Tüm dünya, yaşlı, dil, din, cins, unvan, gelişmiş, geri kalmış, süper güç dinlemeyen, emsali görülmemiş, öldüren, tahrip eden kalleş bir virüsün neden olduğu salgına maruz kaldı. Hastaneler, sağlık sistemi, ICU servisleri çöktü, iktisadi yaşam, sanayi, ticaret, tarım sektörleri büyük yara aldı. Ay’a, Uzay’a gidenler gözle görülmeyen Covid-19 karşısında aciz kaldılar. 

Bu salgınla ilgili muhtelif yazılar yazdım. Özellikle son 18 yılda sağlık alanında yapılan müsbet işleri, şehir hastanelerinin yararını, tıp fakülteleri açmanın, doktor açığımızı kapatmak bakımından doğru olduğunu, ambulans işlerinde olumlu adımlar atıldığını belirttim. Özellikle DPT yıllarından beri planlara koyduğumuz, hastanelerin, sağlık hizmetlerinin tek çatı altında birleştirilip, Sağlık Bakanlığı’na bağlanmasındaki başarının altını çizdim. Kendisini hiç tanımamama rağmen (ilk fırsatta kendisini ziyaret edeceğim) Bakan Dr. Koca’nın süreci büyük bir teenni ve başarı ile yönettiğini belirttim. Sezar’ın hakkını, Sezar’a vermek lazımdı... Öyle yaptım... Doktorlarımızın, hemşire ve tüm sağlık çalışanlarımızın karşılık beklemeden, hayatlarını ortaya koyarak, yaptıkları cansiperane çalışmaların katkısı kesindir. Kendilerine şükranlar, teşekkürler, minnetler... 

Bu pandemi, ülkelerin tüm ekonomilerini çok menfi etkiledi, her şey durdu... İşsizlik, fakirlik, geçim sıkıntısı had safhada... Ülkeler bu krizden, buhrandan nasıl çıkılacağının plan ve çalışmalarını yapıyorlar... Türkiye’nin 2020 yılında, büyük beklentileri vardı. Örneğin, 200 milyar dolar ihracat, 50 milyar dolar turizm geliri, 1 trilyon dolara yakın GSMH bekliyorduk. Bizim ihracatımızın yüzde 60’ı AB ülkelerinedir. Avrupa’da bu krizden büyük yara aldı, nasıl ihracat yapacağız. Salgının bitmemesi nedeniyle, turizm sektörümüz beklenen hedeflere ulaşmayacak... ABD’de işsiz sayısı 38 milyona dayandı. Bizde de büyümede eksi 8’lik daralma, 12 milyona çıkacak işsizlik bekleniyor... Sanayi, ziraat, ulaştırma, turizm sektörlerinin daralması, büyük sorunlara gebedir. 1929 buhranını anımsayın...

Muhtemel ikinci dalgaya karşı, sağlık alanında yapılan yatırımlara hızla, aksatmadan devam şarttır. Halen 155.000 olan doktor sayısının, en kısa sürede 500.000’ne, hemşire ve sağlık personelinin ise bunun iki misline çıkarılması elzemdir. Eğer, ekonomide öncelik sıralaması yaparsak, ziraat gelir. Salgın sürecinde Türkiye, gıda ve temel ihtiyaç madde tedariğini gayet bilinçli yürüttü, sıkıntı çekilmedi. Ancak canla başla çalışan çiftçilerimizin haklarını vermek, ziraat ve gıda sektöründe, rasyonel yatırım hamlelerini yapmak, gelecek açısından şarttır. Yani Türkiye, zirai mallarda, eskiden olduğu gibi kendi kendine yeterli duruma gelmelidir. İleri teknolojiyi haiz, modern tarım ve hayvancılık tesislerinin, ranchların, tarımsal sanayinin kurulması şarttır. 

Türkiye giderek akut hale gelen, işsizlik meselesini tehlikeli boyutlara erişmeden çözmeye mecburdur. Sağlık ve ziraat sektörü bu amaçla kullanılabilir, katkısı da olur. İtiraf etmek gerekir ki, Türkiye bu pandemiye, ekonomik açıdan hazırlıksız yakalanmış, eldeki tüm kaynaklar, salgın esnasında kullanılmış, itiyat akçeleri, fonlar düşüncesizce sarf edilmiştir. Bu nedenle, israfa yol açan gereksiz yatırımlar, hassasiyetle gözden geçirilerek ertelenmelidir. Türkiye’nin sıcak paraya, dövize gereksinimi vardır. İhracat, turizm olmadan nasıl para bulunacaktır. Günler geçmektedir, krizin etkileri, daha acı biçimde görülecek, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, büyük vatandaş kitleleri sıkıntıya girecektir... “Faiz, yatırımların önündeki en büyük engeldir” sloganı ile faizler düşürülüyor. Peki, yatırım hacmi beklendiği gibi artıyor mu? Hayır!... Buna karşılık para bulmak için, tasarruf hacminin artması gereken ülkemizde, faiz düşüşü tasarrufları menfi yönde etkiliyor, döviz yönelimi artıyor. Sen yatırımları artırmak istiyorsan, bizim DPT yıllarında yaptığımız gibi gerçek teşvik tedbirlerini devreye sokar, yani, yatırımcıya düşük faizli, uzun vadeli, finansman sağlar, vergi istisnaları getirirsin. Arazi tahsisi, çalışanların desteklenmesi gibi birçok tedbirler, zoraki, faiz kararları almadan da yapılabilir. Diğer bir husus, bu dönemde para basılabilir. Lira dolaşım rakamlarına baktığımızda, bunu görüyoruz. Tamamda ortada alınacak mal yoksa, ekonomiyi nasıl stabil hale getireceksin. Bu nedenle üretim, üretim diyoruz... 

Bundan böyle Türkiye’yi idare edenler tabiri caiz ise müdebbir bir tüccar gibi hareket edip, israftan vazgeçerek, kriz sonrası senaryoları hazırlamalıdırlar.  Peki.. Bunu kim yapacak?... Gene aynı konuya geliyorum. İçinde bulunduğumuz koşullarda, asla siyaset yapmıyorum. Yapıcı olmak istiyorum... Sen, Türkiye’nin yetersizde olsa, bugünkü gelişme düzeyine gelmesinden inkarı mümkün olmayan, büyük payı olan, Türkiye’nin en değerli uzmanlarını bünyesinde bulunduran, Devlet Planlama Teşkilatı’nı yok ettin, kapattın, krizden çıkış, plan ve programlarını kim hazırlayacak, hazırlanan tedbirler ne ölçüde yeterli olacak? Hep beraber göreceğiz....