Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) koronavirüs hayatı olumsuz etkilemeye devam ediyor. ABD’de koronavirüs yüzünden ilk ölümlü vaka 29 Şubat tarihinde Washington eyaletindeki yaşlı bir kadının hayatını kaybetmesiyle kayda geçmişti. 
 
İlk ölümün üzerinden 5 ay geçti ve bugün ABD’de hayatını kaybedenlerin sayısı 144 bini geçti. 330 milyonluk ülkede toplam 4 milyona yakın vaka varken, 2 milyona yakın kişi de iyileşti. Ülke genelinde 50 milyon kişiye test yapılması önemli, ancak yoğunluk yüzünden test sonuçlarının ulaşması bazı eyaletlerde 2 haftayı bulabiliyor.  

  

New York eyaleti salgının en çok zarar verdiği eyaletlerden biri oldu ve bu süreçte 33 bine yakın kişi hayatını kaybetti. Ancak son günlerde New York eyaleti müthiş bir toparlanma göstererek yeni vaka ve ölüm sayılarında tekli hanelere kadar düştü. Fakat maalesef aynı durum güney eyaletleri için geçerli değil. Florida, Teksas, California ve Arizona’da henüz ilk dalganın görüldüğü koronavirüs ağır geçiyor ve yeni vaka sayılarında ne yazık ki New York'u aratır hale gelmiş durumda. 

  

ABD’de koronavirüsü konuşabilmek için Türk doktor ararken, sağolsun Annem imdadıma yetişti. Aile hekimimiz olan Dr. Kansu Aras’ın, kendisi de doktor olan ablasının New York’ta yaşadığını söyledi. Ben de ilk fırsatta kendisiyle iletişime geçip virüsle ilgili merak edilenleri sorduğum röportajı gerçekleştirdim. Öyleki Dr. Sine Aras Akten, uzunca süre hastanede koronavirüsle mücadele etmiş, virüsü yenmiş. Hatta kitabını bile yazmış! Kendisiyle hem koronavirüsü, hem ABD’yi hem de kitabını konuştuk. 

  

  

Röportaj: Anıl Sural  

  
www.twitter.com/AnilSural

Fotoğraf: Rona Doğan 


www.twitter.com/ronadogan

  

Önce Vatan Washington 

  

  

  

Öncelikle ABD genelinde koronavirüs halen neden durdurulamıyor?

Koronavirüs bulaşma yolunun hava ve partiküller olduğunu artık biliyoruz. Sosyal mesafelerin korunması ve maske kullanımı bulaşıcılığı çok büyük bir oranda azaltıyor. Gözlenen durum ABD’nin belli eyaletlerinde, şu an Güney kıyı ve orta Amerika’da vaka sayısının hızla arttığı. Bu eyaletlerin Nisan itibariyle önlemlerini geciktirerek aldığını izledik. Yerel hükümetlerin tutumunun eyaletler arası farklılıklar göstermesi toplum sağlığını değişik derecelerde etkiliyor. Bunun en canlı örneğini şu an Florida’da yaşıyoruz. Salgının yeni merkezi olması ve New York eyaletınin Nisan ortası durumunu yaşıyor olması da beklenilen ve önlenebilecek bir durumdu. Sorunun cevabı şu; virüsün durdurulamamasında yerel sağlık politikalarının değişikliği yatıyor. 

  

  

Florida, California, Arizona ve Teksas’ta ilk dalga mı? Neden bu kadar geç etkisini gösterdi? 

  

İlk dalga ve algılanamayan ilk dalga... Yerelde halkın sınırlanmalara riayet etmediğini ve çoklu gruplar ile koruyucu önlemler almadan organizasyonların yapıldığı gibi birçok haber Mayıs itibariyle paylaşıldı. Özellikle artan kontrolsüzlük ve üzerine hali hazırda bir sosyal reform hareketi olan George Floyd Gösteri’leriyle sosyal mesafeler de hiçe sayıldı. Virüsün kuluçka süresi ve doğası da göz önüne alındığında vakaların projeksiyonundaki artış beklenir ivme idi. Şu an sadece sonucunu görüyoruz ve ne yazık ki daha önceden New York eyaletinin sürüklendiği felakete benzer bir durumu yaşıyoruz. 

  

  

ABD'ye ikinci dalganın ne zaman gelmesini bekliyorsunuz? Sizin toplam vaka ve vefat sayılarındaki öngörüleriniz nelerdir? 

  

İkinci dalga hatta ben buna dalgalanmalar demek istiyorum... Virüse ait etkin bir ilaç hali hazırda yok. Remdesevir ve benzeri ilaç gruplarının denenmesi ve yakın tarihte sunulan sonuçları var. Çalışmaların sonuçları yüz güldürücü özellikte ve ağır hastaların ventilatörde kalış sürelerini ortalama 5-6 gün azaltıyor fakat kesin bir tedavi sunmuyor. Aşı çalışmalarında bilindiği gibi faz 3’e geçildi ve beklenti Kasım ayı sonuna doğru dozu belli güvenilir bir aşı üretmek ve bu aşıyı topluma ve dünyaya yaymak. Önümüzde 4- 6 aylık bir süremiz var. Ancak bu süre içersinde Eylül sonu ve Ekim başı gibi İnfluenza yani grip virüsünün de yaygınlaşmaya başlayacağını hesaba katarsak hastaneye yatışlar daha da artacak. Bu da şu demek basit bir grip virüslü hasta ile koronavirüslü hastaların sağlık merkezinde karşılaşma olasılıkları artacak demek. Ayrıca koronavirüsün mutasyon ile evrilmesi olasılığı az da olsa hesaba katılmalı. Ben ikinci bir dalga bu yoğunlukta beklemiyorum. Ancak örtüşen enfeksiyon dönemleri maalesef salgın döneminde istenen bir durum değil. 1918 İspanyol Gribi’n de ölümlerin çoğu ikinci dalgada yaşandı. Elbette endişeyi artıran bir örnek ancak insanların bilinçlendiğini söylemek mümkün. Toplum sağlığının birey bilinci ile kazanılacağına inanıyorum. Vefat anlamında ABD için Ağustos sonu 150 bin ölüm öngörülmüştü ve maalesef tahminler doğrulanmak üzere. Yeni vakalarda artış bekliyorum. Ancak yerel yönetimlerin karar mekanizmalarının da hızlandığını söylemem gerek. “Evde Kal!” kampanyaları ve uyum sürecinde yapılan yeni düzenlemeler, sosyal mesafe korunmaları uygulamada. Umarım çoklu ölümler dönemini kapatacağız. 

  

  

Koronavirüsü siz de atlattınız biraz tecrübenizden bahsedebilir misiniz? 

  

Ben bu virüs ile Faslı bir hastamın uzun süren ve geçmeyen solunum yetmezliği tedavisi sırasında tanıştım. Mart’ın daha ilk haftalarıydı. Maske kullanmayı red eden ve geçmeyen öksürük şikayetiyle yatan bir hastamızdı. İlk testi negatif ancak ikinci testi pozitif çıktığını anladığımızda ben bu virüsü çoktan kapmıştım. Neyseki iyileşme oranlarının % 70-80 olduğu o şanslı grubun içinde ben de vardım. Hastalığı, geçmeyen öksürük, boğaz ağrısı ve nefes darlığı ve en son oluşan koku ve duyu kaybı ile yaklaşık 35 gün içinde atlattım.  

  

  

ABD’de önümüzdeki aylarda okullar açılacak mı? 

  

Bu konuda çok fazla görüş ve endişeli bir bekleyiş var. Koronovirüs biliyorsunuz, çocuklar da etkili. Özellikle Kawasaki Sendromu benzeri kalp kası damarları tutulumları nedeniyle çocuklarda ani kalp krizleri ile ölümlerin yaşandığı tespit edildi. Doğal olarak, bu durum anne ve babaların çocuklarının sağlığı için endişe etmelerine neden oluyor. Eğitim Bakanlığının yerel hazırlıkları ve online eğitimin özendirilmesi konusunda yaptığı çalışmalar oldukça hızlı ve yaygın. Fakat ebeveyn desteğine ihtiyaç duyan ilk ve orta öğrenim için durum biraz daha karışık. Sınıfların doluluk oranı ve sosyal mesafelerin korunamayacağı gerçeği bazı çözüm arayışlarına itiyor. Henüz netleştirilen bir durum yok. Okullar açılacak evet ama ebeveynler kadar yaş grubu 50 yaş ve üzeri öğretmenlerin de çekince de olduğunu gözlemliyoruz. Yani iki taraf da endişeli bir biçimde bekliyor. 

  

  

Geriye dönüp bakınca koronavirüs sürecince en unutamadığınız anınızı paylaşabilir misiniz?  

  

Koronavirüse yakalanan bir hastamın ellerimde ölmesini unutamadım... Ve onun içemediği suyu, son anlarında söyledikleri, bana minnetini ileterek hayattan ayrılması bir doktor olarak beni çok etkiledi. Çünkü hastamın kızı başka bir sağlık çalışanıydı ve annesini göremedi. Birçok hasta yakını için durum böyleydi. 15 saat ayakta kalmak ya da yüzünüzde oluşan maske izlerinden çok hastaların kızı, oğlu, eşi, sevdiği olma görevini de yüklenmek beni biraz yordu... 

  

  

Koronavirüsün kitabını yazdınız. Buna nasıl karar verdiniz? 

  

Kaybettiğimiz onlarca hasta ile giden umutlar ve hayatta tuttuğumuz her hasta ile gelen sevinç arasında 45 dakikalık dönemler yaşadık... Bir günde 3-4 hastamızı kaybettiğimiz zamanlar oldu... Öyle ki hayata tutunanlar ve solunum cihazından ayrılabilenler için hastane içinde kısa aralıklarla moral şarkıları çalıyorduk. Biz çalışanlar o parçaları duyduğumuzda gözlerimiz maskeler altından yaşarıyor ve ağlayarak iş yapmaya devam ediyorduk... Sağlık çalışanları kalpleri paramparça ve akılları odaklı olmak zorunda kaldığı zorlu 3 ay geçirdi. Onlardan biri olarak kaybettiğim hastalar arasında kendimi yeniden daha güçlü hissedebilmek için yazmaya karar verdim. Ve diğer önemli bir konu da kitabın tüm gelirlerini koronavirüsten etkilenen aileler ve çocuklara bağışlamaktı. Çünkü bu kitabı yazmaktaki motivasyonum oldular. 

  

  

Kitaptan bahsedebilir misiniz? 

  

Kitap 9 hastanın hikayesi’nden oluşuyor. Kedilerin 9 canlı olması ve umutla tekrar yaşabileceklerine itafen, inadına yaşamak metaforu için 9 hasta öyküsü yazdım. Hasta öyküleri konusunda ve öykülemeciliği konusunda Harvard’tan Narrative Medicine üzerine eğitim almıştım. Ben hasta hikayelerinde özgün bir teknik kullanıyorum. Hasta, bulunduğu ve geldiği toplum yani kültürü, aldığı tıbbi tanı ve sosyal olarak toplumla bu hastalığın ilişkisi ve en son olarak da doktor olarak o hasta öykülerinin bendeki yansımaları ile şekillenen “katmanlı hasta hikâye anlatıcılığı” örneklerini yapıyorum. Bu teknik daha önce kullanılmayan ve edebiyat ile tıbbi birleştirmeyi amaçlayan, doktor hasta ilişkilerini geliştirmek üzerine benim tarafından geliştirildi. Korona salgınında hastalarımın durumları ve ölen hasta gruplarının sağlık şartlarını inceleyen ve eleştiren bir gözlem niteliği de taşıması benim için önemliydi. Sağlık Reformlarının gerekliliği ve Sosyal Adalet’in önemini daha çok kavradığımız bir dönem yaşıyoruz. Bir hastanın hikayesinin binlerce kişiyi etkilemesi çok önemli. Hasta hikayeleri benim uzun süredir yaptığım ve yapacağım bir proje. Bu kitap onlardan sadece biri. 

  

  

Peki ABD hikayeniz nasıl başladı kısaca bahsedebilir misiniz?  

  

Ben ABD’ye 2006 yılında geldim. SUNY Downstate İç Hastalıkları Bölümü’nü bitirdikten sonra Dahiliye Uzmanlığı ardına Albert Einstein Üniversite’sinde Nefroloji Üst İhtisası’mı 

bitirdim. Akabinde Health and Hospital Cooperation adında büyük bir hastane grubunda nefrolog olarak çalışmaya başladım. Poliklinik Şefliği ve Yan Dal direktörlüğü görevimi hala sürdürüyorum. Bu sürede SUNY Downstate Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi ve Woodhull HHC Hastane ’sinde asistan eğitiminden sorumluyum. Aynı hastanenin İç Hastalıkları Kalite Şefliği ve çeşitli komite görevlerim var. Asistan Eğitimi ve öğretim üyeliği çok severek yaptığım işler. Eğitim çok önemli. Korona ile maalesef tıp eğitimi ve tıp uygulamaları da değişiyor. Telehealth- dijital tıp- uygulamaları hasta doktor ilişkilerine de etki ediyor etmeye de devam edecek. Bu yüzden eğitimin şekillenmesine ve en etkin hale getirilmesine de uğraş veriyoruz. ABD’de olduğum dönem boyunca özellikle filmografi ve belgeselciliğe de merak saldım. New York Film Akademi’sini bitirip yerel belgesellerde ve sosyal sağlık projelerinde görev alıyorum. Türk Amerikan Tıp Derneği’nin Başkan Yardımcılığı görevini 2019’dan beri sevgili Dr Rabia Özden ile götürüyoruz. Gerek dernekte gerek de kendi yaşamımda sağlık ve basın ilişkisi kurmaya çalıştım. Yakın zamanda sosyal medyada doğru tip bilgilerinin yaygınlaştırılmasını amaçlayan bir programa seçildim. Harvard Media & Medicine Program'ına giren ilk Türk öğrenci olmak çok gurur verici. Dünyanın dört bir yanından gelmiş doktor menşeili çalışma arkadaşlarımız ile ABD’nin seçkin gazetelerine salgın boyunca oldukça güzel makaleler yazdık. Yakın zamanda yazdığım kitap ve kitabın görsel medyada yer edinmesi ve olası filmografisi de bu projelerden biriydi. Sanatı sevmem ve sulu boya resimlerine merakım da atölye çalışmaları yapmamı sağladı. Trestle Sanat Galerisi ressamı olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Evliyim ve iki çocuğum var. Annelik ve yoğun yaşam arasında keyifli bir denge ile ilerliyorum. 

  

  

Son sorum kardeşiniz Dr. Kansu Aras ile ilgili... Bizde emeği çoktur onun sayesinde de sizinşe tanıştık. Neler söylemek istersiniz? 

  

Kardeşlerim Dr Kansu Aras ve eşi Dr İlknur Aras – Aile Hekim Uzmanı. Ülkemizin canla başla çalışan asıl doktorları grubuna mensup oldukları için gururluyum. Kardeşim ve ben 1957’de Asya Gribi ile 32 yasında vefat etmiş bir dedenin, 45 yaşında erkenden ani bir kalp krizi ile yaşamdan ayrılmış bir babanın torunları ve çocuklarıyız. Bizim için yaşam ve yaşama tutunmak çok önemli kavramlar. Annem iki çocuğunu büyüten emektar ve fedakâr bir kadın. Onun bütün emekleri ikimizin üzerinde... Kardeşlerim de salgın boyunca halkı gerek verdiği eğitimler gerek de hizmetleri ile sosyal tıbbın önemini bir kez daha gösterdiler. Bu vesile ile ülkemizdeki sağlık çalışanlarımıza da geçmiş olsun demek isterim. Umarım bu salgında bilimin ve tıbbın önemini, toplum sağlığının ciddiyetle alınması gereken bir dizi kararlar bütünü olduğunu kavrayabiliriz. Unutmayalım ki dünya kocaman bir köy. O köyün herhangi bir yerindeki hata, gecikme – diğer tarafta tamiri olmaz hasarlara neden olabiliyor. İnsanlık olarak büyük bir badireden umuyorum çok büyük dersler ile geçeceğiz. En büyük ders, ellerimizi yıkamak ve tüketmek konusunda temkinli olmak olacak. Basit işlerin göz ardı edilmesi daha büyük sorunlara kapı aralıyor. Bilim her zaman bu sorunları aydınlatacak.