TBMM, Milletvekillerinin halen mevcut hak ve yetkilerini derleyip, tek bir hüküm haline getirmeyi öngören kanunu, Genel Kurulun gündemine getirince kıyametler koptu. Basın, medya, gene yapacağını yaptı. Halkın vekillerine yönelik, hakaret ve karşı durmak gene depreşti. Vatandaş yalan, yanlış bilgilerle dolduruldu.
Milletvekilliği, her görevin üstünde, çok yüce, şerefli ve herkese nasip olmayan bir görevdir. Nedendir bilinmez, basın ve medya, Meclisi ve Milletvekillerini bir türlü beğenmezler ve yerden yere vururlar. Gazetelerde köşeleri ele geçiren, ayda binlerce dolar para alan, bir eli yağda, bir eli balda olan yazarlar, ellerine fırsat geçince demediklerini bırakmazlar… Böyle bir iftira ve hakaret kampanyası başka hiçbir görev ve meslekte olamaz. Oysa, söz konusu kanun, esasen mevcut olan ve olması gereken hakları, derli toplu hale getirmektedir. Örneğin, Milletvekillerinin ve eşlerinin tedavi ve sağlık hakları, emekli sandığına bağlı, her devlet memurunun olduğu gibi, zaten mevcuttur. Milletvekilleri görev süreleri bitince, TBMM Genel Kurul salonuna girip, yasama faaliyetlerine katılmanın dışında zaten tüm haklardan yararlanmaktadırlar. Özellikle, Ankara’da ikamet edenler, eski Milletvekillerimiz sabah evden çıkarlar, Meclise gelirler, kütüphanede, günlük gazeteleri, dergi ve kitapları okurlar, öğlen Meclis lokantasında yemeklerini yerler, diğer Milletvekili arkadaşları ile sohbet ederler, memleket meseleleri hakkında fikir üretirler, arzu ederlerse Genel Kurul Salonunun üst katında, kendilerine ayrılmış yerlerden, meclis çalışmalarını izlerler. Meclis Başkanı ve Türk Parlamenterler Birliği tarafından düzenlenen etkinliklere, panel, konferanslara katılırlar ve akşamda evlerine dönerler. Bu mu onlara çok görülmektedir?  
Aynı şekilde, Ankara dışındaki Milletvekillerimizde, Türk Parlamenterler Birliğine ve Milli Saraylara ait olan tesislerde günlerini geçirirler. Vefatları halinde Mecliste veya vilayetlerde Türk Bayrağına sarılarak törenler zaten yapılmaktadır. Eski ve yeni Milletvekillerinin kamu kuruluşlarının, sosyal tesislerinden ve konuk evlerinden yararlanmaları zaten mevcuttur. Ancak, burada düzeltilmesi gerekli olan bir husus vardır, spor müsabakalarında, özellikle futbol maçlarında adı şeref tribünü olan ve Milletvekilleri gibi, devlete hizmet etmiş, şerefli insanların girmesi gereken VİP tribününe alınmamakta veya spor il müdürünün izni ile, lütfen kendilerine yer ayrılmaktadır. Halbuki, kulüp başkanları, en önde, makam yerinde, bacak bacak üzerine atarak, etrafındakileri sallamayarak, o girmemeleri gereken yerde oturmaktadır. Ben, bu nedenle uzun bir süredir, konuyu protesto etmek için, futbol maçlarına gitmiyorum. Oysa, bu stadlar ve spor tesisleri devlete, Milli Emlak ve hazineye aittir.
Aynı konu havaalanlarındaki VİP salonları içinde geçerlidir. Eski-yeni Bakanlar, Milletvekilleri, Müsteşarların girebilecekleri VİP salonları yol geçen hanına dönmüş, herkes oraya üşüşmüştür. Hatta, bir defasında Başbakan, hakkında tutuklama kararı olan birisini orada görünce, kıyameti koparmış ve haklı olarak yeni düzenleme getirmiştir. Ancak, bu yeni düzende zaman içinde erimiştir. Kanunda silah ruhsatı deniyor, zaten Milletvekillerine meclis tarafından, yaptıkları görevlerle ilgili olarak, hayatlarını korumak için silah verilmekte ve hayatları boyunca onlarda kalmaktadır. Bu silahlar bedava değil, para karşılığı verilmektedir. Milletvekilleri, zaten üç ayda bir maaş almaktadır. Peki yeni olan nedir? Milletvekilliği görevi bitince, elimizden kırmızı pasaport alınmakta ve sadece eski Cumhurbaşkanları, TBMM Başkanı, Başbakan, Bakanlar kırmızı pasaport hamili olarak kalmaktadırlar, ama büyükelçiler, devamlı kırmızı pasaport taşımaktadır. Milletvekillerine ise 4. derecedekilerine kadar verilen ve herkeste olan, yeşil pasaport verilmektedir ki, bunun önemi yoktur.
Ben pasaport kanununu görüşürken, birkaç defa eski Milletvekillerine de, Kırmızı Pasaport verilsin diye önerge verdim. Hariciye bunu geri çevirtti. Tamam! Eğer kırmızı pasaport verilmesini, yüce Meclis sağlayamıyorsa, eski Milletvekillerine TBMM tarafından, örneğin, beyaz renkli özel Meclis Pasaportu verilebilir veya hiç olmazsa Milletvekilinin adı sanı geçmeyen yeşil pasaporta TBMM damgası vurulabilir. Milletvekilleri törenlerde, ne yazık ki hirararşik olarak, iyice geridedirler. Milletin seçtiği temsilciler, kendilerinin tayin ettiği makamların, arkasında beklerler. Bu durum mutlaka düzeltilmelidir. Milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Bakanlardan sonra hirararşide yer almalıdır. Görevini tamamlayan bir Milletvekili oturduğu ilin Valisi tarafından törenlere, etkinliklere davet edilmezler. Hatta Vali, vilayetinde bulunan Milletvekillerini bile, tespit edip, bilgi sahibi olmaz. Milletvekili, validen randevu istediği zaman, randevu verilmez, maalesef, bunlar gerçeklerdir. Tüm devlet kuruluşlarının tatil yapacakları tesisler varken ve bunlar, altını çizerek söylüyorum, TBMM tarafından kendilerine, verilmişken, TBMM’nin böyle bir tesisi yoktur. Oysa, olmalıdır.
Bir başka madde de Milletvekillerinin Milletvekilliği ile bağdaşmayan başka işlerde görev alıp, faaliyet göstermesinin önlenmesidir. Bu doğru değil midir, neden itiraz ediliyor? Belki, bir konuda eleştiri yapılabilir, oda resmi görevlerle ilgili olarak, Milletvekillerinin araçlarına geçiş üstünlüğü tanınmasıdır. Ancak, bu vesile ile şu olayı anlatmak isterim. DP İzmir Milletvekili Sn. Av. Sezai Akdağ kültürlü, boks yapmış, mert bir Milletvekiliydi. Bir gün, Başvekil Menderes kendisini arar ve: “Sezai Bey, memleket için çok önemli bir toplantı yapacağız, lütfen, derhal Ankara’ya gelin” der. Emir Başvekilden, Sezai Bey derhal arabasına atlar ve havaalanına doğru yola çıkar. İzmir’den Ankara’ya bir tek uçak vardır. (Dakotalar) havaalanına yakın bir yerde polislerin yolu kestiğini ve trafik kontrolü yaptığını görür. Uçağa 25 dakika vardır. Sıranın en önüne geçerek, görevli memura “memur Bey, ben İzmir Milletvekiliyim, Ankara’ya gitmem lazım, lütfen benim kontrolümü yapın ve uçağa yetişeyim” der. Polis memuru “Ne olursan ol, geç sıraya” der. Sezai Bey “bakın memur bey, bu çok acil bir konu, söylemek istemezdim ama, Sn. Başvekil çağırıyor, lütfen beni uçağa yetiştirin” der. Memur istifini bozmaz, beni hiç ilgilendirmez ve sert bir şekilde “geç sıraya” der. Bu tartışma sırasında uçakta neredeyse kalkmak üzeredir. Memurun bu nezaketsiz ve anlayışsız durumu karşısında, Sezai Bey’de bir insandır ve kendini kaybeder ve memurun üzerine yürür. Ertesi gün gazetelerde “Milletvekili polisi dövdü” diye yazılar çıkar ve o dönem sonucunda da Sezai Bey’in mebusluğu sona erer.
Demokrasi uzlaşma ve anlayış rejimidir. Bu olayı da takdirlerinize bırakıyorum…
Milletvekilleriyle ilgili, bazı yalan yanlış bilgilerde mevcuttur. Milletvekillerine araç, şoför, benzin parası tahsis edilmez, bu husus külliyen yalandır. Sadece sayıları sınırlı olan idare amirlerine şoförlü araç verilmektedir. Milletvekilleri bayramlarda, yılbaşında, halkına ve seçmenlerine tebrik yollarlar ve posta parasını cebinden verirler. Partililer, seçmenler, Milletvekilini görmek için otobüslerle Meclise gelirler. Milletvekili onları, ağırlar, yedirir, içirir, bazen otel parasını verir, bunlar hep cebinden karşılanır. Parti teşkilatları Milletvekilinden maddi katkı ister. Kermesler düzenlenir, il ve ilçe yemeklerinde Milletvekillerine en az 50 tane davetiye bırakılır ve bunların hepsi Milletvekilinin cebinden çıkar.
Benim Milletvekilliğim zamanında biri Ankara MESA’da olmak ve diğeri Çeşme’de olmak üzere iki ev sattım ve satış belgelerini de, cümle aleme göstermek için hala saklıyorum. Milletvekillerinin odaları 15 metre kare olup, iki kişi zor girer. Bu yasa bir maaş artışı getirmemektedir. Oysa, eski ve yeni Milletvekillerinin maaşları bu şerefli görevi rahat ve huzur içinde yapmaları, çoluk ve çocuklarını geçindirmeleri, kurda kuşa muhtaç olmamaları ve bu yüce makama yakışır hayat idame ettirmeleri için yeniden ayarlanmalıdır. TBMM üyeleri olan eski ve yeni milletvekillerinin statülerinin düzeltilip, düzenlenmesi için bu yasaya mutlaka ihtiyaç vardır.
Bu bağlamda, bu yasaya önce destek verip, arkadan halka şirin görünmek için bu desteklerini çektiklerini ifade eden CHP ve MHP’ye üzüntülerimi bildiriyorum…