Hep opera yazıyordum değil mi?
Bu sefer iş değişti.
Davet edildiğim İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahneye koyduğu ‘Deli Dolu’ operetine mega kentte yoğun geçirdiğim bir günün ardından koşa koşa gittim. Operet böyle günlere ilaç gibi. Hareketli ritmlerle coşuyor, gülüyor, minik beyin fırtınalarıyla sahnede kalıyorsunuz. Zaten operet de romantizmin ağır opera anlayışına bir tepki olarak ortaya çıkmış. Ona toplumsal olsun siyasal olsun gülünç öğeleri içererek olayları anlatan müzikal sahne oyunu diyebiliriz. Yani operet daha kısa ve daha hafif konuları içeriyor öyle opera gibi ağdalı değil.
Operet 19. Yüzyılın ortalarında ciddi konular işleyerek oyun süresi uzayan operakomik tarzındaki eserlere bir reaksiyon olarak çıkmış. Belli ki besteciler operanın muhteşem ağırlığının yorgunluğuyla ‘ne bu ciddiyet şiştik yaa’ diyerek opereti ortaya çıkarmışlar. Avrupa da Fransa Almanya İngiltere farklı tarzla opereti icra etmişler. Operet deyince benim aklıma hep Offenbach (Operetleri ile Fransa’da 2.İmparatorluk döneminin çok tutulan eğlenceleri) gelir. Biz de de Cemal Reşit Rey tabii… Hepimiz Cemal Reşit Rey’in Lüküs Hayat operetinin tınılarını ezbere biliriz.
Biliriz di mi???
Ha şöyle… çalışan biliyor. Bi hatırlayalım;
Operet, Türkiye'de 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk yarısında yaygın bir tür oldu. Bizde operet besteleyen ilk müzikçi Leblebici Horhor operetiyle ün kazanan Dikran Çuhaciyan Efendi, doğu müziği ezgileri içinde İsmail Hakkı Bey daha sonra da Dr. Suphi Ezgi,Hasan Ferit Alnar, Muhlis Sabahattin Ezgi, Cemal Reşit Rey bu türün örnekleridir.
Ayrıca Cumhuriyet döneminin getirdiği şartlar çerçevesinde Mustafa Kemal Atatürk özelikle çağdaşlaşma çabasının devamı olarak Cemal Reşit Rey tarafından bestelenen ve Ekrem Reşit Rey'in librettosunu yazdığı ‘Deli Dolu’, operet dünyasının en önemli eserlerinden biridir.
Ana fikri iki yüzlülük olan eserde, eğlenceli bir konu ele alınsa da, eserin en önemli ve acı tarafı metnin gerçek ögeleri bir araya getirmesidir. Eserin baş kahramanının ve etrafında dönen riyakarlık, samimiyetsizlik ve sözde kalmış aile bağlarının ortaya konması ile işlenen dramaturjik yapısı ile Rey kardeşlerin en önemli operetlerinden biridir. Cemal Reşit Rey'in bestelediği neşeli melodiler ve Ekrem Reşit Rey'in yazdığı yaratıcı bir hikâye ile dolu bu eğlenceli operet, hem karakterleriyle hem de müzikal yapısıyla o gece izleyicilere unutulmaz anlar yaşattı. Başarıyla işlenen karakterler, orkestra ve müzikal yapı, sanatseverlere zamanı da unutturdu.
Şebnem Özsaran’ın sahneye koyduğu eserde, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nı Murat Kodallı yönetiyor. Müzik düzenlemesi Aytuğ Ülgen ve Ulaş Kurugüllü imzalı eserin dekor tasarımı Zeki Sarayoğlu’na, kostüm tasarımı Serdar Başbuğ’a, ışık tasarımı Taner Aydın’a, koreografisi Çiğdem Erkaya Öztürk’e ait. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Korosu’nun şefi Volkan Akkoç. Operetin editörü Median Müzik Edisyon.
Tüm emeği geçenlerin yüreğine sağlık, ruhumuz sizi minnetle alkışlıyor.
Bu sezonun en iddialı yapıtını kaçırmak da kayıp olur söylemesi benden.