Yer Esenboğa Hava Limanı, Ekonomi Bakanı Sn. Zafer Çağlayan, Irak’a gidiyor ve beraberinde Irak’ta iş olanakları aramak, yeni ticaret bağlantıları yapmak için işadamları var. Bu şekilde, işadamlarını beraberine alıp, dış ülkelere gitme politikasını Rahmetli Özal başlatmıştı ve çokta iyi yapmıştı. O gün, Kıbrıs Cumhurbaşkanı, Kahraman Devlet Adamı Sn. Rauf Denktaş’ın toprağa verildiği gündü. Tanıdığım işadamlarıyla görüşüyorum. Hepsinin kafasında Kürt idaresinin başı Barzani ile yapılacak görüşmeler var. Ondan, iş ve ticaret isteyecekler. Diyorum ki “Orada üç milyonu aşkın Türk kardeşlerimiz vardır, onlarla da görüşecek misiniz”, cevaben “Pek belli değil, eğer programda varsa görüşürüz” diyorlar. Ne yazık ki, Kuzey Irak’ta ve Irak’ın diğer bölgelerinde yaşayan Türkler, bizim belleklerimizde adeta yoklar. Zaten onlara bizlerden farklı bir etnik grupmuş gibi, Türkmen diyorlar. Oysa, onların gerçek kimliği Osmanlı Türk İmparatorluğu topraklarından kalan, bizim neslimizdir. Onlar, bizler gibi, Türk kanı taşıyan kardeşlerimizdir. Zaman içinde Hükümetlerimiz yeterince sahip çıkmadığından, Irak’ta yaşayan Türkler, itilip, kakılmışlar, katliamlara maruz kalmışlardır. Türk kardeşlerimize yönelik katliamları şöyle bir hatırlatmak istiyorum.
04.07.1920’de İngilizler tarafından, Türklerin protesto hareketleri, kanlı şekilde bastırılmış ve teslim olan Türklere, işkence yapılmıştır ve bazıları öldürüldüler. Telefer şehri yıkıldı, yakıldı. Irak Türkleri, 8420 şehit verdiler, direndiler, öldürüldüler ve asla başlarına, çuval geçirilmesine müsaade etmediler. Bu olay, Telefer’deki Türklerinin kahramanlık destanıdır.
Bu olaylar seyirci kaldığımız, bizim için utanç duyulacak olaylardır:
• 5 Ağustos 1923 Musul’da İngiliz katliamı; Türklerden 800 kişi öldü, 418 kişi yaralandı.
• 4 Mayıs 1924 Arife günü Levy katliamı; 200 Türk öldürüldü. 1540 Türk yaralandı.
• 12 Temmuz 1946 Gavurbağı katliamı; 200 Türk öldürüldü.
• Büyük katliam; 14 Temmuz 1959; Türkler yüzlerce şehit, binlerce yaralı verdiler. Yine binlerce kişiden haber alınamadı. Genel kayıp 10.000’ün üstünde.
• 6 Mart 1961; Türk iş adamına suikast; İş adamı Salah Kayacı, alçakça, pusuya düşürülerek, otomatik silahla öldürüldü.
• 9 Ocak 1962; Şehitlik Şerbeti ile açılan iftarda: Bir Ramazan günü akşamında, Salah Terzi ve iki arkadaşı dükkânında, iftar açarlarken saldırıya uğradılar. İbrahim Hamza isimli, Türk olay yerinde öldü. Salah Terzi ağır, Kemal ismindeki arkadaşı hafif yaralandılar. Salah hastaneye kaldırıldı. Ona bakmadılar ve ihmalden öldü. Ölülerin cesetleri ailelerine verildi. Çıkan olaylarda 1200 Türk sürgüne gönderildi.
• 7 Temmuz 1970: Sebepsiz cinayet; Iraklı 5 polis ve 2 asker, sebepsiz yere Türklere ait bir dükkanı makineli tüfeklerle taradılar. Babasının, saat tamirciliği yaptığı dükkanda, oturmakta olan 18 yaşındaki Mehmet Falih Saatçi öldürüldü.
• 16 Ocak 1980; Daracağında sallanan bayraklar: Irak Türklerinin önde gelen isimlerinden Albay Abdullah Abdurrahman, Ziraat mühendisliği tahsilini Ankara’da, tamamladıktan sonra, Bağdat Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan, Doç. Dr. Necdet Koçak ve Irak Türklerinin çok sevdikleri Adil Şeref, Türkiye lehine casusluk yaptıkları iddiası ile göstermelik bir mahkeme ile idama mahkum edildiler. Cezalar, hemen infaz edildi. Cesetleri ailelerine verilmeyip, bilinmeyen bir yere gömüldü. Aynı davada, idam cezasına çarptırılan Dr. Rıza Demirci’nin ölüm haberi, yıllar sonra, Irak resmi makamları tarafından, ailesine bildirildi. Irak Türklerinin, bu mümtaz evladının, nerede ve nasıl şehit edildiği, nereye gömüldüğü, bir sır gibi saklandı.
• 28 Mart 1991; Altınköprü katliamı yapıldı. Türklerden 400 kişi öldü. 200’den fazla yaralı ve bir o kadarda kayıp var.
• 16 Ekim 1995: Hürriyet Meşalesi. Türk kızı Zehra, Bağdat yönetiminin, babasını sürgüne gönderme kararı çıkartması üzerine kendisini yaktı.
Irak Türklerinin eza, cefa gödükleri kara günleri, yukarıdakilerden ibaret değil.
Bir veya iki kişinin şehit edildiği olayların sayısı yüzleri buluyor. İşte, bunlardan bazıları:
• 1 Temmuz 1986: Yasin Kasap Erbil’de şehit edildi.
• 2 Ocak 1969: Türk Çavuş Fazıl Duduklu idam edildi.
• 6 Kasım 1971: Türk sanatkar Hüseyin Demirci şehit edildi.
Bunları hatırladıkça, büyük ızdırap duyuyorum. Irak Türklerine karşı hareketler, katliamlar, kardeşlerimizin can ve mallarına kastedişler hala devam etmektedir. Musul, Kerkük, Süleymaniye, Telefer, Misakı Milli hudutları içinde olan Türk elleridir, Türk yurdudur. Hep ifade ediyorum, bir zamanlar Irak’ta, otuz binin üzerinde Türk askerlerimiz vardı. Türk askerinin korkusundan, kardeşlerimizin kılına bile dokunamazlardı. Ayrıca, PKK teröristleri kontrol altına alınmış, bitme noktasına gelmişti. Türkiye, Tezkerenin geçmesi ile büyük yanlış yapmış ve Irak’a müdahalesi kısıtlanmıştır. Bugün varsa yoksa, Barzani ve Irak Kürt İdaresi. Onların liderleri, Bakanları dış ülkelerde, Devlet Başkanı düzeyinde muamele görüyorlar, ağırlanıyorlar. Bakanımız Sn. Zafer Çağlayan ile Irak’a iş aramaya giden işadamlarına şöyle dedim; “Biz yüz bin Kıbrıslı Türk kardeşimizin can ve mal emniyetleri için Kıbrıs’a çıkartma yaptık, savaştık ve Rumlar’a hadlerini bildirdik. Peki neden Irak’ta yaşayan üç milyonu aşkın Türk kardeşimiz için, yeri göğü inletmiyoruz ve onları yalnız bırakıyoruz”. Tanıdık bir işadamı, tam da Denktaş’ın toprağa verildiği gün şöyle dedi: “Sn. Milletvekilim, maalesef Irak Türklerinin haklarını, güvenliğini, dünya çapında savunacak, Türk düşmanlarına dünyayı dar edecek, Denktaş gibi bir liderleri, Irak Türklerinin başında yoktur”. Doğru söze ne denir ki... Türkiye güçlüdür. Dünyanın en büyük ordularından birine sahipir. Ekonomisi yeterlidir. Bu nedenle, herşeye rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Irak Türkü konusunda, geç bile olsa derhal harekete geçmeli, tıpkı Irak-Kürt idaresi gibi, Irak’ta hemen Türk Yönetimi kurulmalıdır. Hatta Kıbrıs’ta yapıldığı gibi, Kuzey Irak Türk Cumhuriyeti hayata geçirilmelidir.
------
ANI: Değerli Arkadaşım, Mülkiyeli Yener Dinçmen’i, Vatana ve Millete en faydalı olacağı çağda kaybettik. Yener, bilgili, tecrübeli, Mülkiye ideal ve şiarına sahip, değerli bir Devlet Adamı, Bürokrat idi. Devlette Hazine, Gümrük ve Başbakanlık Müsteşarlığı, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü gibi, en üst düzeyde görev yapmış, ilke ve inandıklarından asla taviz vermemiş bu özellikleri ile, sert tutumlu bir yönetici olarak bilinirdi. Onu sert yapan, Millet ve Yurt için en doğrusunu yapabilmek, Devletin çıkarlarını titizlikle korumak, dürüstlük ve ilkeli olmaya saygı idi. Bu bağlamda üzerine fazla gelinirse, derhal görevi bırakır, çeker giderdi. Ailevi yaşamında büyük üzüntülerle karşı karşıya kaldığını biliyorum. Bunları içine attı ve görevleriyle hiç karıştırmadı. Kendisine, Allah’tan rahmet ve tüm Mülkiyelilerle, ailesine başsağlığı diliyorum.