Bir çocuk, oyun  oynar, sever, korkmadan yaşar. Ta ki ebeveynler kendi kalıpları ve korkuları ile o kocaman kalpli minik bedenleri törpüleyene kadar.
Minik bedeni ile kocaman sevgi ve umut dağıtan Merve bana gönderdiği mailde şöyle soruyordu: 'Nil abla, televizyonda gördüğüm ve üzüldüğüm o kadar çok şey var ki, anneme neden böyle, neden savaş var, neden çocuklar aç diye sorduğumda bana çocukmuşum gibi ,büyüyünce anlarsın diyor. Ben 11 yaşındayım çocuk değilim ve bana çocuk gibi davranmayacağını bildiğim için soruyorum’diyor.
Merve ile iletişime geçtik, konuşmasında ki enerji dolu tınısı meraklı bilmiş soruları ile birleşince, karşımda küçük bir yetişkinin olduğunu anladım. Merve’ye sorularına cevap vereceğimi ama onu bir yere götürmek istediğimi bahsettim. Çok heyecanlandı. Çünkü parka ya da oyuna götürmek yerine hayata ait parçaları bütünlemeye götüreceğimi anlayacak kadar büyük algıları vardı.
Ona onu en çok üzen olayların ne olduğunu sorduğumda, ailevi kusurlardan bahsetmemesi dikkatimi çekti. O aile içinde mutlu ve dengeli yaşama sahip ender çocuklardandı. Bu nedenle mantık olgusu iç kederlerle boğuşup, kişilik savaşı vermek yerine dış olgulara odaklanabiliyordu.
Konuştukça o küçük beden gözümde büyüyordu. Sesimdeki sevimlilik tınısı zekası ve bilmişliği karşısında ciddileşiyordu. Merve’yi konuştuk. Verdiği cevaplarla onu çözümlerken, kimsesiz ve  aile içerisinde kimsesizleşmiş çocukların kaldığı binaya girdik.
Etrafı inceleyen kocaman gözleri ile onu orada sürekli gördüğüm birkaç çocuğun yanına götürdüm. Ve uzaktan iletişimlerini incelemeye koyuldum. Anlık sessizliklerden sonra, Zeynep,  Aslı , Ebru ve Dilek ile kaynaşmalarına şaşkınlık içinde şahit oldum.
Yanlarına oturdum, Merve’nin sorularını diğer çocuklara da sorarak hepsinden cevaplar istedim. Kimi düşünerek, kimi düşünmeden farklı kelimelerle aynı anlamı ifade ettiler.
Sizler küçük değildiniz, aslında en büyük, en cesur ve en kendinizdiniz. Bizler büyüdükçe kendilerimizi egolar, baskılar, ve yapılmazlıklar bilinci ile geri plana attığımız için sizlerin, cesaretleri, zekaları ve her şeyi yapabilmeye eğitlir kapasiteleri bizlerdeki eksikliği kapatmak adına sizlere çocuk deyip, gülme ve geçiştirme nedenleri verdi bize.
Merve  nin  kürt çocuğu olduğu halde bir çok çocuktan  daha şanslı yaşadığı ülkesinde, kürt sorunu diyerek ideolijik fikirler altına saklanıp kendi çıkarları içerisinde Türkiye bayrağı altında, birlik içinde geleceğe ve başarıya odaklı yaşamak yerine, sadece baskı ile gelişmelerine engel olunan bir toplum yaratmaktan doğduğunu anlatamadım ona, çocukların ağladığı, anaların üzüldüğü, her ne ırktan olursa olsun, bu güzel çocukların bile anlam veremediği bu karmaşanın siz çocukların birlik içinde çalışarak, okuyarak geleceğe sorunsuz büyüyebileceklerini  anlatamadım.
Çünkü o ilk kaynaşmalarında, kürt ve Türk olan Ebru, Zeynep, Dilek ,Aslı ve Merve  ilk kaynaşmalarında, sohbetlerinde nereli oldukları ile değil, ne paylaştıkları ile ilgilendiler.
 Ben bir yetişkin olarak onlara cevap veremedim, ama o minik bedenler bana cevap ve umut verdiler: Ülkem , böyle çocuklarla gelecekte bir gün, bugün ki ve geçmiş ideolojik sorunlar yerine, teknolojik ve kültürel açıdan nerelere geleceğinin tartışmasında olacak.