulmasın, halkın iradesine halel gelmesin diye, “bu muhtırayı Anayasa ve Hukuk düzenine uygun görmediğim için istifa ediyorum” diyerek, Hükümetten ayrılmıştır. Yılların ihmali sonucu büyük kriz yaşayan Türkiye için “70 cente muhtaç bir ülke aldık” lafı da onundur. Bu 70 cent Türkiye yokluklarla boğuşurken, Haç görevini yerine getirmek isteyen vatandaşlara dönük olarak söylenmiş, Türkiye’nin 70 centi yokken, yine de hacılarımıza gereken paraları verdik, demiştir. “Benzin vardı da içtik mi” diye akaryakıt sıkıntısını dile getirmiştir. “Enflasyon düşerse, patates ve soğandan, artarsa da benden biliyorlar” lafı onundur. Hükümetlerin ülkenin tüm meselelerine hakim olup, sorumlu olduklarını ifade etmek için, “Dicle kıyısında bir koyun kaybolursa, bunun sorumlusu benim” demiştir. Varto Depreminde derhal oraya koşmuş, yıkılmış tahrip olmuş Varto’da bir taşın üzerine çıkarak, “hiç merak etmeyin, yıkılanların yerine, en kısa sürede daha iyisini yaparız, ama ne yazık ki ölenleri geriye getiremeyiz” demiş ve çok kısa sürede Varto’yu yeniden yaratmıştır. Sadece Varto’da değil, zamanında Deprem felaketine uğrayan Gediz’de ve Dinar’da yeni şehirler yaratmıştır. Demokratik rejim ortaya çıkacak, tüm sorunları çözmeye muktedirdir. Demokrasi içinde çare tükenmez. Çözümü demokratik sistem ve meclis bulur sözleri Sn. Demirel’e aittir. Yaşadığımız bu günleri ifade eden “Eğer neyin olacağını görmek istiyorsak, neyin olmayacağını görmemiz gerekir” sözü de onundur. Muhaliflerine ve muarızlarına hep meydanlardan, meclis kürsüsünden cevap vermeyi yeğlemiş, kürsüden “şimdi size buradan öyle bir cümle söylerim ki, aşağı uçarsınız” demiştir. Gene bir toplantıda “bana baba diyorlar, işte buraya geldik, herkes babayı gördü” demiştir. 
Sn. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığı görevini üstün bir başarıyla tamamlamış, tarafsızlığı ve herkese eşit mesafedeki tavrıyla gönüllerde taht kurmuştur. İrtica ve gericilik olayı olan 28 Şubat’ta demokrasinin elden gitmemesi ve herhangi bir ordu müdahalesinin olmaması için, askerin rahatsızlığını görüp, gereken davranışı yerine getirmiştir. Hep ifade ediyorum, DPT’de görev yaptığım yıllar en verimli, insana heyecan verici, büyük keyif aldığım çalışmalardı. Bu çalışmaları Sn. Demirel Başbakan ve Sn. Turgut Özal DPT Müsteşarı iken yapmıştık. Onların birbirlerine nasıl bağlı olduklarını, nasıl samimi olduklarını, benimle beraber o dönemde olan arkadaşlar bilirler. Maalesef siyaset bu iki yakın, ağabey ve kardeşi karşı karşıya getirmiş ve aralarında limoni bir durum çıkmıştır. Buna rağmen birbirlerine olan sevgi ve saygının hiç azalmadığını ve Özal’ın vefatından en çok Sn. Demirel’in üzüldüğünü müşahede etmiştik. Muhterem Semra Özal ve çocukları Turgut Bey’in vefatından sonra, Sn. Demirel’in onları devamlı arayıp bir istekleri olduğu takdirde yerine getirdiğini söylemişlerdir. 
Önce Sn. Özal, daha sonra da Sn. Demirel partilerinin başından ayrılıp, Cumhurbaşkanı olunca, ANAP ve DYP arzu edilen yerde kalamadılar. Tabiri caizse, Merkez Sağ çöktü ve 2002’de bizim yerimizi AKP aldı. Oysa bugün Merkez Sağ’da çağdaş, medeniyetçi, kalkınmacı, insan hak ve özgürlüklerine, serbest piyasa ekonomisine, sosyal güvenlik ve sosyal refaha sahip çıkan, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir Merkez Sağ parti olsaydı, Türkiye çok farklı bir konumda olurdu. Buna büyük bir ihtiyaç olduğu görülmektedir. Bu iki eşsiz ve müstesna liderin, Sn. Demirel ve Sn. Özal’ın bu hususta gerekli adımları atmadığı için eleştiriyorum. 
Sn. Süleyman Demirel’e ve de Sn. Turgut Özal’a rahmetler diliyorum.