Yok iken var olmak, var iken yok olmak, iyi iken kötü olmak, kötü iken iyi olmak. Hep bir var olma savaşı içerisinde çoğunlukla yok olmak.
Zıtlıklar arası geliş gidişler midir olmak? Tamamlanmak mıdır? Azalmak mıdır? Veya tüme varımda bir yolculuk mudur?
Tüm bu sorular eşliğinde olmak kavramını biraz farklı bir sunumla kaleme alacağım.
Hepimiz sorgularız, neydik ne olacağız? Hiç sorduk mu? Biz olmak istedik mi?
Doğarız, büyürüz, ölürüz. Mantalite basit gibi duruyor. Ama aksine sürekli bir değişim var. Doğmakla başlayan bedensel ve değerlerle işlenen karakteristik değişim. Bu süreç içerisinde her şey değişiyorken, nasıl ''ol''acağız? Olduk dediğimiz noktada yine bir olma çabasına düşüyoruz. Çünkü hiç tam olamıyoruz. Çünkü olmanın ne olduğunun bilincinde olmadan elde etmeye çalışıyoruz. Kapasite, alınan kültürel veya ilmi eğitiminin bizleri eğitmekten ziyade törpülediğinin,  çoğu zaman farkında olmadan yaşıyoruz. Bu noktada olmaya ulaşmayı kaçırıyoruz. Ve gün gelir, çatışır; olduğumuz ve olmak istediğimiz kişi.
İşte o noktaya kendimiz için oluruz ya da başkaları için oluruz.
Ve yine hiç tamamlanmamış hep eksikten daha az.
Elbette bilinçli isek zincirleme değişir yaşamın getirisi. Ne olmak; ben olmak, meslek sahibi olmak, birey olmak, kazanılmış ya da edinilmiş statülere sahip olmak vs vs…
Farklı şartlarda farklı kişiler olabiliriz. Önce kendimizde ne olduğumuzu bilmektir önemli olan.
Ne olmak istediğimizle başlayan, olmak yolculuğu. Bilinçli olduğumuz her olayın üstesinden geliriz. Olmaktan önce farkına varmak. Farkına vardığımız şey için savaşmak. Bu yolda çok defa düşeceğiz. Ve her düştüğümüz yerden  kalkışımız diğerinden daha güçlü getiriler ile olmaya götürecek bizi.
Başkalarından ziyade kendimiz için olmaya. Bencillikten uzak maneviyat ve kişisel bütünlük içinde maddi çıkarlarla orantılı bir olmuşluğa.
Bu yolda  çok düşeceğiz. Her zaman bunun bilincinde olarak da her defasında yaşamanın verdiği çoşku, kendinize inancın hazzı ile, kaybedişlere inat  yeniden 'olmak' a doğru gideceğiz.