Geçen haftayı zamlarla kapatmıştık, haftaya kaldığımız yerden devam ediyoruz, yeni zamlar gündemimiz.
Doğalgaz’a %9,8, elektriğe ise %9,9 zam yapıldı. Yılın son çeyreğine girdiğimiz bu dönemde, hazinenin bütçesinde planlanan verginin toplanamaması, ön plana çıkartılarak, dolaylı vergi olarak ta adlandırabileceğimiz, bu fiyat artışları gerçekleştirildi.
Hepimizin bildiği gibi, vergilerin büyük bir bölümü, KOBİ’lerden ve büyük şirketlerden tahsil edileceği öngörülür. Çünkü vergi, elde edilen kazancın devlet’e düşen payıdır. Şirketler, kuruluş amaçları gereği, fazla kazanç elde etmesi sebebiyle, fazla vergi doğar. Çalışanda kendi kazancı oranında, yine devlete vergi ödemek ile mükelleftir.
Yetkililerce yapılan açıklamalardan anladığımız kadarı ile, sene sonuna kadar şirketlerden ve çalışanlardan elde edilmesi gereken, vergi gelirlerinde azalış olacağı tespit edilmiş.
Şirketler, muhtemelen ABD’de ve Avrupa’da mevcut ekonomik kriz’den etkilenmiştir. Bu sebeple de “gelirleri düştüğünden vergi ödemelerinde de azalma olabilir” diye düşünecektik ki... Sayın Tayyip Erdoğan, Akparti 4 ncü olağan genel kongresinde 2002 yılında 36 milyar USD olan ihracat rakamlarının, bu yıl 144 milyar USD’ye çıktığını ifade etti. Son 10 yıldaki bu artış gerçekten çok yüksek, bu da şirketlerimizin kârlılığının iyi olduğunun bir ifadesi sayılabilir.
Bu durumda geriye çalışanların ödeyeceği vergilerde ki azalış kalıyor. Bu azalışın tabii ki en büyük sebebi işsizlik, muhtemelen bütçe yapılırken, işsizlik rakamlarının bu denli artabileceği düşünülmemiş. Çalışan sayısının azalması, bir de üzerine özel sektörlerdeki ücret skalalarının düşürülmesi sebebiyle, toplam çalışan gelirlerinde ve gelir vergilerinde de azalma oluşmuştur.
Dolaylı vergiler diyebileceğimiz bu zamlar, malesef yine tabanı, çalışanları etkilemiştir. Çalışanlar, tükettiği doğalgaz, elektrik, benzin, sigara ve alkol’e direkt olarak fazla ödeyeceği gibi. Firmalar, bu zamlarla birlikte mamül maliyetleri artacağından, ürünlerinde oluşacak zamlar da endirekt olarak yine çalışanlar, yani tüketiciler karşılamak durumda kalacaktır.
Yine yine yine çalışanlar mağdur olmuştur.
Kapitalizm bu hızla insanları tüketmeye devam ettikçe, bizler de medeniyetten uzaklaştırılmış ama özgür bireyler olmaya adayız.
Belki de bize, olmayanın gözüyle bakabilmeyi ve yaşayabilmeyi, öğretmeye çalışıyorlar diyeceğim, açıkcası bu ihtimalde çok zayıf.
Ama olmayanın gözüyle bakabilenlerin, yaşamda daha istekli ve başarılı olabildiklerini biliyorum.
Finansal olarak durumu iyi insanların, yaptıkları yatırımların nasıl sonuçlanacağı endişesi ile çoğu zaman uyku bile uyuyamadıkları, sürekli farklı endişeler içinde olabildikleri, bir çoğunun ailesi ile çok az beraber olabildiği düşünüldüğünde, acaba gerçek zenginlik bu mudur? diye sorgulanabilinir.
Kurulmuş bu sistemde, finansal zenginliği olmayanların, medeniyet olarak tanımlanan okul, alışveriş merkezleri, teknolojinin takip edilmesi vb. gibi alanlarda, sıkıntı yaşayacağı da kaçınılmazdır.
Yoksul ailelerin, çocuklarını daha fazla şehit verdiği. Zengin ailelerin çocuklarını ise daha fazla panikatak ve çağın diğer hastalıklarından vefat ettiği gözönüne alındığında, vefatların istatistiklerinden bile, finansal sistemin gerçeklerini görebilmek mümkün.