İki yanlış bir doğru etmiyor!
Levent ÖZADAM
Başkent Lefkoşa’da dün bankalar krizi ve Annan planı sürecinde gördüğümüz olayların bir tekrarı yaşandı!
Hatırlanacağı üzere bankalar krizinde vatandaşlar bazı güçlerin de tahriki ile meclisi basmış, polis otolarını ters çevirmiş ve ilk kez polis göstericilere karşı göz yaşartıcı bomba kullanmıştı!
Daha sonra Annan Planı sürecine girilmiş ve halk bir kez daha sokaklara dökülmüş, aile içinde bile kavgalar yaşanmış, ülkenin yöneticilerine ağır üsluplarda küfürler edilmişti!
Sendikaların dünkü Meclis eylemi de buna benzer bir hareketlilikti…
Kimileri buna etme bulma dünyası diyor ama olay o kadar basite indirgenip de, devletin kurumuna yumurta atanlar haklı gösterilemez!
Bugün dünkü olaylara destek verip, barracılara da bara çekiyorlar derseniz, ve zevkten dört köşe olursanız, bunu yarın başkaları izler ve göstericiler makamlara kadar girip talan ettikten sonra devlet ciddiyeti ve saygınlık ayaklar altına alınmış olur!
Şimdi hükümet olanların ya da hükümete destek verenlerin geçmişte özellikle makamlara karşı yaptıkları seviyesiz eylemler nasıl yanlışsa ve o zaman bunları yazılarımızla eleştirmişsek, şimdi bir kez daha devletin en yüce makamlarından biri olan Cumhuriyet Meclisi’ni yumurta yağmuruna tutanları esefle kınıyoruz!
* * *
Şimdiki yönetim ne yazık ki halkın içindeki huzursuzluğu ve iç savaş tehlikesini görmemekte ısrar etmekte ve gerginlikler de her geçen gün biraz daha tırmanmaktadır!
Örneğin milletvekili dostumuz Ali Seylani, eylemcileri, bu yeni yasadan zarar görmeyen kişiler olarak tanımlamış ve bence siyasi hayatının büyük gafını yapmıştır!
Mademki dün meclis önünde eylem yapan ve sosyal güvenlik yasasına şiddetle karşı çıkan sendikacılar bu yasa ile zarar görmemektedirler ve buna rağmen eylemi yapmaktadırlar, eylemlerinde yerden göğe kadar haklıdırlar!
Çünkü onlar kendileri zarar görmese de başkaları zarar gördüğü için, olaya toplumsal açıdan bakmışlar ve mağdur olanların haklarını savunmak için sokaklara dökülmüşlerdir!
Yine Ali Seylani’nin dediğine göre eylemciler bu yasadan zarar görmeyen kesim ise, aslında bu bir tür itiraftır ve bu yasa ile zarar gören bir kesim mevcuttur!
Sendikalar bu yasanın ertelenmesinde bu kadar ısrar ediyorlarsa, hükümet sosyal patlamalara karşı önlemini muhakkak almalı, gerekirse sendikalarla bir kez daha masaya oturmalı ve toplumun tüm kesimlerine hitap edecek ve kimsenin zarar ziyan görmeyeceği bazı değişikliklere gitmek için fırsat sağlamalıdır!
* * *
Bu olayda iki yanlışın bir doğru etmeyeceği gerçeği bir kez daha gözler önüne serilmiştir!
Hükümet bu yasa ile bazı kesimlerin haklarında budama yolunu seçmiş, ama bu yasaya tepki gösterenler de eylemin dozunu kaçırmışlar ve devletin yüce bir makamına seviyesizce saldırmışlardır!
Oysa toplumun iç huzura en çok ihtiyacı olduğu bir dönemden geçmekteyiz!
Toplumda, devletteki rüşvet ve yolsuzluk olaylarının konuşulduğu ve siyasetçiye güvenin her gün azaldığı bir dönemde vatandaş ile siyasilerin sokakta çatışır halde olmaları Kıbrıs Türk’üne hiçbir şey kazandırmaz!
Hükümet vatandaşı karşısına alacağına tam aksini yapmalı, geleceği yakından ilgilendiren bu yasayı bir kez daha gözden geçirmeli, sonra rüşvet ve yolsuzluk iddialarının açığa çıkarılması için gayretlerini arttırmalı ve kendini aklamak zorundadır!
Aksi halde, hükümetin yapacağı doğru icraatlar bile vatandaşın gözünde ister istemez önyargılarla ‘yanlış’ olarak algılanacak ve bu olaylar vatandaşın devlete güvenini sarsma noktasına kadar getirecektir!
* * *
KKTC’de bir süredir ‘temiz toplum’ adı altında çok etkin yayınlar yapmakta perde gerisindeki bazı olayları açığa çıkarmaya çalışılmaktadır…
Toplumda büyük bir infialle karşılanan rüşvet ve yolsuzluk haberleri karşısında, bir takım basının da yolsuzluk ve rüşvete karışanların peşini bırakıp, bu skandalları ortaya çıkaran haberlerin etikliğini tartışmaya açması bile Kıbrıs Türk toplumunun nerelerden nerelere geldiğinin bir göstergesidir!
Ne yazıktır ki artık yolsuzluğa adı karışanlar değil, onları ortaya çıkaran basın mensupları suçlanmaktadır!
Bu da göstermektedir ki artık sistem kokuşmuş ve son kullanma tarihini geçirmiştir!
Köklü temizlik ve değişikliklere gidilmedikçe de her geçen gün bir gün öncekinden daha kötü olacaktır!
Bunu söylemek için de müneccim olmaya gerek yoktur!
Günün Fıkrası
Ünlü bir bilim adamı özel otomobiliyle konferans vermeye giderken,
Uzun yıllardır onunla çalışan şoförü sıkılarak bir teklifte bulunmuş:
- Sizin konferanslarınızı dinleye-dinleye virgülüne kadar ezberledim efendim, demiş,
-Ne olur izin verin bu konferansı da sizin yerinize ben vereyim...
Bilim adamı öneriyi kabul etmiş. Şoför arka koltuğa geçmiş. Bilim adamı şoförün şapkasını giyip öne oturmuş. Konferansın verileceği salona varmışlar.
Şoför kürsüye çıkmış, hiç teklemeden çok güzel bir konuşma yapmış.
Ve sormuş:
- Sorusu olan var mı?
Ülkenin ciddi bilim adamlarından biri "var" demiş ve oldukça zor bir soru sormuş.
Şoför hiç tereddüt etmeden:
- Çok kolay bir soru bu, demiş, şoförüm bile bilir.
Gidip çağırayım, sizin sorunuzu o yanıtlasın...
[email protected]
Yorumlar