İstanbul'da Üniversiteler
Dr. A. Nilay EVCİL
İstanbul yakın gelecekteki 15-20 yıllık dönemde eğitim-kültür ve turizm faaliyetlerinin öne çıktığı bir yapıya sahip olmalıdır. Kenti sürükleyici, lokomotif sektörler bunlar olmalıdır. Sanayi desantralize olmalıdır yani kentin dışına çıkmalıdır. Hatta İstanbul'u bölgesi içinde değerlendirebilsek, bölgesiyle planlayabilsek bu faaliyetin komşu illere kaydırılması yerinde olacaktır. Lineer bir gelişme ile, ana yollar üzerinde konumlanan Kocaeli, Sakarya, Bursa, Tekirdağ kentleri bu görevi üstlenmelidir.
Şimdilerde İstanbul'un Avrupa Birliği'nin kültür başkenti olması için yoğun çaba sarfediliyor. Bu çabayı desteklemek için İstanbul'un gelecek planlarında da bu faaliyet ağırlık kazanmalıdır. Bu başkentte eğitim ile kültür faaliyetlerini birbirinden ayırmamak gereklidir. Çünkü bu faaliyetler beslenmek için, devamlı olmak için birbirlerine ihtiyaç duyarlar. İstanbul; Paris ve banliyöleri ya da Londra ve Bahçe Şehirleri gibi planlanmamıştır. Mekanda dağılımı merkez ile ilişkileri, yaşama, çalışma alanları bu örneklerden farklıdır. Üstelik sözü edilen bu ana merkez ve çevre yerleşimler birbirlerine metro gibi kuvvetli ve hızlı bir bağ ile bağlanmıştır. İstanbul'da ise henüz kentin belli noktaları dışında böyle bir ağdan-şebekeden bahsedilememektedir. Sözün özü, İstanbul'da eğitim-kültür-turizm üçgeninin yoğunlaşması ile yaşam kalitesini yükseltmek mümkün olabilir.
Bu faaliyetleri biraz daha detayda incelersek, birbirini beslediklerini fark edebiliriz. Örneğin İstanbul'un turizm potansiyelini oluşturan kongre, fuar, festival, kültürel etkinlikler eğitim sektörüyle içiçedir. Eğitim sektöründeki kongreler, öğrenci-eğitmen değişimleri, sergiler, uluslararası konferanslar da turizm sektörüyle içiçedir. Kente gelenler hotellerde kalacak, çevreyi gezecek, kültürel faaliyetleri takip edeceklerdir. Sergiler, film festivalleri, konserler, uluslararası sektör fuarları, spor organizasyonları vb. bir kültür faaliyeti olmakla birlikte turizmin de bir parçasıdır. En çok izleyicisini de gençler oluşturmaktadır.
Kentte merkezi sıkıştıran, trafik yoğunluğu yaratan eğitim sektörü değil, yerseçerken kenti global düşünmeden inşaat izni verilen iş ve alışveriş merkezleridir. Dünyanın büyük şehirlerinde "shopping mall" denilen büyük alışveriş merkezleri kentin merkezinde değil çeperlerindedir. Buralara özel araçlarla veya metro gibi hızlı ve kolay ulaşım türleriyle erişilir. İstanbul'da ise kentin en kalabalık merkezi içinde birinci derece aks üzerinde sayısız alışveriş merkezi vardır. İstanbul'da bu yanlış defalarca yapılmıştır ve hala sürdürülmektedir. İş merkezleri ve plazalar da iş hacimleri ile uyumlu olmayan altyapısı yetersiz alanlarda yerleşmektedir. Kozyatağı, Levent, Maslak bu anlamda tıkanmış olmalarına rağmen yüzlerce metre yüksekliğinde yeni kule iş merkezlerini ağırlamaya soyunmaktadır.
Bu yazıyı yazma nedenim ise; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının "İstanbul sadece ihtisas, master ve doktora eğitimi veren üst çalışma yapan üniversiteler şehri olmalıdır" şeklindeki açıklamasının düşündürdükleridir. Çünkü bu açıklama, bazı basın organlarında İstanbul'dan üniversiteler çıkarılacak başlığıyla yer almıştır. Tüm açıklamayı okuyunca söylenenin bu olmadığına karar verdim ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Başkan İstanbul Nazım Planında yeni üniversite yerleşkeleri olmadığını belirtiyor. Bugün bile birimleri dağınık olan üniversiteler kentte, uygun büyüklükte araziler bulup da biraraya gelemiyor. Yirmi yıllık gelecekte de İstanbul merkezine yerleşecek yeni üniversiteler için boş arazi olmayacaktır. Nazım Planda da böyle bir öngörü yoktur. Yeni açılacakların İstanbul bölgesi kentlerinde (Tekirdağ, Sakarya, Kocaeli, Bilecik gibi) yerleşmeleri hem o kentleri kalkındıracak hem de yeni üniversitelere geniş yerleşke alanları bulmak mümkün olacaktır. Benim Başkanın açıklamasından anladığım budur.
Yorumlar