Pastane aşkları…

Küçük kasabalarda yaşanan büyük aşklardır. Kasabalar küçük olsa da, büyük ağızlı insanların dedikodu yapmalarına mahal vermemek adına  aşklar gizli yaşanırmış.

  Buluşmalar hemen olmazmış. Önce, ulaşması belki günler sürecek, kardeş veya  komşu çocuğuyla gönderilen küçük notlar, mektuplar, sözlü mesajlar, al yazmalar, mendillerle ayarlanan buluşma saatleri ve günleri… Daha sonra ise mahallede pastalarından dolayı değil de âşıklarıyla ün salmış pastanelerde gerçekleşen ilk buluşmalar… Masada karşılıklı oturan âşıklar, pespembe yanaklar, çekingen tavırlarla kaçamak bakışmalar, önlerinde ise hiç bitmeyen, defalarca dolaba girip çıkan pasta dilimleri, muhallebiler veya profiteroller… 

   Kim bilir, kaç aşkın başlangıcına, kaç aşkın bitişine şahit oldular… O masalar, sandalyeler, radyoda çalan şarkılar, bardaklardaki soğuyan çaylar,  aşıkları görünce saygıda kusur etmeyen, aşka âşık  pastane sahipleri… O dokunulmamış ya da yarım kalmış muhallebiler.

  Ama artık öyle değil, mesafeler kısaldıkça aşkların da ömrü kısalıyor maalesef. Her şey gibi kolay elde edilmenin kıymet bilinmezliğiyle tükeniyor aşklar.

 Bu yüzden güzeldir pastane aşkları… Günlerce bekleyip kavuşursun sevdiğine, elini tutamazsın hemen belki de… Sinemaya gitseniz yanınızda mutlaka bir kardeş olur, sarılamazsın o incecik beline, yanağından küçücük bir buse almak bile haftalar aylar sürer belki… 

 Eski zamanlarda yaşanan pastane aşklarının tadı unutulmaz öyle kolay kolay, her güzel şey gibi mazideki…