Vicdani muhasebe adına ne yaptıysam hangi kötülüğümü yargıladıysam kendime kendimde haklı çıktım. İnsan kendine de kötüyü yakıştırmıyor galiba.. Hem de hangi kötülüğü yaparsa yapsın. Cani bir katile idam kararı verileceği sırada fotoğraf makinesi flaşları katilin yüzünde parlar. Katile gazetecilerden biri sorar. Pişman mısın? Katil karardan etkilenmemişçesine gazetecinin gözüne bakarak şöyle der: ” eğer çocukluğumda bana da iyi davranan anne babam olsaydı bu idam cezasını almayacaktım.”
Her günahımda sevaplar aradım kötünün içindeki iyilikler gibi. Hatta belki de iyilik yapmak için farklı bir yoldu bu kötünün içindeki iyilik.. dövdüğümde sevgiyi, çaldıklarımı vermeyi, konuştuklarımda susmam gerekenleri sevap saydım kendi hesabıma.
Hırslandığımda başkalarından aldıklarımı kendi çevreme verdiğimde iyilik ettim zannettim.. birini öldürdüğümde diğerini yaşatırım muhasebesiyle.. 
Başkalarını konuşmanın kendinden kaçma olduğunu öğrendim. Günahlardan delicesine kaçar gibi.. Ben vicdanımı haklı gördüm vicdansızca yaptıklarımda bile. biricik dostum aklım beni ikna etti her seferinde.. 
Ey kendine yanılan insan bırak kalabalıkları düş kendi yalnızlıklarına ara doğruyu ara ki bulduğunu zannettiğinden ötede katışıksız bir vicdan ile karşılaş.. 
Düşünemediklerimi düşünmek istedim kör karanlıklarda Yusuf misali. yaptıklarımla yargılamam gerektiğinde kendimi, yapmak istediklerimle yargıladım masumlaştırarak… belki de yapamadıklarımla… fakat ben kendi payıma düşeni aldım vicdanım vicdan ile dolsun diye.. göz yaşına kadınsı bir davranış demeden…