1980li yıllardan beri Çevre Bakanlığımız var, üniversitelerimizden her yıl yüzlerce çevre mühendisi mezun oluyor ama çevremize sahip çıkmak konusunda neredeyse bir arpa boyu yol katedemedik. Geçtiğimiz hafta sonu, özellikle Istanbul güneşli, harika bir hafta sonu yaşadı. Herkes memnun...Acaba kaç kişi bunun pek de hayır alameti olmadığını düşündü? Şubat ayında17-18 derecelik hava aslında çoğumuzu memnun ederdi ancak bu masum bir güneşle buluşma olsaydı!...Küresel ısınma denilen felaket her geçen gün kapımıza daha da yaklaşıyor. 2006 yılının yaz aylarını 2007 yaz aylarını yaşarken arıyacağız. Kuraklık, çölleşme belki de farkında olmadığımız ama tüm dünyanın temel sorunlarının başında geliyor. Türkiye’miz bu kavramları bilmeden yaşadı yıllarca. Çünkü Tanrının özenle yarattığı coğrafyamız, doğal kaynaklarımız, yeşil örtümüz bize uzun zaman destek çıktı. Ancak “bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur” sözü misali, bizlerin özensizliği , tüketim çılgınlığı ve hoyratlığı sonucu artık bu kavramlar ülkemiz için de söz konusu olmaya başladı. Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere sunduğu İklim Değişikliği Ulusal Bildirim Raporuna göre Ege Bölgesinde özellikle yaz aylarında ısı artışı ortalama altı derece olacak. Bu çok büyük ve ciddi bir değişimdir. Tüm dünyada da küresel ısınma sebebiyle ısı artışları yaşanmaktadır. Buzulların dondurma gibi erimesi bu nedene bağlı gelişmektedir. Ancak bu olumsuz gelişmeden en az etkilenmek için hem kısa vadede hem de uzun vadede acil önlemler almak gerekmektedir. Ben çevre uzmanı değilim ama kitaplardan, yazılı basından izlediğim kadarıyla konuyu kavramaya ve bu konuda yapılması gerekenleri anlamaya çalışıyorum. Kendi uzmanlık alanımla ortak noktaları düşünerek hepimizin yapabileceği basit uygulamaları şöyle düşündüm: Ağaç sayımızı, orman alanlarımızı arttırmak. Çocuklarımıza ağaç dikmenin zevkini ve onu büyütmenin keyfini aşılamak. Özellikle İstanbul’da kişi başına yeşil alan miktarını süratle arttırmak. Belki de kişi başına düşen ağaç gibi yeni bir kavram geliştirmek Denizlerimizi, göl ve nehirlerimizi korumak. İçindeki canlı türlerinin tükenmesini engellemek, bazılarından hala içme suyu temin etmek ve daha ötesinde haritadan silinmesini engellemek için yapılaşma, atıkların sulara verilmesi, sanayinin zararlı etkileri önlenmeli. Denize, göle, nehire hepimizin ihtiyacı var. Buralarda gördüğümüz yanlış uygulamaları ilgili birimlere şikayet etmeliyiz. Israf kavramı titizlikle üzerinde durduğumuz bir kavram olmalı. Elektrik israfından, su israfına, doğal kaynaklarımızın israfına her alanda lüzumsuz tüketime engel olmalıyız. Boş yere prizde duran cihaz bile lüzumsüz tüketimin bir parçası. Üniversitelerimiz ve araştırma merkezlerimiz de alternatif enerji kaynakları üretimi konusunda çalışmalarını arttırmalılar. Geçenlerde bir sohbette duymuştum sanırım Başkent Üniversitesi bu konuda Avrupa Birliği fonlarını da kullanarak kampüsündeki elektrik kullanımını böyle bir alternatif üretimle sağlıyormuş. Bu çalışmaların sayılarının kuşkusuz süratle artması gerekiyor. Kıyılarımızı, oraların doğal görünümlerini sürdürmemiz gerek. Mavi bayraklı tesislerimiz artacağına loto misali kah artıyor kah birden azalıyor. Özellikle turizm sektöründen ekmeğini kazananlar bindiğimiz dalları kesmeyelim. Bodrum gibi dünya güzeli koyları olan bir cennet mekanı daha fazla insan gelsin diye betonla doldurmayalım. Antalya, bitmesin, Lara eski doğal, yeşilin onlarca tonunun varlığıyla yaşasın, yeni oteller deniz manzaralı olmasın. Eğer buralar biterse evvelce yapılanlara da kimse gelmez. Kentlerimizde luzumsuz yanan her ampül ülke ekonomisine zarar, üstelik elektrik tüketimi nedeniyle enerji kaynaklarımızı da lüzumsuz harcamak demek oluyor. Atıkların geri dönüşümü de bu kapsamda çok önemli. Pilleri pil kutularına, camları cam toplayıcılara, kağıtları ayrı birikim noktalarına göndermek için hem hepimiz hem de belediyelerimiz daha özenli ve kolay kullanım türleri geliştirmeliler Her yere araçla gitmek yerine biraz daha sağlıklı olan yürüyüş olanaklarını düşünmeliyiz. Trafik sıkışıklığı nedeniyle çevreye yayılan egzoz gazları da ayrı bir kirletici Sonuçta aklımda daha yazmayı düşündüğüm bir sürü çevre sorunu olduğunu görünce ben de şaşırdım. Demek ki günlük yaşamda kanıksadığımız ama belleğimize kazıdığımız bir çok sorunla karşı karşıyayız. Bunları kanıksamamak, bir ucundan tutmak, çorbada tuzu olmak amacıyla yola çıkalım daha geç olmadan...