İSTİFA, TÜRKİYE’NİN DÜNYA KUPASINA GİTMEMESİNİ TELAFİ EDER Mİ?
Selçuk MARUFLU
Türkiye Futbol Milli Takımı Teknik Direktörünün, yüklendiği görev, Türkiye’yi Güney Afrika’da yapılacak olan 2010 Dünya Kupasına götürmekti. Bu konuda, kendisi başarısız olmuş ve istifa etmiştir.
Yıllarca kendimizi dünya üçüncüsü, Avrupa üçüncüsü diye avuttuk, geldik. Bir zamanlar Dünya futbol sıralamasında ilk yedide olan Türkiye ne yazık ki, şimdilerde kırkıncı sıraya inmiştir. Ben bir Türk vatandaşı olarak, Milli Takımımı Güney Afrika’da, Dünya Kupasında görmek istiyorum. Türkiye’nin yer almadığı bir Dünya Kupasını izlemek tüm Türk spor severler için ızdırap olacaktır.
Türk Milli takımı hiç kimsenin çiftliği değildir. Hele ayda 300 milyar lira alıp, yan yatma yeri hiç değildir.
Dünya kupası kuraları çekildiğinde herkes bu gruptan Türkiye’nin gayet rahat çıkacağını kabul etmişti. Hatta bazı spor yorumcuları, Türkiye’nin grup birincisi olabileceğini söylüyordu. Netice tam anlamıyla, bir fiyaskodur. Yapılan her iş yanlıştır. Sen 1-0 galipken, İspanya’yı evinde elinden kaçırıyorsun, Estonya’nın bile yendiği Belçika ile berabere kalıp, orada rezil bir oyun sonucu, 2-0 yeniliyorsun. Siyasi, sosyal sorunlarla boğuşan ve her bakımdan Türkiye’nin gerisinde olan Bosna Hersek, senin üzerine çıkıp, gruptan çıkabiliyor ve 30 puanı olan İspanya’ya karşılık, sen güç bela 15 puan toplayabiliyorsun.
Ermenistan maçı sonrası, Türkiye, teknik direktörü veda duygusallığı psikozuna girdi ve acıklı konuşmalar yaptı. Futbolda gerçekler geçerlidir. Sen görevini yerine getiremedin. Kaybettin, o zaman gideceksin. Aslında bu gidiş sadece teknik direktörü değil, futbol federasyonunu da kapsamalıdır. Esasen çok zayıf olan Federasyon Başkanı ve Yönetim Kurulu da görevlerini yapamamış olarak, istifa etmelidirler. Bunu bekliyorum.
Düşünün, Belçika maçında Türk teknik direktör takımının başında değil, tribünde! Hakem, tarafından kırmızı kartla, Bosna maçında tribüne gönderilmiştir. Aynı senaryo, İsviçre maçında tekrarlanmış, İsviçreli futbolcular dövülmüş ve neticede milli takımımız ağır ceza almıştır. Bu olaylara, herkese örnek olması gereken Teknik direktör sebebiyet verirse, futbolcular neler yapmaz ki?
Türkiye’nin sporda başarılı olamamasının nedenleri arasında; spor, basın ve medyası bulunmaktadır. Gerçeklerden uzak şekilde, olayları abartan veya tersini yapan bir kalitesiz spor medyamız ve yorumcularımız bulunmaktadır. Türk Milli Takımının, teknik direktörünün İtalya’da büyük başarılara imza attığı yazılıp, çiziliyor. Sn. Terim’in İtalya macerası bir hüsrandır. Milan ve Fiorentina’dan ayrılışı, işine son vermek şeklinde olmuştur.
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan Güney Afrika 2010 Dünya Kupasına, Türkiye’nin katılamaması esef vericidir ve çok yazık olmuştur. Türkiye, büyük bir tanıtım ve propaganda fırsatını kaçırmıştır. Dünya futbol arenasında iddialı olan ve üçüncülük elde eden, Türk Milli Takımı, dünya kupalarında ve Avrupa kupalarında mutlaka yer almak mecburiyetindedir. Asıl önemlisi, Türk Milli Takımı’nda oynayan futbolcularımız acaba böyle bir dünya futbol platformunda yer alamamanın kendilerine getireceği dezavantajların bilincindeler midir? Bunu özellikle merak ediyorum.
Netice itibariyle, teknik direktör takımı iyi yönetememiş, motive edememiş, gereken taktikleri tatbik edememiş, yanlış oyuncuları oynatmış, bu şekilde sınıfta kalmıştır. Esasen kendisi ayrılmasa bile, sorumlu makamlar tarafından gönderilmesi gerekirdi.
Şimdi Türk sporunu menfi olarak bugünlere getiren, basın ve yorumcular, kendi dar kafalarına göre yalan yanlış, yeni teknik direktör adaylarının isimlerini lanse ediyorlar. Bana göre, Türk Milli Takımı’nın başına artık Yunanistan’ın yaptığı gibi (Rahhagel) dünyaca tanınan, bilgili, tecrübeli, kültürlü, ufku geniş, fevkalade değerli birisi getirilmeli ve kendisine çalışma düzenini ve sistemini yerleştirmek için bir geçiş zamanı tanınarak, çalışmasına imkan verilmelidir.
Yorumlar