Pazar yazıları…
Levent ÖZADAM
Biliyorum; ama elimde değil söylememek... Bir gerçeklik vaat etmese de "merhaba" deyişin... Yüzüme bakmadan konuşabilsen de elimde değil işte... Ben de bakamıyorum senin yüzüne...
Seni; "elsiz" ezberliyorum!. Belki hiç dokunmayacaksın bana... Bir gülün yaprağına dokunur gibi dokunacağım ben... Sana değil; yine bir gül yaprağına...
Seni; "dilsiz" tanıyorum!... Seni ne zaman düşünmesem susuveriyorsun kulaklarımda... Senden özge düş, hayal yok!.. Sen duvarlarımda alışılmış bir yalnızlıksın... Konuşamıyoruz "merhaba"dan başka kelime... "Nasılsın"lar zoraki çıkıyor dudaklarımızdan... Duymuyoruz!.. Eminim...
Seni; "kör" bilmek de işime gelirdi belki... Bir cam yansımasında ya da yağmurlu bir yalnızlığında yolculuğunun, dışarıyı izlemediğini varsaymak... Anlamsız bir bakışa, belki biraz da siyaha bürünmesi gözlerinin...
Kendimi "hissiz"liğine inandıramıyorum... Şu yazdıkların var ya; olmasa onlar?!! Tüm noktalı virgüllerimle birlikte ben, sana aşık olacağım...
Şiirler umurumda değil!.. Şarkılar... Hepsinin boğazını sıkacağım... Duyduğum her güzel melodiye susacağım artık; çünkü ben, sana aşık olacağım...
Seni ilk okuduğum şiirde olduğum gibi... Seni ilk gördüğüm resimde olduğum gibi... Seni ilk tanıdığım günde olduğum gibi... Ve dün, ve bugün olduğum gibi... Yarın da ben, sana aşık olacağım.
Aynı kaldırımlarda üşümüş olabiliriz bir ihtimal, bu sebepten seviyorum artık onları... Belki aynı rakıyı yudumladık bir zamanlar... Aynı yağmura tutulduk... Aynı anda bakmışız ki ay ışığına... Ben sana aşık olacağım.
"Sus" diyecek gözlerin bana... Biliyorsun, bir daha bakamayacağım onlara... "Sus" diyeceksin duyamayacağım sesini de... Beni reddedişini bile çok gördüm kendime. Bir hayal şiiri yaratacağım ve onun içinde ben, sana aşık olacağım. "Sus" diyemeyecek yazdıkların bana... Ben de "Sus" olamayacağım yazdıklarımda!.. Seni yazacağım; çünkü artık "varsam varım"... Çünkü, ben sana aşık olacağım ...
İçimde senden başka bir sen var artık ve ben onu sonsuza kadar yaşatacağım... Bir hayal kenti yaratacağım ve onun içinde ben, sana aşık olacağım...
Yaşlı değil aptalım!.. Hal bilmem, mazeret bilmem şimdi... “ama” diye başladığın hiç bir cümle ilgilendirmiyor beni... Yirmi yaşımın heyecanına kapılacağım...
Be ben ...
Sen bilmediğin için beni, gönlünce yazacaksın şiirlerini...
Senin yazdığını okurken ben o şiirde de bir başka “ben” yaratacağım...
Böylelikle sen de “beni” anlatacaksın...
En çözülmez açmazlarla hazırlandım sana...
Bir değişiklik yapacağım...
Ve ben; bilmiyorsan söyleyeyim
Sana aşık olacağım.
Kazanan, kaybeden…
Kazanan her zaman çözümün bir parçasıdır,
Kaybeden her zaman problemin bir parçasıdır.
Kazananın her zaman bir programı vardır,
Kaybedenin her zaman bir özürü vardır.
Kazanan " Bu işi senin için yaparım " der,
Kaybeden " Benim işim değil ki " der.
Kazanan her sorunda bir çözüm görür,
Kaybeden her çözümde bir sorun görür.
Kazanan " Uzak ama yolu biliyorum " der,
Kaybeden " Yakın ama yolu bilmiyorum " der.
Kazanan çakılların yanındaki çimeni görür,
Kaybeden çimenin yanındaki çakılları görür.
Kazanan " Zor olabilir ama mümkün " der,
Kaybeden " Mümkün ama çok zor " der.
Kazanan konuşmak yerine yapar,
Kaybeden yapmak yerine konuşur.
Kazanan ağlamak yerine çalışır,
Kaybeden çalışmak yerine ağlar.
Kazanan beynini çalıştırır,
Kaybeden çenesini .....
Benim adım sevgi…
Benim adım sevgi;
Bazen saçını okşayan annen,
Bazen elini tutan sevdiğin,
Yada yüzüne gülümseyen bir çocuk olurum...
Benim adım sevgi;
Bazen ölesiye istediğin,
Bazen hiç bilmediğin,
Yada hissetmediğin,apansız bir coşkuyum...
Benim adım sevgi;
Bazen arayıp,bulamadığın,
Bazen özlemle andığın,
Yada unutamadığın,vefasız bir dostunum...
Benim adım sevgi;
Bazen seni mutlu eden,
Bazen yüzünü güldüren,
Yada başını döndüren,sınırsız bir tutkuyum..
Benim adım sevgi;
Bazen içini sızlatan,
Bazen gönlünü acıtan,
Yada aklını karıştıran,günahsız bir suçluyum...
Benim adım sevgi;
Bazen maziyi hatırlatan,
Bazen acını dağlayan,
Yada seni ağlatan,karmaşık bir konuyum...
Benim adım sevgi;
Hep yasamak isteyen,
Ölmek nedir bilmeyen,
Yok olmak istemeyen, ısrarcı bir duyguyum......
Günün Fıkrası
Anneler her şeyi bilir…
Hasan annesini akşam yemeğine davet etmiş.
Yemek sırasında anne hep Hasan'ın ev arkadaşının ne kadar çekici olduğunu düşünmeden edememiş.
Yemek boyunca oğluyla kız arasında neler olduğu konusunda meraktan çıldırıyormuş.
Bunu farkeden Hasan ? Anneciğim Ayşe ile aramızda inan hiçbir şey yok. Biz sadece ev arkadaşıyız ? demiş.
Bir hafta kadar sonra Ayşe Hasan'a sormuş:
- Annenin yemeğe geldiği geceden beri çorba kepçesini bir türlü bulamıyorum. Nerde olduğu konusunda bir fikrin var mı?
Sence annen almış olabilir mi??
Hasan cevap vermiş:
-"Aldığını sanmıyorum ama bir e-mail gönderip ona sorayım" ve annesine şöyle yazmış:
-"Anneciğim, sana aldın demiyorum, almadın da demiyorum ama gerçek şu ki bize yemeğe geldiğinden beri çorba kepçesi kayıp"
Bir kaç saat sonra annesinden şöyle bir e-mail gelmiş:
-"Sevgili oğlum, sana Ayşe ile yatıyorsun yada yatmıyorsun demiyorum. Ama gerçek şu ki eğer o kendi yatağında uyuyor
olsaydı şimdiye kadar çorba kepçesini çoktan bulmuş olmalıydı.."
Yorumlar