Basın ve medyada orman yangınlarını gördükçe içim yanıyor. Belki de babam orman yüksek mühendisi olduğu ve ömrü boyunca devlet memuru olarak çeşitli yönetim kademelerinde Türk Orman Teşkilatı'na hizmet verdiği ve bu uğurda hayata 66 yaşında erken veda ettiğinden, orman yagınları beni üzüyor ve yeterli tedbir almayan başta Orman Bakanı olduğu halde tüm Orman Teşkilatı'na ve baş sorumlu Başbakan'a sesleniyorum. Devlet bütçesinden Orman-Çevre Bakanlığı'na büyük pay ayrılmasına rağmen ihmal nedeniyle özellikle küresel ısınma ve kuraklık açısından fevkalade değerli ve yerine konulması en az 50 yıl alan ormanlarımızı kaybediyoruz. Hem de göz göre göre... Kesinlikle eminim ki, orman yangınlarının %95'i ihmal, göz yumma ve kötü niyetlilere mani olmamaktan çıkıyor. Bunu yapanlar Türkiye'ye her vesile ile fenalık yapmak isteyen vatan ve millet düşmanlarıdır. Zaten Türkiye'de hiç bir yetkili ve sorumlu görevini bihakkın yapmıyor. İllerde devlet ve hükümeti temsil eden valilere, kaymakamlara, mülki idare amirlerine büyük sorumluluk düşüyor. Mülki idare amiri hiç bir şekilde taviz vermeden kanunları uygulatacaktır. Bu yeterince yapılmıyor. Ben mülkiyeli olarak mülki idareyi yıllardır yakından izlerim. Bu durum hem DPT'de hem de TBMM'de görev yaparken aynı şekilde daha da yakından izlemek şeklinde olmuştur. Valilik bazı önemli yetenekleri ve sorumluluk anlayışını gerektirir. Son olarak bakıyorum kim iktidara yakınsa, kim dini öne atıyorsa o vali yapılıyor. Bakıyorum o görevde olmayı hak etmemiş kişiler mülki idare koltuğunda oturuyor, sadece oturuyor ve iş yapmıyor... Örneğin Güneydoğu'da bir düğünde -artık tabanca/tüfekle değil- ağır silah ve roket atarlarla kutlama yapan ilkel insan kılığındaki yaratıkları hepimiz Tv'den izledik. Böyle bir şey olamaz. Silah taşımak, gelişi güzel ateş etmek kanunen yasaktır. Bu kanunları uygulamak ve vatandaşı kanuna saygı noktasına getirmek emniyet güçlerinin de amiri olan valilere aittir. Bu görev yapılmıyor. Bunu yapanların yakasına yapışılmıyor. Tıpkı trafik konusunda yasa-kural tanımazlara tanınan müsamaha gibi. Adam devletin park edilmez levhasının önüne, yanına canı istediği gibi park ediyor. Bu işten sorumlu polisler sadece seyirci. Trafik suçu işleyenlere ceza verilmiyor. Bir başka umursamazlık gene son günlerde Kırkağaç ve Rize/Ardeşen'de vuku bulan ve 1400 yurttaşı hasta yapan ishal olayıdır. Sebebi bulmuşlar, su da koli basili varmış! Peki buna neden olanlara, insanları hasta edenlere hesap sorulup, ceza verildi mi? Ne gezer! Tüm bu garip ve primitif olaylar, Avrupa Birliği'ne aday ülke Türkiye'de oluyor, ama medeni, çağdaş, fertlerine değer veren Avrupa ülkelerinde olmuyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde keneden insan ölmüyor. Sadece bizde insanlar hayatını kaybediyor. Ben Türkiye'nin bugün olduğu gibi bu kadar kötü idare edildiği başka bir dönem hatırlamıyorum. Balık baştan kokmuş. Hükümet 6 yıldır iktidarda. Millet, ülkeye hizmet etsin diye %47 oy verdi. Oysa Türkiye'yi nasıl din devleti haline getiririm, nasıl tüm kadınların başını kapatırım bu işlerle uğraşıyorlar. Oysa yasalarda görevini yapmayanlara, görevi istismar edip, kötü kullananlara hesap sorulması, ceza verilmesi amirdir. Tabiatıyla hesap sorması gerekenlere hesap sorulmadığı bir ortamda zaten işimiz Allah'a kalmıştır!