Rahmetli Özkan Uğur’un, birçok Amerikan filmiyle dalga geçen sahneleriyle Gora filmindeki müthiş repliğiydi bu…

O, Garavel Usta karakterinde kör bir Sensei  yi canlandıran  başarılı sanatı ve ilginç kişiliğiyle hep hafızalarımızda…

*Sensei; Öğretmen, usta, "yazar" ya da "doktor" anlamına gelen bir sözcük. Japonya'da bu sözcük başta akademisyenler olmak üzere profesörler, öğretmenler, doktorlar ve avukatlar için şereflendiren bir hitap biçimi olarak kullanılır. 

Filmde macera her ne kadar uzayda da geçse, rehberliğe duyulan gereksinimle insanın içindeki süper kahramanı harekete geçirir Garavel. Bir oradan sonra başka bir köşeden  çıkıp Stars Wars’ın Obi Wan Kenobi misali kara pelerinini savura savura uçar ve konar.  Gözlerini kaybetmesiyle koku duygusunun gelişmiştir Garamel’in…

‘10 yıl önce gözlerimi asit yağmurunda kaybettim. O yüzden uzatmayın da tek tek koklatın kendinizi’

Sesinde ki o muhteşem tonlamalar, protest ses efektleri bana Munch’un ‘Çığlık’ tablosunu hatırlatır. Tablodaki ıstıraplı yüz de insanın kaygısını sembolize etmez mi? Düzene aykırılığı ifade etmek zordur. O her haliyle kara mizahı çok iyi işleyenlerdendi.

Güzel insanlar dünyaya iyi ki geliyor. Işıklar içinde uyu üstad…
Gelelim bugün attığım bu başlığa…

Nimetle şaka olmaz!

Özkan o sürpriz sahnede bu lafı, bir de densizin ensesine vurarak söylemişti. Bu rolü başka kimse bu kadar güzel oynayamazdı .

Nimet; Günümüzde önemi unutulan bu güzel kelime, yaşamak için gerekli her şey, lütuf, iyilik, yararlanılan imkan, yiyecek ve özellikle de inananlar için ekmek…

Bize öğretilen yere düşmüş kırıntı ekmek parçası görünce alıp kenara koymamızdı. Saygı vardı nimete…

Şimdilerde şehrin köşelerine atılmış öbek öbek ekmekler. Balçık gibi. Ne kediler yiyebiliyor , ne evsizler ne de kuşlar…

Ramazan yavaş yavaş geliyor, pideler de  satılmaya başladı.  Dengesiz fiyatlar ve sonra önemsenmeyen haliyle yerlere atılan ekmekler ne ramazan diyor ne saygı.

Yumurtalı susamlı, çörekotlu…Buğday ekmek, çavdar ekmek, tam tahıllı, Alman… Şu kadar gram pide bu kadar… simit 10 lira 15 lira… Şaşırtıcı ki; Hafta içi bir fırından 35 liraya aldığım pide oldu…Pide de serbest piyasa… 35 liradan aldım diyorum. Bir yere koyamadınız bir ölçüde bir normda tutamadınız yuh olsun. Akıl tutulması var bu işte.

Nimete bu ne saygısızlıktır arkadaşlar. Karnınız onunla doyuyor.

Minnet diye bir şey var.

(Fırıncının kara kara kıllı kolları bile bu saygısızlığın dibi. Ağda yap kardeşim fırında çalışıyorsan) Yere düşen simitleri toplayıp tezgaha koyan fırıncı gördüm yaaa…

Ne yiyoruz neye para ödemeye çalışıyoruz? Dünya hali demansın da dibine geldik anlaşılan.

Hatırlayanlar var tabii… Eskiden ekmek tek tipti ve bir yerinde minicik kağıtta nerede üretildiği yazardı. Denetim rahatlıkla yapılıyordu. Ah Ahh ilkel kalmak güzeldi o ilkellikse.

Ali Desidero reklamı ‘Ekmeğinize el sürmeden ambalajlarız’ bunlar safsatası günleriyle başlayan ciddiyetsizlik aldı başını gitti.

Reklam değil işin ciddiyetine, vicdanınıza kulak verin. Her şeyi yeşil yeşil görmeyin , Sultan Süleyman’a kalmamış size mi kalacak haaa!!! Nereden nereye nasıl bir sorun kendinize bakiimm

Özkan Abi ne diyordu;  ‘İsyanım var ulaaan’