Tanrı kelamı değil derken demek ki Cumhurbaşkanı Talat’ın bir bildiği varmış… Talat’a saldırırken biraz daha insaflı olmak, Kıbrıs gerçeklerini iyi analiz etmek gerekiyor! Güney Kıbrıs’da 17 Şubat’ta yapılacak olan başkanlık seçimlerini, halka çözüm umudu olarak pompalamaya çalışanlar, dün bizim basında da çıkan üç Kıbrıslı Rum liderin açıklamaları defalarca okuması gerekiyor! Bu sadece kendileri için değil bu ülkenin de menfaatlerine olacaktır! Aylardır, hem Rum basınında hem de bizim basında hangi Rum lider seçilirse, Kıbrıs sorunu nasıl bir şekil alır diye haberler ve yorumlar yayınlanıyor! Kıbrıs Türk toplumu olarak neredeyse hepimiz elimizi havaya açıp Hristofyas’ın kazanması için dua etmeye başladık! Çünkü belli bir Hristofyas’ı sanki de, şimdi ki lider Papadopulos’tan çok daha farklı bir şekilde tanıtıyor ve Hristofyas kazanırsa, çözümün de daha kolay olacağına inanıyor, inandırmaya çalışıyor! Aslında yok böyle bir şey! Hatta, Hristofyas yaptığı açıklamalarla kendinden ümidi olan Kıbrıslı Türkleri hayal kırıklığına uğratıyor ve Kıbrıs sorununun bir işgal sorunu olduğunu söyleyerek, halkının gözünün içine baka-baka yalan söylüyor… Çünkü, Hristofyas ta çok iyi biliyor ki, güneyde başkan olabilmek için Türkiye’ye ve Türk askerine saldırmak birinci kural! Hele de 1974 sonrasında adaya Anadolu’dan gelenleri paketleyip göndermek olmazsa olmaz bir seçim vaadi! Onun için, ister Papadopulos seçilsin ister Hristofyas, isterse Kasulidis, ne yazıktır ki bu seçimlerden sonra da Kıbrıs sorun konusunda bir gelişme beklemek akıl ve mantık işi bir şeydir! Türkiye yetkilileri ile tam bir uyum içerisinde olan Cumhurbaşkanı Talat, bize göre Rum kesiminde seçimler yapılmadan, ‘Tanrının kelamı değil’ sözünün açılımını yapmalı ve Kıbrıs Türkünün bundan sonra ki yol haritasına bağıra-bağıra Rumlara da duyurarak açıklamalıdır! Kıbrıs Türkünün kaderi bir Rum liderinin insafında değildir! İç politikada birbirini yiyen Rum siyasiler konu Kıbrıs konusu olduğunda ırkçılık ve şövenistlikte asla birbirlerini aratmayacak bir ruh hali içine girmektedirler! Umarız üç Rum liderinin Kıbrıs sorunu konusunda ki çözüm önerileri, halkımızın tüm kesimleri tarafından iyi analiz edilir ve Cumhurbaşkanı’nın önderliğinde yeni yol haritaları bir an önce açıklanır ve daha fazla zaman kaybedilmeden, alternatif politikalar devreye sokulmalıdır! … Güney’de başkanlık seçimlerine sayılı günler kala, içimizde yine bazı marjinal gruplar sokaklara düşüp Lefkoşa’nın askersizleştirilmesini istemektedirler! Tamamen Rum siyasilerin güdümü ile hareket eden ve tabela partisi olmadan öteye gidemeyenler bu tavırlarıyla sadece Rum tezlerine destek vermekle kalmayıp halkımızın huzurunu da kaçırmaktadırlar! Bu şartlarla askersizleştirmeden bahsetmek, çılgınlıktan öte bir şey değildir ve böyle bir istemin de hiçbir alt yapısı yoktur! KKTC’de ki mevcut asker sadece güvenliğimizi değil, artık ekonomimizin de ivmesinde önemli bir rol oynamaktadır ve askerin çarşı iznine çıkmadığı günlerde esnafımızın çoğu siftah bile yapamamakta, akşam evlerine elleri boy gitmektedir! Her ne kadar demokratik bir ülkede yaşasak da, herkes her istediğini söyleyebilse de içi boş ve doldurulmamış fikirler Kıbrıs Türküne sadece zarar verir ve bunun da sorumlusu iş ola Rum şakşakçılığına soyunanlardır! Günün Fıkrası En akıllı… Bir keşiş dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar-diyar geziyormuş sıra Nasreddin Hoca’nın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş. - Sizin köyün en akıllı adamı kim? demiş. Köylüler de: - Nasreddin Hoca demiş. Bunun üzerine keşiş köy meydanında hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş, Nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş, keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş, hocada dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş, keşiş elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış, hoca da yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş. Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşiş de : - Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı, yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi, ben dünyayı dörde böldüm, o da dörtte üçü sudur dedi, ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi. Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da: - Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi, ben de yarısı benim dedim, daha sonra tepsiyi dörde böldü, o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altından ateşi hafif-hafif almalı dedi ben de üstüne fındık-fıstık ekersek daha iyi olur dedim.