Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL)'nın "Kentler Çocuklarındır" isimli çok faydalı bir projesini anlatmak istiyorum. Bu proje ile ilkokul çağındaki çocuklarda kent bilinci, çevreye duyarlılık, çevrenin farkında olmak ve onu sahiplenmek yetileri geliştiriliyor. 13-17 Haziran 2005'te İstanbul'da biraraya gelen, ülkemizin yedi coğrafi bölgesinden toplam 105 çocuk kültür elçisi adı altında birbirleriyle görüşlerini paylaşmışlar. Kendi kentlerinde çevreyi oluşturan ögeleri birbirlerine anlatmışlar. Dağları, ovaları, nehirleri, çiçekleri, hayvanları, tarihi eserleri ile o yörenin nesi ünlüyse onu anlatmışlar kendi gözlemlerine dayanarak. Bunları kitaplardan okudukları ezber bilgilerden değil, aksine kendi gezilerinden, kendi gözlemlerinden özümsemişler.

Önceki yazılarımdan hatırlarsınız, kent bilinci çok önemlidir. Kente sahip çıkmak, kent bilincini taşımak hem kendimize hem kentimize sayısız yarar sağlıyor. Kişileri birarada tutmaktan, ortak kararlar almaya, çevreyi korumaya, güzelleştirmeye kadar varan zincirin en önemli halkalarını oluşturuyor. Üstelik bu bilinç ne kadar erken yaşta kazanılırsa o kadar da kalıcı olabilir. Tıpkı kimlik öğeleri gibi, zaman içinde kişiyi biçimlendiriyor ve diğerlerinden farklı kılıyor. Kent bilinci de öğreniliyor, sınanıyor, benimseniyor.

Daha ilkokul çağlarında çevresini fark etmeye başlayan çocuk büyük olasılıkla ilerde bu keşfettiği çevreye sahip de çıkacaktır. Çocuk parkına, bahçesine, ağacına, kedisine, köpeğine, kaldırımına, komşunun evine bir değer biçen, bunların kıymetini bilen çocuk kentli olma bilincini taşıyor demektir.

ÇEKÜL Vakfı ile bu işi gerçekleştiren çocukların dileği bu tip faaliyetlerin genelleştirilmesi. Hatta ilköğretime ders olarak konulması. Çevre bilinci, aidiyet gibi önemli yetiler ancak bu sayede gelişir. Sonradan öğrenilmeye çalışıldığı da görülmektedir ama ağaç yaşken eğilir misali küçükken öğrenmek geleceğe daha bilinçle yaklaşmak demektir.

Bu faaliyetlerin sayıca artmasını diliyorum. Hatta başka etkinliklerle zenginleşebilir de. Örneğin, çevre gezileri, çevrede tarihi mekanların tespiti, öğrencilere tanıtılması, buraların her bir öğrenci tarafından dönem ödevi şeklinde detaylıca araştırılması, resimlerinin yapılması, yarışmaların açılması kısa sürede aklıma ilk gelenler.

Aslında yöneticiler, mimar ve şehir plancıları şehir için çalışmalar yaparken çocukları daha önemsemeliler. Oysa sanki bu dünya hep yetişkinlerinmiş gibi davranılıyor. Mesela onların en doğal ihtiyacı olan oyun alanlarının sık sık karşımıza çıkması gerekirken basit bir kaydırak ve salıncak ile geçiştirildiğine tanık oluyoruz sıkça. Tabii bunları bulamayanlar da cabası.

Bu projenin ülkenin tüm okullarına yayılmasını diliyorum. Bilinçli miniklerin, yarın çevrelerine nasıl sahip çıkacaklarına olan inancım tam. Bu nedenle gönül rahatlığıyla yazımı bitiriyorum.