Bu ülkede bir türlü anlayamadığım konu, “ferdi silahlanma, yani herkesin silah taşımasıdır.” En ufak bir hadisede, silahlar çekilmekte herkes birbirini öldürmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde, Türkiye’deki kadar serbestçe silah dağıtılmaz ve hiç kimse, belinde silahla gezerek, başkaları için tehlike ve tehdit oluşturmaz. TBMM’de, İstanbul Milletvekili olarak görev yaparken, silah alma ve ferdi silahlanma işine önem verdim. Bunu sınırlamak ve hatta tamamıyla önlemek için büyük gayret sarf ettim. Benim tezim, görevleri icabı polis, mutemet ve benzeri gibi meslek sahipleri dışında hiçbir Türk ferdi silah bulundurmayacak ve taşımayacaktır. Mülki idare makamları, silah dağıtamayacaklardır. Dağıtılan silahlarda, Devlet tarafından toplanarak, geri alınacaktır. Zamanın İçişleri Bakanı olan Değerli Devlet Adamları Sn. İsmet Sezgin ve Sn. Nahit Menteşe, prensip itibariyle benim bu görüşlerimi desteklemekle birlikte, kendilerine yönelen siyasi ve partililerin baskısı neticesinde, silah dağıtım ve silahların toplanması işine tam anlamıyla direnemediler. Bununla beraber bazı gelişmeler sağladık. Örneğin, İsmet Ağabey, Valilerden silah dağıtımı işini aldı ve bu yetkiyi İçişleri Bakanlığına ve doğrudan Bakan imzasına yöneltti. O tarihlerde, sadece Bakanın imzasıyla silah almak mümkündü ve Allah’ı var, İsmet Ağabey, bu yetkiyi tek tük kullandı. Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda yıllık bütçelerde silah alma ve bulundurma ruhsat ve harçlarını aşırı derecede yükselttirdim. Maksadım caydırıcılıktı. Öte yandan, Milletvekillerinin güvenlik açısından silah taşımaları mecburiyet olmasına rağmen ve bu konuyla ilgili TBMM görevlilerinin hatırlatmalarını dikkate almayarak, silah alma işini oldukça uzattım. Ben, Meclis’te yasama dönemimde, en son, o da zorla silah verilen Milletvekiliydim. Hatta bu işle ilgilenen bir meclis görevlisi bana, “Siz nasıl Milletvekilisiniz, diğer arkadaşlarınız bir tane değil, iki üç tane silah istiyorlar, siz kendi hakkınızı bile almıyorsunuz” demişlerdi. Sn. Nazire Dedeman’ın başkanı olduğu Umut Vakfı, ferdi silahlanmanın önlenmesi için çaba harcamaktadır. Ben de Umut Vakfı’nın bir üyesiyim ve onların yürekten destekliyorum. Son olarak, TBMM’de yeni silah yasası görüşülmektedir. Ben yazdığım muhtelif yazılarımda, “Başbakanlar, bu ülkede yaptıkları bazı önemli icraatları ile tarihe geçerler, diğer işlerinin arasında, Başbakan Sn. Erdoğan’ın önünde, böyle bir fırsat vardır. Silah terörünü, herkesin belinde silah taşımamasını ve trafik terörünü önleyebilirse, tarihe geçecektir”, diye hatırlatmıştım. Bu iki terör nedeniyle, maalesef yılda 2000 vatandaşımızı yitiriyoruz ve 200.000 vatandaşımızda yaralanmaktadır. Bu rakamlar bir savaş gibi ürkütücü sayılardır. Ben zannettim ki, Başbakan ve İçişleri Bakanı benim hatırlatmamı ve Umut Vakfı’nın sesini duydu, bu silah terörü işine kökünden çözecek. Aldığım bilgilere göre, TBMM komisyonunda ve alt komisyonda silah dağıtım işi eskisinden daha kötü duruma getirilmektedir. Silah dağıtma yaşı 18’e çekilmektedir. Bazı milletvekilleri, 18 yaşındaki kişiler yeterli bilince ulaşmamışlardır, bu nedenle hiç olmazsa 30 yaşın altındakilere silah verilmesin, dediler. Ancak bu kabul edilmedi. Yukarıda ifade ettiğim gibi, insanların neden tabanca ve tüfek edinmek için aşırı bir hırs gösterdiklerini ve neden devletin bu silah dağıtma işine göz yumduğunu hatta desteklediğini anlayamıyorum. Bunun bir tek cevabı vardır. Devlet asayişi ve vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlayamamaktadır. Bu nedenle, herkes kendi işini kendi görmek istiyor ve silahlanıyor. O zaman bu düzene, amme intizamı, vatandaşın can ve mal güvenliği denemez. Her zaman ifade ettiğim gibi, İngiliz polisi silah taşımaz. Bunun manası, vatandaşa “Bak benim polisim silah taşımıyor ve o şekilde geziyor, eğer polisimin kılına bir şey olursa ve eğer seni silahla yakalarsam, senin kafanı kırarım ve en ağır cezayı veririm” demektedir. Eğer yeni silah kanunu, bu duyduğumuz şekliyle çıkarsa, Meclis fevkalade yanlış bir iş yapmış olacaktır. Bellerinde silah taşıyan ve en ufak bir olayda bu silahları çekip, masum vatandaşları öldüren, insan kılığındaki yaratıkların, günahları başta Başbakan ve İçişleri Bakanı olmak üzere, bu yasaya destek veren Milletvekillerine ve bu işe göz yumanlara ait olacaktır.