İstanbul'un, biz Türkler ve Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından alınışının, 553. Yıldönümünü idrak ettik. Dünyanın en güzel şehri İstanbul, Yüce Padişah'ın Türk ulusuna armağanıdır. Türkiye'de bazı tutucu ve muhafazakar ve kökten dinci çevreler nedense Fatih'i kendilerine mal etme çabası içindedirler. Oysa Fatih Sultan Mehmet, muktedir bir devlet adamı olmasının haricinde pek çok vasıfları olan bir padişahtır. O zamanlar İslam dinince günah sayılan resim olayını İtalya'dan ressam Bellini'yi getirip kendi portresini yaptırarak geri çevirmiş, güzel sanatlar konusunda Türk toplumuna mesaj vermiştir. Fatih Sultan Mehmet güzel sanatlara, şiire, müziğe düşkün bağnaz düşüncelere asla sahip olmayan zamanında imar alanında, bir çok eserler vermiş bir padişahtır. İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet büyük bir hoşgörü ile herkesi din ve inancında serbest bırakmıştır. Ne yazık ki, hemen hemen tüm Osmanlı padişahları gibi içkiye düşkün olduğundan çok genç yaşta, devlete daha büyük hizmetler verecekken vefat etmiştir. 553. yıldönümünü, yüce padişaha minnet duyguları ile kutlarken, acaba kendisinin bize bahsettiği yüce İstanbul mirasını, ona layık biçimde koruyor muyuz? Maalesef buna "evet" demek mümkün değildir... İstanbul'u bakımsız, kirli, derbeder bir hale getirdik. İstanbul'u mahvettiler, tahrip ettiler! Yedi göbekten İstanbul'lu olarak hicap duyuyorum. Bunları yapanlara tabiatıyla içimden buraya yazamayacağım için gerekenleri söylüyorum. İstanbul tahrip ediliyor, yıkılıp, yakılıyor. O Ata yadigarı konakları, köşkleri, yaktılar ve yıktılar. Kalanları da hala yakıyorlar. Bunun mafyası varmış, otapark veya iğrenç beton yığını yapmak için yakıyorlar, İstanbul'u 15-20 katlı, hatta daha yüksek binalarla doldurduk. İstanbul deprem riski altında bir şehir. Jeologlar, profesörler ne olur az katlı sağlam binalar yapın diye haykırıyorlar. Dinleyen yok, dinlemeyenleri hizaya getirecek yok! Çıkılan her kat müteahhitte ilave rant (para) sağlıyor. İlgili ve sorumlu resmi kişiler, makamlar seyrediyor. Artık, yer kalmadı şimdi E-5, TEM Otoyolunun kenarlarına tecavüz ettiler. Yeşil alan, çocuk parkı bırakmamaya yemin etmişler. Güya konut sektörü patlamış! İstanbul'u iğrenç beton yığınına çeviren böyle bir patlama eksik olsun. Denizler kirli, herkes herşeyi denize, yere atıyor. (Ayçiçeği yiyenin, kabukları yere atması adet olmuş). Trafik içinden çıkılmaz durumda. Araçlar adeta duruyor. Mevcut yolları tıkayan, zaten duran trafiği felç eden uygulamalar mevcut. Devlet, Beyoğlu Meşrutiyet Caddesi ile baş edemiyor. Herkes her istediği yere park ediyor. Park yerleri yok, olanlarda para makinesi gibi parka gideni soyuyor. İstanbul'un kalbi her turistin görmek için geldiği Beyoğlu'nu harabeye, savaş meydanına çevirdiler. Ağaçları kestiler. Ben artık bunu mahsus yaptıklarına inanıyorum! İstanbul Avrupa'nın kültür kenti olacakmış! Bu konuda; "Ne yüzle ne hakla" diye yazı yazdım. Kimin umurunda! Yüzlerce tarihi eser, Bizans surları tahrip edilmiş durumda. Surların üstüne, içine ev yapmışlar, önünde de meyve-sebze yetiştiriyorlar. Bir Allah'ın kulu da böyle keyfilik olmaz ne yapıyorsunuz demiyor! İstanbul'da tiyatro, opera, klasik konser, bale, sinema yaşamı kriz geçiriyor. Devlet tiyatro, opera, bale senfoni orkestrasının ödenekleri kadroları kısılıyor. Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkıp, otobüs garajı veya cami yapmak isteyen zihniyet mevcut... Arkeoloji müzesi elamansızlıktan kapalı. Bütün bunlara ilaveten İstanbul, tinercilerin, kapkaççıların, hırsız, katillerin kol gezdiği bir kent haline geldi, gelmesine göz yumuldu. Can, mal emniyeti, asayiş yok gibi. Bazı semtler yasa tanımayan mafyanın elinde, bazı semtler ise Atatürk'ün kurduğu çağdaş, medeniyetçi, Türkiye Cumhuriyeti'ne uymayan görüntüler mevcut... Bu ülkede başbakanlar, bakanlar, yüce divanda yargılanıyor, hesap veriyorlar. İmar, çevre, kültür ihlallerine cevap veren, göz yuman, görevini yapmayanlara İstanbul'u tahrip ve mahvedenlere neden hesap sorulmuyor. Bunu anlamıyorum! Netice itibariyle 553. Yıldönümünü kutladığımız İstanbul'un fethinin, sahibi Cihan Padişah'ı Fatih Sultan Mehmet Han'ın karşısına utanarak çıkıyorum.