Talat ve Hristofyas yoldaşların çözüm tarihi konusunda ki birbiriyle uyumsuz açıklamaları göstermektedir ki bir çözüm paketinin hazırlanıp referanduma sunulması hiç de öyle söylenildiği gibi kısa bir zaman almayacaktır! Rum lider Hristofyas, 2009 sonları dediğine göre, ki bu bizim için de mantıklıdır, yaklaşık bir yıllık sürede artık KKTC’de bir seçim tarihinin de belirlenmesinde, iç barış için önem vardır! Hükümetin büyük ortağı bu sayede iç siyasette iyi gitmeyen durumu, çözüm umudu ile seçimlerde pek ala kullanabilir ve çok az bir zararla seçimi atlatıp, yine iktidar ortağı olmayı garantiler… Çünkü gün geçtikçe ve ekonomi dengeye oturtulmadıkça, CTP’nin bu işten kaybı büyük olacak ve hükümet ortaklığını başka partilere kaptırabilecektir! CKP kurmayları eğer partilerinin geleceğini düşünüyorlarsa, 2008 sonları için seçim kararı alırlar ve sıkı bir çalışma ve hükümette olmanın da katkılarıyla söylenilenin aksine yüzde 35 civarında bir oy potansiyeline sahip olabilir… Hükümetin küçük ortağı ÖRP de yapılan anketlere göre artık barajın üstünde olduğunu ispatlamış, ayrıca çok örgütlü bir şekilde çalışmaya devam ederek erken bir genel seçimde, yine onlar da hükümette olmanın avantajlarını, seçim sonuçlarını etkileyecek bir şekilde kullanabilir ve yeni dönemde iktidar seçeneklerinin ‘anahtar’ partisi olma ihtimalini güçlendirebilirler… Kadın ve gençlik kolları çok organize bir şekilde çalışan ÖRP’nin bir artısı da AKP ile olan ilişkileri ve bu partinin olası desteği olarak görülüyor! Ana muhalefet UBP’de sular biraz durulmuş gibi görülürken, bu partide Kasım sonunda kurultay yapılacak olması ve önü açık bir UBP’nin seçime girmesi avantaj sayılmalıdır… UBP, yeteri kadar muhalefet yapamasa da, zam furyası nedeniyle hükümeti iyice sallamış, halk kendi muhalefetini kendisi yapmış ve bu süreçte UBP sempatizanlığı artmıştır! UBP şu anda her ne kadar erken seçimde ısrar etse de, alternatif politikaları ve çözüm reçetesini açıklamadıkça, halka tam güven veremeyecek ve bu da CTP ile UBP’nin seçim sonuçlarında oy farkının at başı belirleneceği durumunu yaratacaktır! UBP, eğer uzman kadroların hazırlayacağı, halkı ikna edebilecek bir proje üretebilirse ve bunu da halka anlatmayı başarabilirse, işte o zaman tek başına iktidar bile olabilecek güce erişecek ve meclis dengelerini alt üst edecektir! Meclis’in yaramaz ve inatçı çocuğu DP’nin de olası bir seçimde baraj sorunu yoktur ve eski oyunun biraz altında oy alacağı tahmin edilmektedir… Ancak, meclis boykotunun uzaması ve devletten çekilen maaşlara gelen tepkiler her geçen gün arttığından, DP istifa olayını bir kez daha masaya yatırmalı ve, ya devletten aldıkları çekleri iade ederek, tamamen istifayı gerçekleştirmeli, ya da yeni dönemde meclise girerek bire bir muhalefet yapmayı seçmelidir… Özellikle Kıbrıs sorununda kapsamlı görüşmelerin başladığı bu süreçte DP’nin katkıları da düşünülecek olursa, DP’nin meclise girme kararı kendilerine daha büyük bir destek verecek gibi görülmektedir. Tek vekilli TDP’de ise vekil Akıncı konuşmama orucuna girerken, genel başkan Çakıcı, biraz acemilikler yapsa da muhalefeti ve genel başkanlığı iyi götürmekte, bu konuda ki boşluğu iyi doldurmaktadır… Ancak muhalefet için yapılan açıklamalar daha olgun ve araştırılarak yapılırsa, kamuoyundan daha ilgi göreceğini sanmaktayız! Sırf muhalefet olsun diye yapılan ve hiçbir dayanaktan yoksun yapılan açıklamalar ve gazete başlıkları TDP’ye yarar getirmeyecektir! Kısaca özetlersek, bizim tahminimize göre yıl sonu yapılacak olası bir seçimde UBP ve CTP birinci parti için mücadele ederken, sonuç da at başı belirlenecek ve kendini iyi anlatan ipi göğüsleyecektir.. Diğer üç parti ÖRP, DP ve TDP de üçüncülük için kendi aralarında büyük bir yarışa girecek, bunu da yine kendi performansları belirleyecektir… Bu nedenlerden dolayı artık halkın siyasilere olan güvenin de geri gelmesi için, bir seçim tarihi belirlenmesinde fayda vardır… Görüşmelerin sonucu belirlenmeden yapılacak bir seçimde, partilerin zararlarını çok olacağına inanmıyoruz… “Alışılmış kuşkucular” “Talat, alelacele müzakere salonuna girer. Elinde tuttuğu kağıtları masanın üzerine bırakıverir ve sandalyeye oturur. BM temsilcisinden söz ister, ancak BM temsilcisi henüz yanıt vermeden Talat konuşmaya başlar… `Küçük adamızın uzun yıllar çektiği trajediye son vermek amacıyla, tüm iyi niyetimizle burada bulunuyoruz. Adaletin sağlanmasında tüm gücümle katkı koymaya hazırım. Kıbrıslı Rum ya da Kıbrıslı Türk her Kıbrıslı, çağdaş dünyanın sahip olduğu haklardan yararlanma hakkına sahiptir. Yaptığımız birçok denemede, hepimizin, barışçı bir gelecek inşa edebileceğimizi öğrendiğimize inanıyorum. Korunmaya gerek kalmadan, askerler olmadan ve yabancılar karışmadan… Bizler tek başımıza ileriye doğru yürümenin yöntemlerini bulmalıyız. Bu yüzden gerçekten birleşmiş, bağımsız ve askerden arınmış bir ada için çalışma konusundaki niyetimi ortaya koyuyorum.` Talat bunu okuduktan sonra, kağıtlarını kapattı ve arkasına yaslandı. Eğer bu hayal ürünü senaryo gerçek olsaydı, alışılmış kuşkucuların tepkisi ne olacaktı? Her zaman yanıtları ve yorumları hazır olan bu kişiler, böyle bir açıklama karşında ne diyeceklerdi? Talat`ın açıklamalarını selamlayacaklar mıydı? Çözüm ile ilgili yeni perspektiflerin açıldığını mı söyleyeceklerdi? Yoksa acaba, hemen Türk liderin her zaman olduğu gibi arkasında işgalin oldu bittilerini yasallaştırmak ve egemenliğini bütün Kıbrıs`a yaymak için fırsat kollayan Türkiye ile oyun oynadığından emin olduklarını mı açıklayacaklar? Korkarım ki, sonuncusunu söyleyeceklerdi. Çünkü 2002 ve 2003 yıllarında, Kıbrıslı Türkler işgal bölgelerinde meydanları doldurduklarında ve Denktaş`ın uzaklaşmasını istediklerinde, alışılmış kuşkucuların buna yaptıkları yorum `açtırlar ve onları Avrupa`ya koymamızı istiyorlar` şeklindedir. Kıbrıs sorunundaki yegane fırsat bu şekilde kaybedildi. (Yorgos Kaskanis-POLİTİS) Günün Fıkrası Babaların yarışı… Çocuklar oturmuş birbirlerine babalarının ne kadar "hızlı" olduğunu anlatıyorlarmış.. Biri demiş ki: - Benim babam ok attıktan sonra koşup hedefe oktan önce varıyor... - O da bir şey mi, demiş ikinci çocuk... Benim babam tabancasını ateşliyor ve hedefe kurşundan önce yetişiyor... - O da bir şey mi, demiş üçüncü çocuk... -Benim babam devlet hastanesinde doktor... Mesai 5'de bitiyor benim babam eve 15:30'da geliyor.