Aile toplumun en küçük yapı taşıdır.

Çekirdek yapısı; anne baba ve çocuklar…  

Ebeveynlerin aldığı kararlarla pekişen, sevgiler, saygılar, hoşgörüler, kinler, güven, nefret, başarı, huzur, mutluluk, vefa gibi nitelikler doğumumuzla birlikte  getirdiklerimizle birlikte toplanıp  bizi şekillendirir. 

Eeee… buraları biliyoruz… geçiniz… değil mi?

Aileler birleşir bizi toplumlara taşır.

Geleceklerimizi oluşturur.

Ailede ki yapı taşını hayatımızın bütününde yaşamak isteriz.

İşimizde eşimizde hep bir anne- baba modeli arar dururuz.

Onların sözünü dinlemek çok önemlidir…

Bir yandan da modellerimizdir onlar …

Sürü mantığı ön sıralardadır. Baş nereye giderse kıç oraya…

Bir de atasözü var.

Armut dibine düşer. 

Ataerkil toplum yapısı maalesef bizleri önyargılı olmaya itmiştir. Kitap okuma oranımız ve eğitilmenin önemi uzun boyuyla arka sıralarda oturmaktadır.

Yazı yazmaya niyetlendiğimde elime bu cümlecikler döküldü 

Çünkü; 10 Nisan akşamı saat 22:00 ye doğru verilen sokağa çıkma eyleminde, ahkamı şimdi kesen ben bile… 

Yallah dışarı…

Tam evde sporumu yapıp duş, kitap  huzura kavuşmuşken arka arkaya gelen telefonlarla, ‘Çabuk eksiklerini al sokağa çıkma yasağı verildi’ ıslak saçla kendimi Beşiktaş’ın küçük bir bakkalının önünde kuyrukta buldum.

Eksiğim neydi onu da bilemedim.

Elinde bir şekerlemeyle kuyrukta eksiğinin bu olduğunu söyleyen dede gibi…

Trajikomik hallerdeyiz yine.

Sanki sokağa çıkma yasağı değil de virüs bitti geçmiş olsun haydi dışarı… denmiş gibiydik.

Hatta o telefonlara öyle güvenip, haberin niteliğini, süresini bile çek etmemiş olduğumu utançla farkettim.

Sokaklar ana baba günüydü. İnsanlar günlerdir takip ettiği vakaları göz ardı  edip, virüs denilen, o üzerine topluiğne batmış zıp zıp zıplayan topların animasyonlarını hafızalarından ne kadar da çabuk silmişlerdi.

Yarım saatten fazla sokaklarda o vıcık vıcık kalabalığın içinde külli şaşkındık. Savaş çıktı deseler inanacak haller. 

Çünkü günlerdir sosyal medya da, yazılı görsel her türlü basında her kafadan çıkan ‘Sokağa Çıkma Yasağı Olmalı’ yı öyle benimsemişlerdik ki küçük bir ayrıntıyı atladık.

Yasak sadece haftasonu içindi …

Dediklerini kabul ettirmiş olmanın takıntısı mıydı bilemedim.

Hani derler ya;

Ne söylersen söyle, söylediğin karşıdakinin anladığı kadardır!!

Ya da

Sürü mantığı

Kim diyor ne diyor dur bir anla değil mi?

Yok,  çık dediler çıktık, işime geldi ağbiii !!!

Ah beyinlerimiz negatifi ne kadar çabuk kabul ediyor.

No Panik diye bir laf var boşa söylenmiş sanki.

Panik insanı öldürür ooolummm

Kendime de sana da söylüyorum. O gece kendini dışarı atan yüzlercesine söylüyorum.

Panik insanı öl-dü- rüüürrr !

Sonradan gördüğümüz görüntülerde de maşallah birbirini tartaklayan coşup ortama uyan bir sürü zavallılık gördük.

Umarım o gece iki saatlik ipi koparmışlığımız, bize virüs kardeşliği yaşatmaz.

Tebrikler Türkiye

Kabustu. Sınavdan geçemedik. 

***

Bunun dışında

Virüse dayanıyoruz. Veriler de telaş havası yaratmıyor. Tedbirler bazı aksamalarla birlikte dünya geneline göre iyi gidiyor.

Ama şu 90 bin kişilik infaz yasasını çözemiyorum.

Hırlısı hırsızı, çalmış çırpmışlar, şiddet sevenler dışarıda virüs var deyip ders mi alacaklar? Tövbeye gelip, yaptıkları yanlışlıkları, virüsle mi terbiye edecekler? Dışarıda Ferrarisini Satan Adam mı fısıldayacak onlara?

Hiiiççç anlamadım.

***

Evde kal Türkiye

Evinin güzel köşelerini hatırla, keyifle aldığın sonra unuttuğun eşyaları gör. Kitap fuarlarında alıp da okumadığın kitaplara uzan. 

Mutlaka dikişi atmış ya da düğmesi kopmuş bir giysin vardır. Dikiş dikmeyi hatırla…

Geçer bunlar da geçer. Dünyada atılan hangi taş yere düşmemiş ki …