HÜZÜN
Selçuk MARUFLU
Ağustos'un son günleri, yaz mevsiminin sonları, haziran başında bilhassa okuların kapanması ile dolan, canlanan yazlıklar, turizm merkezleri, artık son demlerini yaşıyor, adeta uzatmaları oynuyor.
Yavaş yavaş dönüş başlıyor. Herkes birbirine; "Buraları Eylül'de çok güzel olur. Eylül'ü de geçirmeli" diyor ama, evler, yazlıklar, siteler boşalıyor. Kalanlar da gece simsiyah siteleri görünce "artık bizde dönelim bari" diyorlar. Gerçekten yeşilliklerin, güllerin, çiçeklerin, bir başka renk cümbüşü haline dönüştüğü Eylül'ün kimse kıymetini bilemiyor.
Ağustos sonu Çeşme'deydim. Çeşme, Allah'ın bize bahşettiği en güzel yerlerden birisi, öyle bir denizi dünyanın bir başka yerinde bulmak adeta olanaksız, deniz sakin ve akvaryum gibi berrak. Daha oraya sıra gelmediğinden şimdilik Çeşme'nin denizini mahvetmeyi ertelemişiz.
Ama tüm güzel yerleri olduğu gibi orayı da imar rantları için feda edeceğiz.
İşte bir başka cennet Bodrum'u biz insanlar cepleri dolsun diye, dağ tepe ev doldurarak öyle tahrip etmedik mi?
Tabiat intikamını alıyor, küresel iklim değişikliği adı altında susuz, kurak bırakıyor.
O ayların en güzeli. Eylül diyorlar da pılıyı-pırtıyı toplayıp, evlerini kapatıyorlar ve dönüşe geçiyorlar.
Amerika'da yaşayan çocuklarımız, torunlar, tatillerini geçirip geri döndüler. Yazın onlarla dolup, taşan evimiz hüzne büründü.
Çocuklarımızı, vatana, millete yararlı olsunlar, iyi okusunlar ve aldıkları düzeyli eğitimi, ülkeleri Türkiye için harcasınlar diye Amerika'da okuttum, master yaptırdım.
Nitekim döndüler ve vatan veya milletimize faydalı oldum dediler.
Artık Türk olan ve diş doktoru olarak konusunda ender bulunan ihtisasa sahip olan Amerikalı gelinimin, Amerikan Diş Doktorluğu Diplomasını YÖK tanımadı ve onlara, çocuklara Türkiye'de çalışma imkanı vermedi.
Türkiye'de çalışma imkanı bulamadıklarından ve gördükleri muamelelerden perişan olup, Amerika'ya geri döndüler. Türkiye'ye dönüp döneceklerine bin defa pişman oldular. Oysa ne umutlarla gelmişlerdi. Tabiatıyla onlarla birlikte torunlarda gittiler. Yılda bir defa geliyorlar. Düşünün çocuğunuzu daha iyi eğitim alsın diye bin bir fedakarlıkla (maddi/manevi) yolluyorsunuz, mezun olup, geliyorlar ancak YÖK denilen kurum ortaya çıkıp, benden denklik alacaksın diyor ve o denkliği vermiyor, çocukların tekrar yurt dışına gitmelerine sebep oluyor. Öte yandan da Sağlık Bakanlığı, doktor açığı var insanlar Doğu ve Güneydoğu'da doktorsuzluktan ölüyorlar, vatandaşlar ölmesin, doktor istiyorum. Türk Tıp Fakültelerinden mezun olan dotorlor ve diş doktorları, adet olarak yetersiz bu nedenle bir süre için yabancı doktor istihdam edeyim diyor, altını çizerek söylüyorum yani insanlarımız ölmesin diyor. Buna karşılık YÖK denklik vermiyor ve insanlar ölsün diyor...
Allah aşkına söyleyin, bu tutumun vatan, millet aşkı ile ülke menfaatleri ile uyumlu yönü var mı? Bu vatanseverlik mi?
Bizim liberal merkez sağ olarak AKP ile aynı görüşte olmamamız doğaldır. Ancak AKP'nin YÖK'ü düzgün duruma getirmek, orayı vatan/millet için faaliyet gösteren TBMM, hükümet ve devlet bürokrasisine saygı gösteren bir kurum haline getirmek için atılan adımları destekliyor, özellikle denklik konusunda vatan evladı çocuklarımızı, dışarıya kaçırmayacak tutum ve uygulamalar içine girmesini bekliyorum. (Aslında YÖK'ün tamamen kaldırılması ve YÖK'ün yapamadığı görevleri, eskiden bunu fevkalade yapan T.C. Milli Eğitim Bakanlığı'na tekrar geri verilmesini düşünüyorum. YÖK bu ülkeye Sn. Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın bir kazığı olmuştur.) Esasen Sanayi Bakanı Sn. Zafer Çağlayan aynı konuya parmak basarak beyin göçü önlensin, çocuklarımız dış ülkelere gitmesinler diye gayret ediyor ve YÖK'ten bunu istiyor.
Sonbaharda evler kapanıyor, tatiller bitiyor herkes geri dönüyor. Çocuklar döndü, bizde döndük. Ta ki bir sonraki yaza kadar, acaba daha kaç yaz olacak...
Herkese sıhhat ve afiyet içinde sevdikleri ile tekrar buluşmak üzere huzurlu nice yazlar dilerim.
Yorumlar