İÇİM SIZLIYOR
MECİDİYEKÖY’E PARK YAPILSA OLMAZ MIYDI?

Şöyle durdum ve Mecidiyeköy’de Ali Sami Yen Stadı ve Tekel Likör fabrikası arsasına yapılan iğrenç beton yığınlarını seyrettim. İstanbul’un ortasında çok az kalmış olan bu arsa, insanlarımızın ve çocuklarımızın nefes alabileceği bir vaha, yemyeşil bir park olabilirdi. Düşünüyorum da, Türkiye’yi yönetenler iktidar sahibi olanlar, gelecek nesillerin çevre ve yeşil alan ihtiyaçlarını nasıl böyle ellerinden alırlar.
Bakın, her defasında ifade ediyorum. Yapılan bu iğrenç beton yığınlarının vatandaşa ve ammeye hiçbir yararı yoktur. Özelleştirme adı altında rant avcısı inşaatçılara peşkeş çekilen hazine arazileridir. Bazıları çevreci olduğunu söylüyor. Eğer samimi çevreci iseniz, Zincirlikuyu’da eski karayolları arazisi üzerindeki kaleye Selamiçeşme’de Meteoroloji bahçesi yok edilerek, her biri 50 katlı 4 gökdelene, İstanbul’un siluetini mahveden Zeytinburnu’ndaki iğrenç beton yığınlarına nasıl müsaade edersiniz? Hele hele şimdilerde Abide-i Hürriyet parkının civarına adeta E-5’e yapışık bir şekilde, yeni bir gökdelen inşa ediliyor. Buna nasıl izin verilir?
Çevre ve doğa katliamı devam ediyor. Çamlıca’da, Gayrettepe Metrobüs civarında yeni yeni inşaatlar yapılıyor. Deprem merkezi üzerinde olan İstanbul’da, böyle yüksek binalara ihtiyaç yoktur. İstanbul’un her tarafı AVM’lerle, rezidanslarla doldu. Ve boş bulunan her arsaya yenileri yapılıyor. Yarın bir deprem olsa, insanların toplanacağı, çadırların kurulacağı arazi artık kalmadı. Bu büyük bir ihlal ve ihanettir. Hep rant, hep cepler dolsun diye düşünülüyor. Vatandaşı ve gelecek nesilleri düşünen yok.
Öte yandan, Muğla’da, Balıkesir’de, Bodrum’da, Antalya’da ormanlarımız vatan ve millet düşmanı kişiler tarafından kasten yakılıyor. Yakanlar bazen yakalanıyor. Ancak, ceza almadan kurtuluyorlar. Bir ormancı çocuğu olarak, yanan ve elden giden bu ormanlara içim sızlıyor. Litvanya’nın başkenti Vilnius’tan döndüm. Estonya’yı, Letonya’yı gördüm. O ülkeler yemyeşil, her taraf orman. Evler bizdeki gibi üst üste değil, yeşillikler içinde, her mahallenin önce bir yemyeşil parkı vardır. Onlar ağaçları, çiçekleri, ormanları tahrip etmiyorlar, buraların rezidanslar, AVM’ler, iğrenç beton yığını olmalarına müsaade etmiyorlar. Uçağımız yemyeşil ormanlar üzerinden geçerek doğayı, çevreyi ve ağaçları ortadan kaldıran insanların yaşadığı İstanbul’a Karadeniz üzerinden indi. İstanbul’un elde kalmış nadide ormanlık alanı 3. Boğaz Köprüsü için tahrip edilmiş, yol geçecek diye ağaçlar kesilmiş ve 3. Köprü güzergahı şimdiden ranta ve yağlamaya açılmıştır. Aslında Dolmabahçe’de olmaması gereken Beşiktaş stadı yıkıldı ve ortaya güzel bir park alanı çıktı. Şimdi ilgililere sesleniyorum, hazır mükemmel bir yeşil alan ortaya çıkmışken, gelin burayı yemyeşil park yapın ve vatandaşlarımızın dualarını alın. Güzide kulübümüz Beşiktaş’a da, Galatasaray’a yapıldığı gibi İstanbul’un münasip bir yerinde, en son teknoloji kullanılarak çağdaş, modern bir stadyum yapılsın, hatta bunu devlet yapsın ve uzun süreyle Beşiktaş’a kiralasın.
Önünden vapurla geçtiğim Haydarpaşa garı tarih kokan bir biblo gibi duruyor. Biraz ilerisinde Marmara Üniversitesine verilen meşhur tıbbiye binası. Biraz solda da Selimiye kışlası, bunların hepsi tarihi mekanlar ve korunması gerekir. Ancak, bu binaları mahveden silolar ve hastaneler ve birçok iğrenç beton yığınları görülüyor. Bir aklı evvelde olimpiyatları alsaydık, o bölgede bir stadyum yapmayı düşünüyordu. Bu nasıl bir gaflettir? Önümüzde yaklaşan yerel seçimlerde yeşil alanları koruyan, halk için gelecek nesiller için parklar, bahçeler yapan Belediye Başkanları ön plana çıkmalıdır.