Haftanın ilginç olaylarından birisi de, bir TV sunucusunun kıyafetinin dekolte bulunmasıdır. Aslında dekolte ile de ilgisi yoktur. Ancak, Türkiye’yi yöneten zihniyet böyle görmüştür. Esasen, “Biz vatandaşların hayat tarzına karışmıyoruz” lafı gerçekleri yansıtmamaktadır. Öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, akıl duruyor ve acaba, nereye gidiyoruz diye düşünüyoruz!
Seçimlerin yaklaştığı bir ortamda, ortaya başörtüsü, türban meselesi atılmış, devlet dairelerinde ve mecliste türbanın önü açılmıştır. Aslında, son 12 yılda, kapalı veya çeşitli baskılarla kapatılan, kadın sayısı Türkiye’de %70’lere yükselmiştir. Belki de, kadınlarımızın başı açık gezmesinin ortadan kalkacağı, bir ortama doğru gidiyoruz. Aslında konu türban veya başörtüsü de değildir.
Diğer bir hadise, kaçırılan THY pilotlarının serbest bırakılmasıdır. Bir defa, herşeyden önce, 71 gün azap çeken, gayri medeni şartlar altında esir tutulan pilotların aileleri ve çocukları üzüntüden kahrolmuşlardır. Bu nedenle, pilotların serbest kalmalarını sevinçle karşılıyorum ve kendilerine geçmiş olsun diyorum. Ancak, hadise ilginçtir. Türkiye’nin yanlış Suriye politikası sonucu, fatura pilotlarımıza çıkmış ve rehine olarak kaçırılmışlardır. Güçlü bir Devlet, bu konuda her türlü tedbiri alır ve bir operasyonla pilotlarımızı, burunları kanamadan alır, gelirdi. Pilotların Katar uçağı ile getirilmesi ve olayın alayıvala ile büyütülmesi, karşılamalar ilginçtir.
Ben, ceddimiz olan Osmanlı Türk İmparatorluğu tarihine büyük önem veriyorum. Atalarımız 3 kıtada at koşturmuş ve ülkeler fethetmişler, bayrağımızı Avrupa’da, Afrika’da, Asya’da ve Orta Doğu’da dikmişlerdir. Olumlu, olumsuz yönleri ile kabul etsek de, etmesek de, bu bizim tarihi gerçeğimizdir. Bu nedenle, Osmanlı Türk İmparatorluğuna ait, tarihi oyunlar ve filmlerin sayısı arttırılmalıdır. Tarihimiz olumlu, olumsuz her yönüyle oya gibi işlenmelidir. Bu nedenle küçüklüğümden beri, tarihi filmlere, tiyatro eserlerine ilgi duyarım.
Muhteşem Yüzyıl oldukça, iyi bir diziydi. Bazıları 3 kıtada at koşturmuş padişahları hatırlatarak, bir gerçek olan Harem yaşamına tepki göstermişti... Kanuni Sultan Süleyman’ı ve diğer büyük padişahları, devamlı seferde, savaşta göstermek, bunun filmini veya dizisini çekmek yüksek meblağlara sebebiyet verir. Zira, film sanayinde, en pahalı sahneler savaş sahneleridir. Buna gerekte yoktur. Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatında önemli etkiye sahip, tabiri caizse padişahın aklını başından alan, Rus asıllı Hürrem Sultan, fevkalade güzel, genç, seksapelli, seksi, ihtiraslı bir kadındı. Diziden ayrılan Meryem Uzerli, bu rolü hakkıyla canlandırıyordu. Yerine getirilen artist, Hürrem’in tarihteki karakterine katiyen uymamaktadır. Sultan Süleyman’ın eşi gibi değil, annesi gibi durmaktadır. Bu nedenle, dizi anlamını kaybetmiştir! Diğer taraftan bu diziye rakip diye ortaya çıkarılan “Fatih” dizisi de, istenilen etkiyi ve reytingi doğuramamıştır. Yıllar önce izlediğim, Ayanoğlu’nun oynadığı Fatih, Cüneyt Türel ve Bozkurt Kuruç’un oynadığı Deli İbrahim ve Cüneyt Ünal’ın oynadığı 4. Murat eserlerinin düzeyine ulaşılamamıştır.
Diğer bir konuya da, “Ne bayram kutladık” diye girmek istiyorum. Bayramdan önce, gene en az 100 kişi, ne yazık ki, ölecek diye bir yazı yazmıştım. Maalesef resmi kayıtlara göre Kurban Bayramı’nda 131 kişi trafik kazalarında hayatlarını kaybetmiş, 7000 kişi de yaralanmıştır. Bu 7000 kişiden 200’ünün durumu ağır olup, belki de ölü rakamına ilave edilecektir. Alınan tüm tedbirlere rağmen, bayramlarda trafik kazaları ve ölümler, yaralanmalar önlememektedir. Maddi hasar meblağı da, ayrı bir ağır faturadır. Bu trafik, ölüm ve yaralıların nedeni, trafik yasasındaki cezaların caydırıcı olmaması ve çok defa görevli polislerce uygulanamamasıdır. Acıtıcı, Devlet otoritesini bildirici, caydırıcı, trafik kurallarını ihlal edeni, doğduğuna pişman edecek, ağır cezaları ihtiva eden, yeni bir trafik yasasına acilen ihtiyaç vardır. Çok ilginçtir, adam yolda kaza olduğunu görüyor, ders almıyor, gene bildiğini okuyor ve araçları sıyırtarak geçerek, slonom yapıyor ve buna da hiç kimse bir şey söylemiyor.
Kurban Bayramının diğer bir yönü de, kurban edilecek hayvanların vahşete tabi tutulmasıdır. İstanbul Boğazı kıpkırmızı kana bürünmüştür. Bizi yabancılara rezil eden, hayvanların kaçışı, arkada bir takım insanların koşturması, insanların boynuzlanması gibi, komik olaylar yaşanmış ve kurban kesmek isteyen tam 3888 kişi kendilerini keserek, hastaneye kaldırılmıştır. Gene Kurban pazarlığında, o malum el sallama hareketi yapanların, 90’ının kolları çıkmış ve hastaneye kaldırılmışlardır. Bayramda binlerce kişi yollara düşmüştür. Dünyanın hiçbir ülkesinde, böyle her dini bayramda, 10’ar gün tatil yoktur. Biz çalışmayı sevmeyen, tatili seven, bir millet olduk. Tatile, seyahate gidenler, dönüşlerinde yollarda, feribotlarda, havaalanlarında perişan oldular, uzun saatler beklediler. Şehirlerarası otobüs terminallerine vatandaşlar giremediler. İşte, bir bayramda bize yakışır şekilde, böyle geçmiştir…
Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Sn. Oktay Ekici’yi bayramda kaybettik. Kendisini çevreye, doğaya, sağlıksız yapılaşma ile mücadeleye, parkların ve yeşil alanların ortadan kaldırılmamasına adamış, idealist bir arkadaşımızdı. İstanbul Boğazının inşaatçılar tarafından talan edilip, bozulmaması ve boş kalan her yere bir rezidans dikilmemesi için, ömrü boyunca mücadele etmiştir. Bilindiği üzere, Dünya Bankasının son raporunda gelişmiş ülkelerin %40’ı ormanken, Türkiye’de bu rakam maalesef %12’dir. Oktay Ekinci’ye Allah’tan rahmet diliyorum.