Fevkalade zeki ve espri özelliği olan Erdal Bey'in, akıllardan çıkmayacak, gülümseten ancak ders veren davranış, espri ve nitelikleri siyaset hayatında daima hatırlanacaktır. • Gazeteciler soruyor, "Efendim sizi hiç sinemada görmüyoruz. Cevap veriyor; "Göremezsiniz, çünkü sinema karanlık olduğundan..." • Boğaziçi Üniversitesi'nde bir konferans veriyor. "Ben buraya hangi şapkamla geleyim, diye çok düşündüm. Bilim adamı kimliğimle mi, yoksa siyaset adamı olarak mı? Neticede, siyaset adamı kimliği ile gelmeye karar verdim. Zira bilim adamı olarak gelseydim, iyi hazırlanmam gerekirdi, bu da işime gelmedi." • Seçim kampanyalarından birinde bir adam, otobüsün önüne atladı. "Erdal Paşam, senin için ölürüm". Erdal Bey, "Aman ölme bir oy bir oydur." • Amerika'da yaş günü kutlanırken tele-konferans sistemi ile Boğaziçi Üniversitesi'nde toplananlara konuşuyor. "Herkes başka şeyler yaparak ilgi toplar, ne garip ki, ben hasta olarak ilgi topluyorum." Erdal İnönü, siyasete kalite getiren, siyasetin yanlışlarını ve insanı rahatsız eden adetlerini değiştirmeye çalışan birisi idi. Örneğin, partililerin ve seçmenlerin kişisel çıkarları ile ilgili isteklerini kabul etmez, ülkenin genelini ilgilendiren sorunlara çözüm bulmaya çalışırdı. Gene bir gün Mecliste grup toplantısında, partililerin kendisini rahatsız eden isteklerine muhatap olunca olumsuz cevap verdi. Partililer, "Ama Babanız İsmet Paşa olsa bunu yapardı" deyince; "Öyle ise gidin Babamı bulun, ona söyleyin" dedi. Erdal İnönü, yaşamı boyunca demokrasi ve adalet kurallarına uydu ve saygı gösterdi. Ancak Türkiye'de partili, seçmen, delege müthiş sigara içicisi idi. Bu durum Erdal Bey'i çok rahatsız ediyor, gözleri yanıyordu. Bir gün parti toplantısında, "Yahu sizi dumandan göremiyorum" diyerek, sigara içilmesini yasakladı. Bu durum partililerin işine gelmedi. "Efendim, bu yasağınızı oya koyun" dediler. Erdal Bey, "Siz neden bahsediyorsunuz, anti demokratik kararların oylaması olmaz" deyiverdi. Yurt gezilerinden birinde, Van'da, "Efendim vali bey size bir plaket verecek" dediler. O günlerde herkesin herkese şilt, plaket vermesi, Erdal Bey'i rahatsız ediyordu. Bu nedenle "Vali Bey'in bana plaket vermesini istemiyorum, zaten Van'a yeni geldim, plaketi hak edecek hiçbir şey de yapmadım" dedi. Bir gün deprem konusunda Boğaziçi Üniversitesi'nde bir konferansta; "Depremin büyüklüğü, yani Richter ölçeği ve şiddetini anlıyorum. Bir de aletsel büyüklüğü diyorlar. Aletlerin büyüklüğü beni ilgilendirmiyor. Zaten deprem aletlerle belirlenir, ölçülür. Aletlerin büyüklüğü ile uğraşmasınlar" dedi. Herkesin bildiği bir huyunu ben gene hatırlatacağım. Siyasette, seçim kampanyalarında omuzlara alınmayı hiç sevmezdi. SHP Başkanı olduğu dönemde, bir mitingde yürürken, birisi arkadan yaklaşıp, onu birden omuzlara alır, "Ne yapıyorsun be adam, bırak beni diye bağırır". Daha sonra böyle bir harekete teşebbüs olunca ellerini, bacaklarını açarak yere yatar ve fiziki olarak omuza alma olayı ile mücadele ederdi. Bir gün Erdal Bey, Meclis çalışmaları için muhalefet lideri olarak Ankara'ya gidiyordu. Kendi arabasını VİP otoparkına değil büyük otoparka bırakıp, uçağa gider. Arabasını park ederken yanına bir gazeteci yaklaşır, siyaset ile ilgili sorular sorar. Erdal Bey acelesi olduğundan cevap vermez. Akşam dönünce aynı gazeteciyi görür, "Yahu sen hatırlıyor musun, sabah yanımdaydın, arabamı nereye bıraktım acaba"... Seçim bölgesi İzmir'e giderken İzmir Milletvekilleri yanına gelirler, "Efendim ne olur konuşurken sert olun. Masaya yumruğunuzu vurun ve vurucu konuşma yapın." Erdal Bey, "Ben normal konuşmamı yaparım, vuruculuk ve diğer işleri siz yapın" der. Erdal Bey, solda birlik için Çiftlik Merkez Lokantası rakipleri ile yemeğe gider, garson gelir, "Efendim ne yiyeceksiniz" der, "önce biz birbirimizi yiyelim, sonra yer kalırsa, bir şeyler yeriz" der. İşte Erdal İnönü böylesine vatanperver, Atatürkçü, uzlaşmacı ve hoşgörülü, nazik, centilmen, bilgili, tecrübeli, iyi bir insandı. Onu tanıyan, tanımayan herkesin üzerinde müspet intiba bırakmıştı. Zamansız ve sevenlerini çok üzen, elim kaybının acısını hissediyoruz. Tabii ben burada, cenazesinde sevgi seli ve gözyaşı vardı, binlerce kişi onu taşıdı demek istemiyorum. Kalabalık cenaze beni ilgilendirmiyor, keşke onu yitirmeseydik. Siyasette olmasa da, görüş ve düşünceleri hatta esprileri ile Türkiye'nin kendisine en fazla ihtiyaç duyduğu bir zamanda aramızdan ayrıldı. Ben, Erdal İnönü'nün dostluğu mertebesine ulaştığım için, kendimi mutlu ve onurlu addediyorum. Onu çok sevdim ve saygı duydum. Başta değerli Eşi Sevinç Hanım olmak üzere tüm İnönü Ailesinin ve Türk Milletinin başı sağ olsun.