Evet doğru... Tam olarak enerji açığı denemez ama fosil enerji açığı olan bir ülkeyiz...

Bu ifadeyi genelde daha eksik ve kısa ‘Enerji açığı olan bir ülkeyiz’ şeklinde sık sık dinlemişsinizdir. Devamında da fosil yakıt olarak bildiğimiz petrol, doğalgaz, kömürün bizde çok çok az olduğu ifade edilir. İşte tam da bu sebeple “dışa bağımlıyız”,”Cari açığın sebebinin asıl payı bu” gibi şeyler söylerler. 

Moderatör de asla sormaz hani; Ya öyle de Almanya’nın fosil yakıt enerjisi mi var arkadaşlar? Yoook ama cari açığı da yok. Ya da Japonya’nın, Hollanda’nın, Polonya’nın, Fransa’nın, İtalya’nın, Danimarka’nın fosil yakıt enerjisi mi var? Yoook... Cari açıkları da yok. Evet ara sıra fosil yakıtı olmayan Japonya, İngiltere’de cari açık veriyor. Ama bunun sebebi fosil yakıt değildir. Sebebi tamamen üretim, teknoloji, kişisel ve toplumsal gelişim, medeniyet doludur.

Başka ülkeler gibi verdiği cari açığın sebebi tüketim değildir yani… Bu ülkelerde de açığı duyduğumuzda sorgularız elbet, nedir bunun cari açık sebebi?.. Altından konut, köprü, asfalt, lüks uçaklar, makam araçları gibi gibi tüketim düzeni çıkıverir. Bakarsın toplumsal değil de, kişisel menfaatler uğruna şimdiye kadar birikmiş kaynak, sermaye hepsi tüketilmektedir. 

Ama sık sık örneklerde gösterilen “Japonya’da cari açık veriyor” denilen Japonya’da durum öyle değil... Verdiği cari açıkların altında insan aklını zorlayan, inanılmaz yatırımlar, akıl, araştırma var. Adamlar uzun zamandır uzaya güneş tarlaları kurmak için çabalıyor. Geleceğine yatırım yapıyor. Keşif, fikir, insan enerjisi harcıyor. Ve bugün fosil yakıta olan bağımlılıklarını tamamen bitirmeye çok yakınlar. Sadece Japonya mı? Yine ara ara cari açık veren İngiltere’de bu sürecin içinde... Hatta ABD’de… Şimdi daha net görebiliyoruz, uzun zaman harcadıkları AR-GE çalışmaları gün yüzüne çıkmaya, şekillenmeye başladı. Koca koca güneş panellerini uzaya çıkaracaklar. Bu kuracakları teknolojik sistem ile Dünya’da kurulan güneş panellerinden 6 kat daha fazla enerji sağlayabilecekler. Tonlarca ağırlıkta olan paneller, depolama üniteleri ve teknolojik malzemeleri oraya taşımak ve kurmak bile başlı başına cari açığı elbette azdırır. Sonrasında ise o toplumlara artı kazanç yazdırır. Evet güneşe çok yakın bu panellerde üretilen enerji uzayda depolanacak. Enerji’ye ihtiyaç duyulduğu hallerde de radyo dalgalarıyla ya da lazer ışınları ile Dünya’ya, insanlığın hizmetine sunulacak.

İşte budur!.. Enerji açığın varsa, ve buna karşılık yeterli kaynağın yoksa... Ahlanıp, vahlanmak, toplumu krediye, borca boğmak, “Biz treni çoktan kaçırdık tüketelim bari” diye söylenmek yerine, “Bunu nasıl düzeltebilirim?” çalışmalarına başlar ve talihini değiştiriverirsin... Çünkü enerji de kaynak da akıl da bizzat sensin...

Evet, doğru... Japonya’da İngiltere’de bir ara cari açık verdi. Cari fazlaya, artıya geçemedi. Ama hiçbir zaman mevcut üretim potansiyelinden fazla, haddini aşan düzeyde bol keseden ithal mal tüketip, dışarıdan borç alıp, emeğiyle fark yaratmadan, hakketmeden, israf ile altın varaklı tabaklarda yemek yemek için değil de... Geleceğini kurtarmak için, gelecek nesillerinin fosil yakıt zenginlerine esarete girmemesi için kafa yormaya, fikir geliştirmeye, keşifler yapmaya harcadı... Ve bu konuda çok çok hassas ülkeler var. Geleceğini tüketmemek için tüm zenginliklerine rağmen israf etmeyen toplumlar var. Cari fazla veren, kişi başı milli geliri 52 bin dolar olan, gini katsayısı 0,27 olan yani halkına geliri çok iyi paylaştırabilmiş Finlandiya da insanlar ikinci el kıyafetler bile alıp, fazladan Dünya’yı tüketmeme bilincini tüm Dünya’ya gösteriyorlar. Başbakanları da destek için aynı tavrı sergileyebiliyor. Elini vicdanına koy, şimdi Japonya’nın ki cari açık mı?.. Buna ancak, yaşadığı toprakların talihini değiştirmek denebilir... Milletini yüceltmek denebilir… Diğer toplumlar karşısında saygınlık kazanma denebilir... Onlar bu davranışlarıyla, yaradanın da işaret ettiği örnek insanlardan olmuşlardır…

Diğer taraftan da tekrarlayalım ki! Cari açığımızın sebebi gösterilen enerji, sadece fosil enerji ile sınırlandırılamaz.

En kıymetli, en kutsal, en güçlü enerji insan enerjisidir. İnsan’ın emeği, fikri, keşfidir. 

İnsanlık 21. nci yüzyıla geldi ve halen daha kıymetli, daha değerli, daha verimli bir enerji türü bulunamadı.

Bu yüzyılda gelişmiş insanlar, asla fosil yakıt, petrol, doğalgaz sorunu ile dertlenmez. Onun yerine ve ondan çok daha kıymetli olan gençlerimizin enerjisini bu toprakların, bu canım milletin hizmetine hızla verilmesi için dertlenir. “O yok”, “Bu yok” demek en kolayıdır. “Yok işte yok” demek, ancak beceriksizliği örtme çabası olabilir. Önemli olan imkânsızlıklara rağmen fosil yakıt uğruna açılıp, saçılıp, açıklar verip, fosil yakıtı olan topraklara boyun eğmemektir. İnsan enerjisini parlatabilme ile aşılamayacak sorun yoktur.

Fosil enerjiye bağımlılığını aşamayan ülkeler, gençlerinin eğitim sistemini tamamen yıpratan ülkelerdir. Onların enerjilerini boşa akıtanlar, israfçı ülkelerden olur. 

Bizim gençlerimize de bakacağız elbet… Gençlerimizin sadece %32,6’sı iş imkânı bulabilmiş... Demek ki kalan %67’sinin enerjileri boşa akar durumda… Bu israf mı? Elbette israf… Şimdi fosil enerjimiz yok ondan açıklar verip, borçlanıyoruz diyemeyiz. Çünkü en kıymetli enerjimizi bol bol israf ediyoruz. Ve inanın ki bu ağır israf varken dertler, açıklar asla aşılamaz. 

Şimdi hemen, derhal elimizde olmayanlar için hayıflanmayı bırakalım... Elimizdeki cevherleri ışıl ışıl parlatmaya bakalım... Akla, bilime inanalım...