Son zamanlarda Hükümetin, özellikle Afrika olmak üzere, yeni pazarlara önem vermesini ve ihracat hamlesi yapmasını fevkalade önemli buluyorum.

Marmara grubu tarafından geçen yıl İstanbul’da düzenlenen Avrasya Ekonomik Zirvesinde, Zambie Ekonomi Bakanı’nın verdiği bilgiler ilginçti. Afrika’da, 53 ülkede 922 milyon insan yaşamakta olup, bu kıta 30 milyon kilometre kare büyüklüğündedir. Afrika’nın toplan GSMH’si 2,5 trilyon dolardır. Afrika’da, el değmemiş, yararlanılmamış doğal kaynaklar, kültürel ve tabii hazineler mevcuttur. Afrika birliği teşkilatı, Afrika kalkınma bankası, dünyada önemli rol oynamaktadır.

Türkiye’nin hedefi, Afrika ülkeleriyle ticaret hacmini %300 arttırmaktır. Aralarında Gana, Tanzanya, Kamenun, Niger, Çad, Mali, Angora, Madagaskar, Findişi, Mozanbik gibi ülkelerde, yeni büyükelçiliklerin ve ticaret temsilciliklerinin açılması, fevkalade olumludur. Aslında, Türkiye temsilcisinin olmadığı ülke kalmamalıdır. Halen Türkiye’nin, Afrika ülkeleriyle toplam ticaret hacmi 12 milyon $’dır. Bu rakamın önümüzdeki yıllarda en az 30-35 milyar $’a yükseltilmesi hedeflenmektedir. Halen 12 milyar doların 5,9 milyar $’ı ihracat, 6,7 milyar $’ıda ithalattır. Bilhassa, Türkiye’nin gelişen ihracat potansiyeli ele alındığında, bu hacim ve rakamlar fevkalade düşüktür. Ayrıca Türk müteahhitlik sektörünün, Afrika’da gerçekleştirebileceği önemli projeler vardır. EXİMBANK imkanları, bu projelere yönlendirilebilir.

Öte yandan DPT’de görev yaptığım yıllarda çalıştığım Milletlerarası, ekonomik ve teknik işbirliği ve teknik yardımlar sektöründeki görevlerim arasında, ilk defa Türk teknik yardım programı adı altında, gelişmiş ülkelerdekine benzer bir program hazırlamıştık. O zamanki Müsteşarımız Sn. Turgut Özal’ın talimatlarıyla, Türk teknik yardım programını ben hazırlamıştım. Konu, DPT stafında görüşülmüş ve hazırladığımız plan ve program onay almıştı. Rahmetli Özal, bu programa sadece onay değil, yapılan bu çalışmanın fevkalade önemli olduğunu belirterek, bize bu programı aşan uygulamaya dönük yeni hedefler vermişti. Bu Türk teknik yardım programı, özellikle Asya ve Avrupa’nın geri kalmış ülkelerine yönelik teknik ve ekonomik (finansman) proje kredilerini de kapsayacak ve DPT’ye bağlı bir ünite tarafından yönetilecekti. O yıllarda, bu konu, Sn. Özal’ın DPT Müsteşarlığından ayrılması ve yeni gelenlerin bu işin bilincine sahip olarak destek vermemeleri nedeniyle, bir başka bahara kalmıştı. 1983 yılında, Sn. Özal’ın başkanlığında bizim (ANAP’ın) iktidara gelmemiz ile Türk teknik yardım işi canlandı.

ANAP İktidarları döneminde, Başbakan Sn. Özal ile yaptığım görüşmelerde, bu hususa değinerek, Sn. Başbakanın direktifleriyle TİKA/Türkiye İşbirliği ve Kalkınma Ajansı kurulmuştu. Türkiye’nin Asya, Afrika ülkelerine, özellikle yeni kurulan Asya’daki Türk Cumhuriyetlerine dönük teknik işbirliği ve yatırım projelerine, Türk EXİMBANK vasıtalarıyla, kredi, finansman imkanı sağlanması öngörülüyordu. Bu nedenle, gene Sn. Özal’ın emirleriyle, Devlet Yatırım Bankası Türk EXİMBANK’a dönüştürülmüştür. Daha sonra, ben, EXİMBANK’ta Yönetim Kurulu Üyesi olarak 9 yıla yakın görev yaptım.

EXİMBANK’ın ihracata verdiği desteklerle, ihracatın arttırılması ve özellikle dış müteahhitlik hizmetleri ve dış ülkelerde gerçekleştirilen projeler övgüye değerdir. Yurtiçinde elde kalmış nadir park ve yeşil alanları gasp ederek, buralara iğrenç beton yığınları diken ve bunları masum halka satarak, sadece kendi ceplerini dolduran müteahhitlerle, dış ülkelerde EXİMBANK kredisiyle veya başka finansman imkanlarıyla, binbir zorlukla boğuşarak, güzel projeler gerçekleştiren, Türkiye’ye döviz ve katma değer sağlayan kıymetli müteahhitlerimizi bunlardan ayrı tutuyor ve dış müteahhitlerimizi bu vesile ile tebrik ediyorum.

Problemlerini çözmüş, hızlı kalkınma sürecine girmiş, Dünya Bankası ve İMF’nin örnek olarak gösterdiği ülkemiz Türkiye, dünya milletler topluluğunun güçlü bir üyesi olarak, dünyanın diğer geri kalmış fakru zaruret halindeki ülkeleri teknik, ekonomik ve proje yardımı yapabilecek duruma gelmiştir. Bu durum, Türkiye’nin gücünü göstermesi bakımından övünülecek bir hadisedir. Şüphesiz Türkiye’nin bugün nereye geldiğini ve nasıl başardığını iyi irdelemek gerekir. Bir ülke ve o ülkeyi idare edenlerin birinci görevleri, yani Türkiye’yi geriye, çağ dışılığa, karanlığa götürmek değil, ileriye götürmek olmalıdır. Bu bağlamda bazı olumlu işlerin yapıldığını söyleyebilirim.

TİKA, Etiofya, Sudan ve Senegal’de büyükelçiliklerimizin yanı sıra temsilcilikler açmıştır. Türkiye, yapılan Afrika Birliği zirve toplantısına katılmış ve Afrika kalkınma bankasına üye olma girişimlerine başlamıştır. Türkiye’nin Afrika’ya verdiği önemin ve ihracat açılımının bir parçası olarak, İstanbul’da Afrikalı ve devlet Hükümet başlarının katıldıkları bir Afrika zirve toplantısı, başarıyla gerçekleştirilmiştir. Ancak, bu yeterli değildir. Afrika ülkelerinin yanı sıra, Asya ülkeleri ile de ve hatta Güney Amerika ülkeleriyle de ilişkiler daha da geliştirilmelidir.

Türkiye’nin Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023’de büyük hedefleri vardır. Ben, Hükümetin 2023 için öngördüğü 500 milyar $’lık ihracat hedefini yeterli görmüyorum. Türkiye’nin ihracat hedefi, Cumhuriyet’in 100. yılında 1 trilyon $ olmalıdır. Türkiye’nin bu hedefe ulaşabilmesi için, Avrupa Birliği Ülkeleri pazarlarının yanı sıra, başta Amerika olmak üzere, Afrika, Asya, Güney Amerika ve Uzak Doğu ülkeleriyle yoğun dış ticaret bağlantısı kurması gerekmektedir.

Şuana kadar dış ticaretten sorumlu bakanlar olarak görev yapan Sn. Kürşat Tüzmen ve Sn. Zafer Çağlayan’ın gayretlerini takdir ediyor ve kendilerini tebrik ediyorum. Bu vesile ile bir hatıramı nakletmek istiyorum. Özel sektörde çalışırken, o zaman Türkiye tarafından tanınmayan ve herkesin “Apertaid” politikası nedeniyle vebalı gibi çekindiği Güney Afrika Misyonu Temsilcisi bana geldi. Ankara’da devlet kesimi ile temaslar yapmak istediğini söyledi. Yanıma aldım ve Ankara’ya gittik. O zaman iktidarda ANAP olarak biz bulunuyorduk. Güney Afrika temsilcisi ile birlikte ziyaret ettiğimiz Dış İşleri Bakanlığındaki arkadaşların tedirginliğini unutamıyorum. Sadece Devlet Bakanı Sn. Adnan Kahveci Güney Afrika ile temasları olumlu karşıladı. Daha sonra ben İstanbul Milletvekili olarak, TBMM’de görev yaparken, Dışişleri Bakanı Sn. Hikmet Çetin ile işbirliği içinde, Güney Afrika ile ilişkilere başladık. Orada temsilcilikler ve büyükelçilik açıldı. Bugün ticaret hacmi istenilen noktada olmasa da, ihracat ve ithalat artmaktadır. Türk Hava Yolları, oraya düzenli seferler yapmaktadır.

2010’da yapılan Güney Afrika Dünya Kupasına, Türk Milli Takımı gidememiştir ve yazık olmuştur. İçeride yersiz sebepsiz birçok sorunlarla uğraşan, komplo teorileri icat eden, başta terör olmak üzere sorunlar yumağı ile boğuşan Türkiye’nin, yeni Afrika ve dış açılımlar politikasını olumlu buluyor ve destekliyorum.