Acılar sevinçlerin kaynağını oluşturur inancıyla yarınları umutla bekledik. Sarıldık hayata her defasında, yine yeniden başladık bir çok defa. Ya sonra. Ya inançla bekleyip umutla beklediğimiz sonrası. Tamam sonuç; sevinç , mutluluk. Bunları bekliyoruz ama ya beklenti ve sonuç arasında geçen sürede ne oluyor?
insani olağanlığımızdır üzülmek, sevinmek, azmetmek, yıkılmak, hasta olmak. Evet tüm bu olağanları bilmemize rağmen kabullenmeyiz hiç birini başımıza geldiğinde. Saglıklı bir psikolojidir kabullenmemek ama reddederken akıllı çıkışlar bulmak gerek. Yani hasta iken doktora gitmek gibi. Ama elbette hastalık gibi çözümü hemen belli olmayan etkilerde var. Fakirizdir para kazanmaktır çözüm ve zamanla  zorlu bir mücadele ile olur. Evet ama ya insani ilişkilerimizde bizlere keder veren süreçlerde tepkimelerimiz sonuçlanabiliyor mu?
Çoğu zaman hayır. çünkü mantıken ne yapmamız gerektiğini bildiğimiz halde duygularımız veya psikolojik zedelenmelerimiz doğru kararları vermemize engel olur. Ve o kısır döngü içinde dönüp dururuz. Bu kısır döngünüzü yaratan olaylar bazen yanlış dostluklar, yanlış arkadaşlıklar ya da yanlış bir aile ve iş ortamından kaynaklanır.
Peki ne yapacağız?  Bu döngüyü kabullenecek miyiz yoksa tek sermayemiz cesaret ile yine yeniden ama bu sefer döngüden uzak adımı mı atacağız?
Artık beklemekten vazgeçmeye ne dersiniz?  Kendinize sadece on dakika bile ayırdığınızda hayatınız boyunca ne kadar çok şeyi beklemişsiniz farkedeceksiniz. Biraz daha uzun düşündüğünüzde hayatımızın hep bekleyerek geçip gittiğini fark edeceksiniz. Sonra da deriz ki zaman çabuk geçiyor. Hayır zamanın  geçtiği bile yok. Olaya yıllar olarak bakıp bugününüze gelmeyin. Yani tüme varımdan gelmek yerine tüme varıma gitmeyi deneyin. Bugünden başlanmalı. Evet yazması kolay. Uygulaması zor. Çünkü hep geleceğe bıraktık sevinci, kimimizde bugünde elde ettiği bir şeyi olmadığı için gelecekte olur umudu ile geleceği beklerken bugünü yaşamadı. Gelecek ne? Gelecek bugün. Gelecekte her ne istiyorsam bugünden atacağım adım beni oraya götürecek.
Bir önerim var;
Ya korkularımızdan, ya alışkanlıklarımızdan ama eminim ki hiç değer olmadıkları halde çeşitli nedenlerle bağlandığımız şeyler veya kişiler vardır.
Derin bir nefes alalım. Ve düşüncelerimizle yüzleşmekten korkmayalım. Kendinizi dinlediğinizde bugün yanınızda olanların kaçını yarın iyi konumda olduğunuzda da yanınızda istiyorsunuz. çevrenizde sahte ilişkilerin, sadakatsizliğin ve pahalı gösterişlerle ucuzlaşan kaç zavallı var.
Elbette herkese arkanızı dönemezsiniz, iş prensipleri içerisinde kimsenin ahlaki değerleri sizin için birinci sırada olmaz. Lakin özel ilişkilerinizde dikkatli olmalısınız.
Ve unutmayın..
Sizin için ne kadar büyük olsalarda insanların çoğu tanıdığınızda küçülüyor. Ve hiç kimse sizden önemli ve büyük değil.
Bugünü yaşamak; eğlenmek çoşmak değil, her ne istiyorsan dozunda yapmak.
Bir mezar düşün. Senin veya bir yakının oraya ne zaman gireceğini söylüyorlar. Nasılda değişirdi hayatın değil mi?
Sevinçlerim nerede diye bekleme? Onlar hep beklediğin gelecekte kalacak. Ve hiç gelmeyecek.  Kalk ve sevincini ve geleceğini kendin yarat.  Bugününden başla. Hayat, başarı, umut, sevinç, iş seni bekliyor zaten. Sende beklersen hiç ulaşamazsın. Ayağa kalk ve git.  Zaten bilinmez değil mi gelecek? O halde adım atmaya neden korkasın ki?