Nedense Türkiye'nin başı her yıl bir konuda derde giriyor. Daha önce 'Deli Dana' hastalığı ve 'Kuş Gribi' çıktı. Basın ve medyanın ortalığı toz duman etmesi ve sorumsuzluğu ile piliç/tavuk şirketleri iflas noktasında geldi. Bu yıl da kene, 'Kırım Kongo Kanamalı Hastalığı', peydah oldu ve maalesef 100'e yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Hayret ediyorum bu tür olaylar gelişmiş, batılı ülkelerde olmuyor, olmasına meydan vermiyorlar. Türkiye'de ise insanlar işlerini ciddiye almıyor ve bilhakkın yerine getirmiyor. Kaytarmak, iş yapıyor görünüp iş yapmamak, bize mahsus. Kimse çalışmıyor ve sadece hakkını vermeden, para almak istiyor. Türkiye, Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri arasında çalışma hayatında tüm sektörlerde verimi en düşük ülkedir. İş başında olanlar, genel ve yerel yönetimde ülkeye hizmet için halktan oy isteyerek iktidara gelenler son 6 yılı boşa geçirdiler. Halk ve millet için yapılan olumlu proje ve iş sayısı o kadar az ki! Bu durumda halktan iş yapacağım, milletin refah düzeyini artıracağım diye oy isteyenler halka ihanet etmiş ve onları aldatmış olmuyor mu? Oysa Türkiye patlamaya hazır bir bomba misali gelişmeye, büyümeye, dünyanın sayılı ülkeleri arasına girmeye hazır. Bakıyorum, birçok yabancı şirketler, ülke temsilcileri Türkiye'de, İstanbul'da temaslar, görüşmeler yapıyorlar. Türkiye'yi cazip buluyorlar. Yatırım, istihdam yaratmak istiyorlar. Biz ne yapıyoruz? Adamları gelip, geleceklerine pişman ediyoruz. Yatırım Ajansı diye bir birim kurulmuş, başına -ben tanımıyorum- aklı başında 5 lisan bilen bir zatı getirmişler. İyi niyetle çalışıyor, çabalıyor, ancak yetersiz, iş yapmayan baştan sağmacı insanlarla muhatap olunca havlu atmak üzere olduğunu duyuyorum. Bakın adını kısaca büyük harfle BRİC denilen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'i dünyanın parlayan yıldızı olarak gösteriyorlar. Brezilya ve Rusya'ya bir şey demiyorum. Zaten asırlık geçmişleri olan büyük ülkeler. Ben Hindistan, Pakistan ve Çin'i gördüm. Hele Pakistan ve Hindistan'ı defalarca görevli gittim. Zaten görev almasam 1 defa gidip, görüp bir daha gitmeyi düşünmezsiniz. Her defasında bu ülkelerden Türkiye'ye dönüşümde içimden toprağımızı öpmek geldi. Pislik, mahrumiyet, kıtlık, insan sefaleti ve istismarı bu ülkelerde mevcut. Zaten bu durumu hemen gözlemliyorsunuz. Devletlerin hedefi, insanın kendi fertlerinin refahını, huzur ve esenliğini sağlamaktır. Bu ülkelerde refahın adı geçmiyor. Esasen iktisat teorileri hep insanın gelişmesi, refah için vardır. Türkiye gerek coğrafi konumu gerekse insan gücü potansiyeli bakımından kalkınmış/gelişmiş bir ülke olmaya hazırdır. Yeter ki, Türk insanının önü açılsın, teşvik edilip, desteklensin. Geçtiğimiz yıl 22 Temmuz'da genel seçimler yapıldı. Halk bazı tereddütlerine rağmen mevcut iktidara oylarını arttırarak (%47) destek verdi. Ben biliyorum ki, millet/seçmen, bu iktidar bir dönem daha başlatılan işleri bitirsin, halkı düşünerek halk için daha iyi hayat koşulları sağlamak için çalışsın diye oy verdi. Hatta benim mensup olduğum Liberal Merkez'de kendi partilerinin (ANAP+DYP) birleşme umudu, hüsrana uğrayınca kızdı ve AKP'ye oy verdi. Hiç şüpheniz olmasın ki, AKP'nin aldığı %47'nin en az %15-18'i Liberal Merkeze aittir. İktidar ne yaptı? Ülkeyi gereksiz gerilimlere soktu. Ülkeye hizmet etmek yerine, aldığı gücü Laik Demokratik Sistemi ve Atatürk İlke ve İnkılaplarını sekteye uğratmak, ortadan kaldırmak için kullandı ve halen kullanıyor . Türkiye hızla tutucu, muhafazakar bir Din ve İslam Devleti haline getiriliyor. Çocuklarımız, Atatürk ve İnkılaplarına düşman olarak yetiştiriliyor. Bundan bizler gibi Laik Cumhuriyete, Atatürk'e bağlı, gerçek Müslümanlarda endişe duyup, üzülüyorlar. Halkın Yükselişi Parti Genel Başkanı, Din Bilgini Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, TV'lerde Yüce Tanrımız ve Dini İstismarı konusunu, halkın aldatılması teması ile işliyor. Kendisi Din ve İslam konusunda en iyi bilen, bir ilim ve siyaset adamıdır. Dediklerine kulak vermek gerekir. Dönemin Dışişleri Bakanı çıkıyor, Türkiye'de Müslümanlar dinlerini serbestçe icra edemiyorlar, diyebiliyor. Din konusunda kime hesap soruluyor, kime sen neden camiye gidiyorsun, ibadetini yapıyorsun, oruç tutuyorsun diye soruluyor. Türkiye'de okuldan çok 90.000 cami var. Hala yapılıyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Sn. M.D.Mehmet Fırat'ın yabancı basına verdiği travma beyanatını kendisine yakıştıramadım.