Korkular ürkütebilir miydi insanları; umutların ürkütebildiği kadar? Eller kirletebilir miydi bedenden ötesini? Bedeninin taşıyamayacağı kadar ruhun ağır gelebilir miydi sana?
Sizlerden gelen sorular ne kadar heyecanlandırdıysa, yazmış olduğunuz bazı acı anılarınız beni çok duygulandırdı.  Bu hafta bir hayat hikayesi üzerine yazacağım. O kendisine Esra diyor. Bu onun kod adı çünkü o bir hayat kadını. Sahte kimliğine rağmen en gerçek haliyle karşımdaydı. Buluşmayı kararlaştırdığımız yerden onu aldım. Boğazda bir yere gitmek istediğini söyledi. Hareketlerinde ki tedirginlik, yüzünde ki bilmişlik ifadesinin altındaki masumiyetini ,gülümsemesi ve konuştuğu cümlelerde belli ediyordu.
Bana mailde yazmış olduklarını anlatmaya başlarken, istekli ama huysuzdu. Nedense sakinleşmesini istiyordum. Çünkü onu dinlemekten öte anlamakta istiyordum. Bana biraz alıştıktan sonra o kocaman ve karmakarışık hikayesini anlattı.
Gündüz bir anne akşam başka bir kadın oluyormuş. Onu bu işi yapmaya zorlayan en büyük nedeni kızıymış, temizlikçilik dahil bir çok işte çalışmayı denemiş, ama yalnız olduğunu anlayan herkes farklı şekillerde faydalanmak istemiş, evlenmiş  terk edilmiş, ailesi tarafından reddedilmiş. Bir kadının başına gelebilecek en kötü şeyleri yaşamış. Canından vazgeçmek istemiş kızı için yapamamış. Ve acıları sevinçleri bir bir anlattı…
Esra yı bıraktıktan sonra anlattıklarına anlam vermeye çalıştım. Herkesin çok kolay bir şekilde ‘kendisine düzgün bir iş bulsun’diyeceği gibi bende derdim. Ama böyle birini dinleyip  nedenlerini anladıktan sonra, dışarıdan namus satmak hiçte kolay olmuyor.
Son soruma verdiği cevapla tezatlıklara düşürmüştü beni:  Kurtulmak ister misin? dedim, ‘ben hiç batmadım ki’dedi ve devam etti: ‘ben kirli hayatlarda kirli bir malzeme oldum, ama kiri ben atmadım başkasına, özümde değil o, kızım için kirli hayatlardan temizlenmek istiyorum ‘dedi.
Hüzünlü  bir o kadarda kendine güven dolu verdiği cevapla bir kere daha saygı duydum ona.
Onun arınması çok kolay olacaktı, evet çünkü onun kalbine kimse dokunamamış ve kimse kirletememişti. Sadece Kirli hayatlarda leke tutmuştu bedeni.
Ya bizler diye düşündüm. Başkalarının namusuna bekçilik yaparken, kendimizden neler kaybediyorduk.  Ne kadar bulaşmıştık kirli hayatlara bizlerde, sadece namus mu kirletilmişti, onur, sadakat, umut satıp yarı yolda bırakmak neydi? Belkide en kirli hayatlarda dokunuluyordu yüreklerimize.
Düşünmeliyiz, hayatlarımızı, hayatlarımızdakilerini ve dokundukları yerlerin ne kadar bize ait ve ne kadar temiz kaldığını..
Esra ve kızı için güzel ve kalıcı girişimlerde bulunduk. O artık sahte kimliklerle acılarını anlatmak yerine, gerçek kimliği ile en güzel yaşanmışlıklarını anlatmak adına yeni yaşamına ilk adımını attı.