Önümüzdeki günlerin ve bugünün en sıcak gündemi yine istihdam sorunu ve buna bağlı olarak işsizlik oranı. İşsizlik oranı tek başına ekonomik verilerin tamamını anlatabilme özelliğine sahip bir orandır. Bu orandaki değişimler, kuruluş amaçları kâr etmek olan bu şirketlerin, tüm rasyo’larını, ödedikleri vergideki artış ve azalışları, hisse değerlerini, hatta küçük esnafın satışlarındaki artış ve azalışlara kadar tüm ekonomik verileri tek başına ifade edebilir. Çünkü direk etkiler.
Üreten insan gücü, ekonominin şah damarıdır. Şah damarında yapılacak her türlü daralma tüm bünyeyi yıpradır ve zedeler.
Ekonomi Bakanımız Zafer Çağlayan’ın, bu hafta gündeminde işsizlik oranları vardı. Bakanımız açıklamasında “işsizlik oranının %9 ile en düşük seviyelere gerilediğini ve Mayıs ayında da tarihi bir rekor beklediğini” belirtti.
Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK), işsizlik oranlarını hesaplamak için kullandığı standartlara göre; 15 yaşından büyük ve sürekli çalışmıyor olanlar hesap ediliyor. Sürekli çalışmıyor olanlarında, son üç ay’da iş aramış olması ve 15 gün içinde işe başlayabilecek durumdaki kişiler hesaplamada dikkate alınıyor. Yani nüfusun tamamı hesaplanmıyor. Bu sebeple bu oran hiç bir dönem gerçek işsizlik oranını yansıtmıyor, çok daha düşük yansıtıyor. Yine de bu standart, Uluslararası bir standart olması nedeniyle rahatlıkla diğer ülkelerle kıyaslanabilir.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bazılarında ise işsizlik oranları şöyle açıklandı; ABD %8,1, İngiltere’de %8,3, Euro bölgesinde %10,8, İspanya %24,4, Yunanistan %22,5, Fransa’da %10 olarak açıklandı.
Yabancı ülkelerin, bu yüksek işsizlik oranlarını, tüm piyasalar ekonomik krize bağlamışken, biz aynı oranları açıklayarak, yine politikacıların “şaşırtmalı, oranlı yanıltmalar” stratejisi kullanmasıyla, işsizlik oranın düşme eğilimli olduğu ve pozitif bir durum olarak anlatılabiliyor.
***
Yine bu hafta, artan işsizlik sorunuyla ilgili bir sosyal sorumluluk projesini de Nişantaşı Üniversitesi yetkilileri bir basın bülteni ile yayımladılar.
Nişantaşı Üniversite’si, mezuniyet sonrasında işe giren öğrencilerinin işsiz kalması durumunda, öğrencilerine 1.000 TL maaş bağlayacaklarını bildirdiler. Bununla birlikte öğrencilerine %25’den %100 kadar burslar sağlayacaklarını ve şehit çocuklarına tam burs vereceklerini de açıkladılar.
Özellikle, iş garantisi vermesi sonucu, işsiz kalan öğrencilerine 1.000 TL maaş ödemeyi planlamaları, içinde bulunduğu zamanı, yani kısa bir süreyi çözmüş olması sebebiyle başarılı sayılabilir.
Üniversitelerimize düşen büyük görev tabii ki bu değil, ama mevcut imkanlarıyla bunu planlamış olmaları da önem arzediyor.
Konu hakkında güzel bir Çin atasöz’ü var; “Bana bin balık vereceğine, bana bir balık tutmayı öğret”.
Görülüyor ki, Üniversiteler balık tutmayı öğretse de, sadece balık tutmayı bilmemiz de işimizi çözmüyor. Artık Üniversitelerin daha büyük sorumlulukları var, balığın yaşayabileceği uygun koşullar kayboluyor. İşte bu koşulların tekrar oluşabilmesi için en çok Üniversitelerimize ihtiyacımız var. Üniversitelerimiz bu alanda geliştirecekleri projeler ile, gerçek sosyal sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmiş olabileceklerdir.