KKTC’de siyaset iyiden iyiye ısındı! UBP’nin meclis boykot kararını kaldırmasından sonra Meclis’in ilk oturumunda hoş olmayan görüntüler ve söylemler olurken, bu arada Lefkoşa Belediye Başkanı da hükümete karşı neredeyse bir savaş başlattı! Lefkoşa Belediye Başkanı Cemal Bulutoğluları, dün sabah ki televizyon programımızda hemen herkese göndermeler yaptı.. Önce partisine verdiği göz dağından başlayalım; Belli ki Cemal Bulutoğluları da partisinde ki çoğu kişi gibi boykotun devamından yana… Hatta DP milletvekillerin bin an önce vekillikten istifa ederek sine-i millete dönmesinden yana ve UBP’nin boykot kararını da şiddetle eliştiriyor… DP Genel Başkanı Serdar Denktaş’a da şöyle bir mesaj gönderdi programın sonunda; “DP eğer meclise girerse beni unutun istifayı basarım…” Yani, DP’de belediye başkanları da dahil hiç kimse meclise girilmesinden yana değil ve UBP’nin tavrını da yadırgayıp, nakavta geldiklerine inanıyor… .. İç siyasetin yanı sıra başkanın kendi personeli ile de başı hayli ağrıyacağa benziyor… Ve açık açık ta canlı yayında hepsine göz dağı veriyor: “Ya adam gibi çalışır iyinizin hakkını verirsiniz ya da hepinizi toptan gönderirim…” Tabi başkanın istediğini gönderip gönderemeyeceği konusunda yasalar ne diyor bilmiyoruz ama, belediyenin bir derdi de maaşların astronomik olması! Personel arasında ki maaşlarda bazı anomaliler var; Örneğin doktoralı çalışanlar 1.700 YTL civarında alırken, ilkokul mezunu olmayan bir çok çalışan 4 bin YTL’nin üzerinde maaş çekiyor! Yine başkanın kendi söylemine göre, çok yakında maaş çelişkileri ortadan kalkacak ve belediyede en fazla maaş 2 bin 500 YTL civarında olacak…. Hatta kendi maaşı olan 6 bin 200 YTL’yi de fazla buluyor ve bir belediye başkanı cumhurbaşkanından fazla maaş almamalı diyor! Yine başkanın kendi söylemlerine göre belediyede bazı birimler özelleştirilecek ve başka şirketlere devredilecek! İşte o zaman da papara kopacak demektir! … Bulutoğluları’nın sıkıntı yaşadığı önemli konulardan biri de hükümetle olan sorunları… Çalışma Bakanı Sonay Adem’in ‘bu aydan itibaren devlet katkılarından yüzde 20’lik payın her ay kesileceğini açıklaması Bulutoğluları’nı çileden çıkarıyor ve anında şu cevabı veriyor; “Sıkıysa kessin bakalım”…” Devlet katkısının kesilmesi durumunda onun da gardı belli… O da belediyeye borcu olan bütün bakanlık ve dairelerin suyunu kesecekmiş! Personelin yatırım borcu aşağı yukarı 2,5 tirilyon civarında, belediyenin devlet dairelerinden alacağı su borcunun toplamı 2 trilyona yakın… Aslında taraflar masa başına oturmayı bilseler belki de üç aşağı beş yukarı borçları takas edecekler ve anlaşacaklar.. … Lefkoşa Belediyesi önümüzde ki günlerde KKTC’de bir ilke imza atacak; Lefkoşa’da ki tüm ev ve işyerleri uydu kanalından artık görüntülenecek ve hepsine ayrı bir dosya açılacak… Bir anlamda da bütün mekanlar fişleniyor! Her mekanın metre karesine göre emlak vergileri belirlenecek… Çünkü emlak sahiplerinin yarısından fazlası emlak vergisi vermezken, büyük bir bölümü de gereğinin çok altında veriyor! Uydu sistemi bunun için getiriliyor ve artık vergiden kaçış imkansız gibi bir şey olacak … Cemal başkan basının çoğundan da şikayetçi! Gazetelerin özellikle olumlu haberlerini arka sayfalarda gizlediğini iddia ederken, olumsuz haberlerin ön sayfalarda verildiğinden yakınıyor! Aman başkan; Herkesle uğraş ama, basını lütfen ayrı tutmasını bil… Böyle yaparsanız sizin yararınıza olacaktır… … NOT: ÖNCE VATAN, Genel Yayın Yönetmeni değerli dostumuz Hüseyin Dayı’nın görevinden ayrılmasını yine kendisinin bize gönderdiği duygusal bir veda yazısından öğrendik. Bize karşı sıcak tavır ve ilgisini hiç esirgemeyen değerli dostumuza yeni çalışmalarında başarılar dilerken, Genel Yayın Yönetmenlik görevine atanan Mikdat Özcan’a da hoş geldin der başarılar dileriz.(L.Ö) Kıssadan Hisse Çorbayı içebilmek… Bir gün sormuşlar ermişlerden birine, “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?”. “Bakın göstereyim…” demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine derken, tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş. Arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş: “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.” diye de bir şart koşmuş. “Peki…” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine “Şimdi…” demiş ermiş. “Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyrun” deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. “İşte…” demiş ermiş: “Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim arkadaşını düşünür de doyurursa, o da arkadaşı tarafından doyurulacaktır.