SELÇUK MARUFLU'NUN MÜLKİYELİLERİ ZİYARETİ
Selçuk MARUFLU
Mülkiye 1962 mezunu Sn. Selçuk Maruflu, İzmir Mülkiyeliler Birliğini ziyaret ederek, Başkan Sn. Prof. Dr. Hüsnü Erkan ve İzmir'de bulunan mülkiyelilerin katıldığı siyaset ve mülkiye konulu söyleşiye konuk oldu.
Selçuk Maruflu, mülkiyeden sonra, İngiltere'de (LSE) ve Amerika'da üniversite üstü eğitimini tamamladıktan sonra Devlet Planlama Teşkilatına intisap etti. DPT'nin çeşitli kademelerinde uzman ve yönetici olarak görev yaptıktan sonra, 1980-1990 yıllarında özel sektörde Pepsi-Co/Tamek Holding Genel Müdürü ve CEO olarak görev yaptı. 1991 seçimlerinde İstanbul'dan ANAP İstanbul Milletvekili olarak TBMM'ne girdi. TBMM'de Plan/Bütçe/Avrupa Konseyi ve Liderlerin Mal Varlıklarını Araştırma Komisyonlarında aktif olarak görev yaptı. Halen kurucusu olduğu Kadir Has Üniversitesinde Mütevelli Heyetinde ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonuna (TİSK) bağlı TÜGİS/Gıda İşverenlerinin Genel Sekreteri olarak görev yapmaktadır.
Selçuk Maruflu söyleşisinde demokrasi kültürüne değindi. "Demokratik sistemlerde parlamento demokrasinin mabetidir. Meclis milletvekilleri olmadan boş bir binadır. Millet/halk, hür ve iradesinin tam olarak serbestçe tecelli olacağı seçimler sonucu kendi temsilcilerini TBMM'ne gönderir. Yani milletvekili aslında halkın kendisidir. Bu nedenle eğer demokratik rejime inanıyorsak, demokratik sistem içinde yaşamak istiyorsak, Meclise ve Milletvekillerine inanacağız ve güveneceğiz. Zaman zaman özellikle basın/medya tarafından TBMM'ne ve milletvekillerine, hakarete varan hücumlar yapılıyor. Bunların çoğu da haksız ve insafsızdır. Milletvekili de, sizler gibi bu vatanın çocuğu olup, işini-gücünü hatta bazısı benim gibi özel sektördeki görev ve yüksek kazancını bırakmış, siyaset yolu ile TBMM'ne gelerek, milletine hizmet etmek isteyen bir vatandaştır. Milletvekilliği, gerçekten çok zor feragat ve fedakarlık isteyen bir görevdir. Basın/medya kendi köşelerini tutmuş olan ayda 20.000 $ gibi astronomik ücretler alan bir eli yağda bir eli balda, kendi mensuplarını görmeyip, milletvekili maaşları, milletvekili sağlık sigortaları ile uğraşırlar. Halbuki milletvekillerinin aldığı maaş elinde kalmaz, maaşını seçmenleri ile yer. Ben milletvekilliğim zamanında birisi Çeşme'de yazlık, 2 ev satmak mecburiyetinde kaldım. Bu nedenle milletvekillerine ve TBMM'ne hakaret etmeyelim. Demokratik rejimin hakkını verip, hazzını yaşayalım. Ben dokunulmazlıkların kalkmasına da karşıyım. Dokunulmazlık, tüm dünya parlamentolarında olan, milletvekillerinin görevini hiç kimse ve hiçbir kurumdan korkmadan, yerine getirmesini sağlayan bir haktır. Milletvekili halkı için her yere girmeli, haksızlıklara müdahale etmeli, düşündüğü, inandığı her hususu açık-seçik her platformda yerine getirmelidir. Eğer bir milletvekili, yüz kızartıcı, cinayet, hırsızlık, rüşvet, irtikap gibi suçlar işlerse, TBMM derhal kendi İç Tüzük kuralları ile toplanıp, bu Meclise layık olmayan kişileri Meclis dışında bırakıp, adalete teslim etmelidir. Türkiye seçimlere gidiyor. Çok güzel bir şey. Bir işadamımızın söylediği gibi, seçimlerin yapılmasından değil, yapılmamasından korkmak lazımdır. Herkes vatandaşın, milletin karşısına çıkacak her şeyi söyleyecek yani eteğindeki tüm taşları ortaya dökecek millet de seçim günü seçim hücresine girecek, hür iradesi ile kendisini yönetecek partinin altına "Evet" hükmünü basacaktır. Bundan güzel bir şey olabilir mi? Halk/seçmen, bir önceki seçimde seçtiği ancak hizmetinden memnun olmadığı parti ve milletvekillerini tekrar seçmemek suretiyle cezalandıracaktır.
Demokrasilerde, milletin kayıtsız, şartsız iradesi her şeyin üzerindedir. Esas olan halkın iradesi olup, sandıktan çıkan her sonuca, saygı göstermek gerekir.
Ancak burada bir şeyi belirtmek isterim. Türkiye'de parti kurmak, siyaset yapmak serbesttir. Fakat aşağıda ifade edeceğim prensipler başta kabul edilecektir.
• Laik Cumhuriyete dayalı demokratik parlamenter sisteme sadakat,
• Atatürk İlke ve İnkılapları, Atatürk'e inanç,
• Ülkenin Bölünmez Bütünlüğü,
Sanıyorum hepimizin altına imza atacağımızdan emin olduğu bu ilkeler baştan kabul edilmelidir.
Maruflu, sözlerine devamla; "Ben hayatımda iki hususla gurur duydum. Birincisi, mülkiyeli olmak, ikincisi de Devlet Planlama mensubu olmak. Bu iki husus çok az insana nasip olmuştur. Ben fanatik bir mülkiyeli olarak, Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi'nin faaliyet ve çalışmalarını çok beğeniyorum" dedi.
Sn. Selçuk Maruflu ile yapılan söyleşide; Ülkenin ekonomik durumu, kültür, sanat politikaları, Avrupa Birliği üzerinde de duruldu. Diğer bir konu da Güneydoğuda yaşanan terör olayı idi. Bu konuda Sn. Selçuk Maruflu; "Bir zamanlar kardeş gibi ayrımız, gayrımız olmayan birlikte yaşadığımız vatandaşlarımızla aramızı açmak istiyorlar. Verdiğimiz her şehit, aramıza kan ve kin sokuyor. Bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Bunu dış odaklar böyle istiyor, bunlar yapıyorlar. Kuzey Irak'ta tıpkı bizler gibi özbe öz Türk olan kardeşlerimiz yaşıyor, onlara Türkmen demek doğru değil, onlar Kıbrıs Türkü, onlar Batı Trakya Türkü gibi Irak Türküdür. Ne yazık ki, biz bu bölgede en güçlü ülke, dünyanın en güçlü ordusuna sahip olmamıza rağmen gücümüzü gösteremiyoruz. Teröre bulaşanlara, onların anlayacağı dilden konuşmak gerekir." dedi.
Avrupa Birliği, bir medeniyet, çağdaşlık yaşam biçimidir. Avrupa Birliği diyor ki, sen şuanda Avrupalı olmaktan uzaksın, benim medeniyet, çağdaşlık, insana saygı, sosyal refah norm ve standartlarımı uygula, benim düzeyime vatandaşlarını çıkar, ondan sonra ben seni üye olarak aramıza alacağım diyor.
Burada söylemek istenen Türk halkının daha demokratik, daha hürriyetçi bir düzende gelişmiş, ekonomi, sosyal, kültürel ve çevresel standartlara kavuşmuş olarak yaşamasıdır. Sosyal refah devleti hedefine ulaşmasıdır.
Ben, Selçuk Maruflu olarak diyorum ki, biz medeni, çağdaş, ekonomisi güçlü 1 trilyon dolar GSMH, 500 milyar dolar ihracat, 200 milyar dolar turizm, en az 18.000 $ fert başına düşen milli gelir, daha iyi konut, eğitim, sosyal güvenlik, sosyal hizmet, çevre haklarına ulaşmış bir toplum yaratalım, bunu kendimiz yapalım, varsın Avrupa Birliğine girmeyelim. Bakın 2023 yılı Cumhuriyetimizin 100. yıldönümüdür. Türkiye bu yıldönümünü idrak ederken, çok parlak bir tablo çizmek durumundadır. Ben inanıyorum ki, bunu yapabiliriz. Türkiye, çağdışı, yobaz, dini politikaya alet eden, Atatürk ilkelerine karşı olan, demokrasinin değerlerini tartışmaya açan, gerici fikir ve iktidarlardan kurtulmalıdır. Türkiye'nin liberal-merkez iktidarlara ihtiyacı vardır.
İzmir Mülkiyeliler Birliği'nde yapılan toplantı sonunda katılanların soruları cevaplandırıldı, yorumları değerlendirildi.
Yorumlar