Gıda ve tarım fuarını ziyaret etmek ve düzenlenen “tarım havzaları” konulu seminere katılmak üzere, Konya’ya bir ziyaret gerçekleştirdim. Ben, Konya’ya, bundan evvel 3 kez daha gitmiştim. Ancak son ziyaretimden bu yana hemen hemen on yıl geçmiştir. Bilindiği üzere, Konya mümbit toprak ve ovaları ile Türkiye’nin tarım ve hububat ambarıdır. Asıl ağırlık buğdayda olmak üzere, her türlü hububat, meyve ve sebze yetiştirilmektedir. Bu tarımsal yapısına karşın, Konya’nın son on yılda modern bir kent haline dönüştüğünü gözlemledim. Dümdüz bir ovada bulunmasının getirdiği avantaj ile rahat ve geniş yollar, modern binalar, İstanbul gibi keşmekeş olmayan, akan trafik, temiz bir kent olma olgusu hemen göze çarpıyordu. Konya’nın insanları sakin, rahat, telaşsız, iyi niyetli ve huzurluydu. Anadolu Selçuklu İmparatorluğunun pahidahtı olan Konya’da, pek çok eski ve tarihi eserler bulunmaktadır. Başta Mevlana olmak üzere, tarihi medreseler, camiler, bunlara örnektir. Son yıllarda benim kaldığım Dedeman ve Rixos Hilton olmak üzere modern, 5 yıldızlı oteller hizmete girmiştir. Gayet iyi hatırlıyorum, benim Bakan arkadaşım Konya Milletvekili Sn. Mehmet Keçeciler zamanında, Konya-İstanbul arasında uçak seferleri başlatılmış, fazla rağbet görmediğinden ve THY zarar ettiğinden kaldırılmıştı. Şimdi İstanbul’dan günde birkaç defa, THY’nin uçak seferleri var ve uçaklar tamamıyla dolu. Ayrıca özel şirketlerinde seferleri dolu gelip, gidiyor. Bu bakımdan, tarımsal özelliğinin yanı sıra, Konya tarih ve kültür potansiyelini değerlendirip, turizmde önemli mesafeler alabilir. Yukarıda ifade ettiğim gibi, tarımsal potansiyel, sanayi ve ticaret yapısı devamlı gelişmekte ve Konya, İç Anadolu’nun önemli bir ekonomi merkezi olmak durumundadır. Konya, uzunca bir süredir refahlı ve AKP’li Belediye Başkanları tarafından yönetilmektedir. Bunun etkilerini şehirde dolaşırken gözlemleyebiliyorsunuz. Duraklarda bekleyen, dolaşan bayanlara baktığınızda, hemen hemen herkesin kapalı ve tesettürlü olduğunu görüyorsunuz. İster aile baskısı, ister mahalle baskısı, ister belediye baskısı deyin, kadınlarımzı ve kızlarımız kılık kıyafette, normal hayatlarını yaşamıyorlar. Konya’nın en yeşil ve orman alanı olan Meramı korumak gerekir. Yıllar önce orada Torrensa adında çok modern bir restoren vardı. Şimdi ise, derme çatma gecekondu gibi çay bahçeleri ve kebap yerleri yapılmış ve Meramın o iç açıcı havası gitmiş. Bir akşam bizi Konya sofrası diye tarihi bir konağa götürdüler. Tıklım tıklım doluydu. Konya’nın meşhur bamya çorbasını, etli ekmeğini, beyaz soğanlı tandırını ve özel kabak tatlısını tattık, gerçekten çok lezzetliydi. Ancak Konya’da gene baskılar sonucu, birçok yerde olduğu gibi içki servisi yapılmıyordu. Turizmi, ön plana almak isteyen bir kentte, bu tutucu anlayışı değiştirmek gerekir. Örneğin, ben hatırlıyorum, turizm olayının başında Antalya da tutucu ve konservatif bir şekilde davranmıştı. Turistlerin, şortla, açık saçık dolaşmalarına pek olumlu bakılmazdı. Başta Antalya olmak üzere, Bodrum, Marmaris gibi yerlerde, turistin ve turizmin nimetleri bizzat yaşanıldıktan sonra, büyük bir zihniyet değişikliği ortaya çıktı. Şimdi değil şortla, bikiniyle dolaşan turistlere dönüp bakan bile yok. Eğer Konya’da turizm, ticaret ve sanayi daha da gelişmek istiyorsa, Konya’nın bu içine kapanıklıktan kurtulup, çağdaş ve global dünyaya açılması gerekmektedir. Konya, ben inanıyorum ki, alt yapı olarak gelişmeye ve hakkı olan yeri almaya, laik bir kentimizdir. Hemen unutmadan ifade edeyim ki, Konya havaalanı, terminal binası yetersiz durumdadır. Konya’ya, modern bir havaalanı yapılmalıdır. Başta Dr. Birol Yüksel olmak üzere, Rahmetli Daver Şener ve daha başka birçok Mülkiyeli, Konyalı arkadaşım olmuştur. Bu nedenlerle, Konya’ya özel ilgi duyuyorum ve Konya’nın çağdaş, modern, ileri fikirli bir kent olmasını temenni ediyorum.