Geçtiğimiz sene içinde açıklanan Dünya Bankası Kıbrıs Raporu’nda sendikaların konumu çok net bir şekilde ortaya konulmuştu... Rapora göre sendikalar devleti ele geçirmişler ve hangi hükümet gelirse gelsin sayısal güçlerini bir silah olarak kullanarak istediklerini genel olarak elde etmişlerdi! Oy derdine düşen korkak politikacılar, partisel çıkarlarından dolayı hiçbir zaman sendikaların istemlerine fazla dayanamamışlar ve teslim olmuşlardı! Şimdi yaşanan tablo da aslında eskisinden farklı değildir... Sendikalar bu kez de kendilerine yakın gördükleri hükümet üzerinde bir baskı unsuru yaratmak istemekte ve ülke gerçek ve kaynaklarını kaale bile almadan ‘hep baha’ anlayışını sürdürmektedirler! Bu iş artık sendikacılıktan ve hak aramaktan çıkmış, biraz ağır olacak ama üçkâğıtçılığa kadar getirilmiştir! Maliye Bakanı Ahmet Uzun’un, sendikalarla yapılan pazarlıklar sonrasında yaptığı açıklamalar hayret verici olduğu kadar, sendikaların da ciddiyetsizliğini ortaya koymakta, perde gerisinde yaşanılanları açığa çıkarmaktadır! Bilindiği üzere sendikaların büyük bir çoğunlu “Bu Memleket Bizim Platformu” üyesidir ve bu platformun asıl hedefi de Türkiye’nin KKTC ile olan yıllara dayanan ilişkilerini sonlandırmak, Türkiye’nin KKTC üzerinde ki ağırlığını ve varlığını bitirmektir! Aslında oynanan oyun sadece basit bir memleketçilikten öte bir şey değildir! Eğer, bu platformun üyeleri sokaklarda bu memleket bizimdir diye bağırıyorsa ve sonra da Maliye Bakanı ile yapılan görüşmelerde perde arkasında, “git Türkiye’den para al” diyerek kendi kendileri ile ters düşüyorsa, bu üçkâğıtçılık, ahlaksızlık değil de nedir? Şimdi başta Ahmet Uzun olmak üzere hükümetten bu deşifreden sonra daha net kararlar beklemekteyiz! Sokaklarda “Türkiye ne paranı ne memurunu istemeyiz” diyenler, konu şahsi menfaatler olunca “git Türkiye’den para iste” deme noktasındaysa, bu yüzsüzlük ve açgözlülük mutlaka iyi değerlendirilmeli, devletin sendikaların güdümünde olmadığı ispatlanmalıdır! Bizim işçiye, memura ve diğer çalışanlara maaş artışı yapılmasında hiçbir itirazımız olamaz! Ama böyle kararlar ülke gerçekleri göz önünde alınarak alınır ve toplumun sadece bir kesimi değil geneli düşünülerek uygulamaya konulur... Ahmet Uzun’u, yüzsüz sendikacıların gerçek yüzünü ortaya çıkardığı için tebrik ediyoruz! ... Ülke gündemini fazlasıyla meşgul eden bir diğer konu da, KTBK Komutanı Kıvrıkoğlu ile Başbakan Soyer arasında yaşanan geçici gerginliktir! Bun fırsat bilen bazı rantçılar işi ileri boyutlara taşımışlar, sürdürdükleri misyon için bir fırsat bilmişler ve yaptıkları yayınlarla halkı gaza getirmeye çalışmışlardır! Elbette ki devletin tepesinde yaşanan böyle gerginlikler bir Kıbrıs Türk’ü olarak bizleri derinden üzmüştür! Her ne kadar ülkede demokrasi vardır desek de ve her parti ve kişi düşüncelerinde özgür olsa da, eğer konu devletse çok daha hassas olması gerektiğine inanmaktayız! Çünkü hem devletimiz vardır ve biz o devletin yöneticisiyiz diye hava basmakla, kurultay salonlarında “Yurdum işgal altında” şarkıları çalmak birbiriyle çelişen düşüncelerdir! Eğer devletin kurumlarının başındaysanız ve o sorumluluğu omuzlarınızda yaşıyorsanız, devletin tamamlayıcı unsurlarına da sahip çıkmak ve sahip çıkılmasını sağlamak ilk önce size düşer! Başbakan Soyer’in Türklüğünden asla şüphemiz yoktur... Ama; Biz Atatürkçüyüz demek de o kadar basit bir hale gelmemelidir... Atatürkçülük devlete sahip çıkmaktır, onu yüceltmek, bunun için devrimler yapmaktır... Atatürkçülük bayrağı yere indirmemek, onu daima gönderde tutmak demektir.. Atatürk de zamanında “yurdum işgal altında” demiş ve Anadolu halkını arkasına alarak, işgale son vermiştir! Onun için bu hükümet düşman ve dostunu iyi belirlemeli, eylemlerinde mesajın nereye gideceğini çok iyi hesaplamalı ve gereğini yapmalıdır! Bu memlekette artık hiç kimse, oy uğruna, yalakalık düşüncesiyle, sırf birilerini memnun etmek için yanlış hesaplar peşinde koşmasın... Halkın artık böyle şark kurnazlıklarına karnı toktur! [email protected]