MİLLETVEKİLİ SEÇİLEBİLME NİTELİKLERİ
Selçuk MARUFLU
Anayasa koyucu, demokrasilerin güçlü ve kaliteli olmasını teminen, dürüst, temiz, vatanperver, bilgili, tecrübeli, hakkında suç ve şaibe olmayan insanların, parlamentoya Milletvekili olarak girebilmesi için, Milletvekilleri seçimine ilişkin aşağıdaki 76. maddeyi vaaz etmiştir.
T.C. Anayasası Madde 76: (Değişik madde: 13.10.2006-5551/1 m) 74
“Yirmibeş yaşını dolduran her Türk Milletvekili seçilebilir.
En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, (Değişik ibare: 27.12.2002 – 4777/1 m.)75 terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile Milletvekili seçilemezler”.
Yani gerçekten, Yüce Mecliste Milletvekilliği gibi önemli ve onurlu görevi hak eden insanlar olsun, her önüne gelen, özellikle haklarında suç iddiası veya suç isnadı olanlar Meclise giremesin diye, başlangıçta 76. madde ile fren koymuştur. Yukarıdaki özellikleri, araştırma ve ortaya çıkarma ve gerekirse Milletvekili olmaya müsaade etmeme vazifesini, Yüksek Seçim Kurulu’na vermiştir. Bu husus doğrudur ve benim her zaman savunduğum bir konudur. Eğer, Milletvekili seçilebilecekleri önceden belirlemezseniz, herkes Meclise elini kolunu sallaya sallaya girer, bu seferde dokunulmazlık dosyaları ortaya çıkar, münakaşa dokunulmazlık kalksın mı kalkmasın mı şekline bürünür. Suç işleyen insanlar, Milletvekili olursa, bilindiği gibi dönem sonuna kadar yargı takibinden kurtulmaktadırlar.
Yüksek Seçim Kurulu’nun, Anayasanın 76. maddesi mucibince, bazı bağımsız adayların Milletvekili olamayacaklarına dair kararı hukuka uygundur. Bu haklı karar üzerine ne yazık ki, ülkede kıyamet koparılmış ve bu 7 kişinin girmemesi dünyanın sonu gibi gösterilmiş, terör örgütü yandaşları, “dünyayı başınıza yıkarız” şeklinde tehditlerde bulunmuş, bilhassa Güney Doğu’da devlete karşı, adeta bir kalkışma hareketi başlatılmış, ister istemez Yüksek Seçim Kurulu da etki altında kalarak, kararını tevil ve tadil etmek durumunda kalmıştır.
Yukarıda ifade ettiğim gibi, Yüksek Seçim Kurulu karar aşamasındayken, Güney Doğu cehenneme çevrilmiş, her yer yakılmış, yıkılmış, PKK’lılar ve PKK yandaşları şehirleri adeta esir almıştır. Binbir güçlük ve fedakarlık altında, vatanları uğruna, canlarını ortaya koyan polislerimiz, taş, kurşun, molotof, havai fişek saldırısına uğramışlar ve yaralanmışlardır. Bu gözü dönmüş gruba karşı polis, kendini korumak için su sıkmakta, göz yaşartıcı gaz kullanmaktadır. Bu dahi, bazı çevreler tarafından tenkit konusu olmaktadır. Yani polis, kendini korumayacak, polis yaralanacak, hatta ölecek ama polis hep suçlu gösterilecektir! Asıl görevi, devlet otoritesini sağlamak olan polisimizin, en ufak bir hareketinde, barbar polis isnadı yapıştırılmaktadır. Oysa, bunların hedefi bellidir. Türkiye’nin Güney Doğusunu koparıp, Kuzey Irak Kürt idaresi ile birleştirip, bir Kürt devleti kurmaktır. Yerel yönetimlere yeni haklar verilmesi, kendi dilinde eğitim, Türk okullarımızı boykot, Türkçe ifade edilen “Türküm, Doğruyum Andını” ret, sivil ittihatsızlık, Kürtçe yayın, aslında aldatmaca olup, asıl hedefe yönelen, ara hareketlerdir. Gerçek durumu ve onların gerçek hedeflerini bilmek gerekir.
Ne yazık ki bu durumu, Türkiye’nin kaderine sahip olan iktidar ve de ana muhalefet partisi, belki de seçim hesabı ile görmezlikten gelmektedir. Sadece, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yaklaşan korkunç senaryonun ve Türkiye’nin başına örülecek sorunun farkında olup, bunu açık seçik ifade etmekte ve kamuoyunun dikkatini çekmektedir. Türk yurdu olan ve büyük fedakârlıklarla, kan ve can pahasına kurtarılan bu toprakların, bir karışının bile terk edilmesi düşünülemez. 2011 seçim sürecinde oy hesabı yapmadan, Türk topraklarına, devlete ve Türkiye’nin milliyetçi yapısına sahip çıkan Milliyetçi Hareket Partisinin, Mecliste mutlaka bulunması noktasına gelmiş bulunmaktayım.
MHP geçmişte militarist, kırıcı, vurucu, ülkü ocaklarının sahibi olarak görülmüş ve halkta korku ve endişe yaratabilmiştir. Ancak, adı gibi devlet adamı niteliklerine sahip Sn. Devlet Bahçeli, MHP’nin bu görüntüsünü değiştirebilmek için, büyük bir gayret içinde olmuş ve bunu başarmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi/MHP; Milliyetçi, Muhafazakar, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, medeni, çağdaş, batı demokrasisini ve laik Cumhuriyet değerlerini benimseyen, ekonomide serbest piyasayı ön plana alan özelliklerini ve tanıtımını daha fazla yapmaya mecburdur. Bu noktada, MHP halk nezdinde, bazı tanıtım eksikliklerine sahip bulunmaktadır. Eksik bıraktığı ve bir parti olarak geç kaldığı bir başka gerçek daha vardır; Bugün adına Merkez Sağ, Liberal Merkez dediğimiz, kökü DP; DYP, Adalet Partisi, ANAP olan, büyük kitleleri kucaklamakta ve onlara sahip çıkmakta yeterince ön alamamıştır.
Ne yazık ki, Merkez Sağ kadrolar ve seçmen, bugün sahipsiz kalmış, siyasi arenada ve seçimlerde kimi destekleyeceğine, nereye oy vereceğini bilmez duruma düşürülmüştür! Merkez sağ oylara, akılcı, rasyonel, bilinçli, kucaklayıcı politikalarla, kolayca yaklaşmak mümkündür. Ne yazık ki, MHP; bu konuda geç kalmıştır. 2011 seçimleri arifesinde bunu anlayıp, telafi etmeye çalıştıysa da yeterli olamamıştır. Oysa, Merkez sağ kadrolar ve Merkez sağ seçmen, MHP ile AKP ve CHP’de olduğundan daha fazla, bir araya gelebilir, gönül ve siyaset birliği yapabilirdi. Bu hareketin nasıl olabileceğine karar verme ve politika geliştirme görevi, MHP yönetimine aittir.
Netice itibariyle, Türkiye 2011 seçim sürecinde ve seçim sonrası, çok önemli olaylara gebedir. Bu süreçte laik, demokratik Cumhuriyet değerlerimize, Atatürk İlke ve İnkılaplarına, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne sahip çıkacak parti ve kadrolara ihtiyaç, her zamankinden daha büyük olacaktır.
Yorumlar