Futboldan biraz uzaklaşmak, sporla haşır neşir olan kişiler için bir soluk, biraz nefes almak anlamına gelir. Bu da kişinin dinç kalmasını sağlar. Tıpkı bugün ki yazımız gibi.
Sizlerle zaman zaman beraber olduğumuz bu köşemizin hafta sonunu ‘istisnai’ durumlar için ayırmak istiyoruz.
Futbolda takımlarımızın Avrupa serüvenine ‘sürpriz’ sayılmayacak şekilde nokta koyması, Kulüplerimizin ligin zirve yarışındaki şansları.
Hafta da bir gün dahi tüm bu konuları elimizin tersi ile bir kenara itmekle; direk bireysel olarak ‘sizi’ ‘bizi’ daha genelleme, toplum olarak  ‘hepimizi’ sorumluluğumuzu yerine getirmek için adına atmış oluruz, sanırım.
Örnek niçin spor? Spor sağlığımızı nasıl etkiler? Çocuklarımızı hangi spora yönlendirmeli? Yerel yönetimlerin insan sağlığı adına spora ayırdığı kaynak (!) Buna benzer diğer konular.
Paralimpik Oyunlar, diğer bir ifade ile Engelliler Olimpiyatları Londra’da devam ediyor. Oyunlarda derece yapmak bir yana, spor bir engelli için neden ve ne kadar önemli acaba?
Bugün ki konumuzu ‘Engelliler ve Spora’ Ayırmak istiyoruz; kabul buyurun efendim.
*  *  *  *
 Engelliler için hatırlanmak, önemli bir husus…Ama bir yardım eli, ama bir tebessüm.. Sadece yanlarında olma hissi, kendilerini iyi hissetlerine yetiyor.
Tabii bunun ne anlama geldiğini birçoğumuz farkında değiliz, çünkü henüz onlarla paylaşacak bir bağı oluşturamadık, belki.
Her defasında dile getirilen ‘Herkes bir engelli adayıdır’ yakıştırmasının, bize ne kadar yakın olduğunu nereden bilebiliriz ki?
Belki de, duygularımızı bir kenara itip, öyle olmak istemeyişimizden kaynaklandığı içindir. Ama bir gün mutlaka… İşte o günün hesabını yapmanın güç, fakat o yaşamın bir parçası olmak için hiçbir neden olmadığı gerçeğini göz ardı etmeyerek.
Bu insanın kendi elinde değil ki… Yaradanın insan için vermiş olduğu bir imtihanın parçası…
Bu satırların sahibi, hayatının belli kısımların da idareci, hakemlik yaptı …Mesleği gereği onlarla birlikte oldu...
Yaşama sevincini bir an olsun eksik etmeyen ‘engeller aşılması için vardır’ anlayışına sahip, yaşamla iç içe, aldığı nefesin değerini, dostluğun kıymetini, yaşamasının şükrünü bilen o insanların, birilerin ‘engelli’ yakıştırmasını ne kadar ‘yersiz’ olduğunu,  bizzat yaşayarak /paylaşarak gördük…
Evet, yaşama yelken açtığınız da, esen rüzgarın yönü (kederiniz) hangi taraftan eserse, siz o tarafa dümen kırmaya, adeta mecbur kalıyorsunuz. Bu zorunlu yöneliş ‘anlayana/mana çıkarana göre’ öyle güzelliklerle/mesajlarla dolu ki. İşte bunu yaşayarak gözlemleme hidayetine ermeye çalışıyoruz, elhamdülillah.
Bir buçuk yıl gibi bir süre, İşitme Engelliler Spor Federasyonda çalıştığım ve bu süreçte iki dönem yardımcı antrenör olarak bulunduğum İşitme Engeliler Hentbol Milli Takım Kampında, onların yaşamla ne kadar barışık olduklarını ve durum değerlendirmesi yapıp hallerine şükrettiklerine imrenerek şahit oldum.
Sözde biz sağlamız. Acaba, içinde bulunduğumuzun hali, günde kaç kez hamd noktasına taşıyabiliyoruz.
Onlar bunu fazlasıyla yapıyor. Bizzat bunu bir engelli sporcumuzun velisinden de dinledim. Kamuda üst düzey yönetici olan bu seçkin insanla konu engelilerden açıldığında, İşitme Engelli çocuğu için aynen şu ifadeyi kullandı; ‘Ahmet Bey, bazen o kadar şükrediyorum ki… Toplum olarak içinde bulunduğumuz kötülük ve çirkinlikleri çocuğumun duymasından çok, duymamasında daha hayırlı olduğunu düşünüyorum.’ Evet bir babanın bu söyledikleri, kendine olan teselli gibi gözükse de verilmek istenen mesaj ‘şükür’ noktasında o kadar anlamlıydı ki.
Engellilerle yakınlığımız bununla sınırlı değil. Görme Engellilerle birliktelik sürecimiz, onların bir nevi futbol kadar tutkulu oldukları Golbol branşında hakemlik yapmakla devam etti....
Ülke savunması için Güneydoğuda gözlerini kaybeden gazilerimizden Karagücü takımında yer alan sporcuların Goalball maçlarını yönetmek, onlarla birlikteliğin şahsıma, hani derler ya, ‘anlatılmaz yaşanır’ güzelliklere, ayrı bir güzellik kattı.
Engelli olan çocuğu için ne kadar şükretse az olacağını, Rabbinin cennete giden bir kişiyi kendisine emanet ettiği ve onun sayesinde belki cennetin yolunu bulabileceğini ifade eden bir hanımefendinin, otizm çocuklarıyla uğraşmayı ‘Meleklerle olmanın mutluluğunu yaşıyoruz…’ yakıştırmasını yapan Halil Erkuzu kardeşimin sözleri yazımın son noktasına değil, ömrümün son nefesime kadar kulaklarımda çınlayacak…
Evet, sözde onlar engelli, bizler sağlam. Ne gariptir ki bizler yaşamın, gülmenin…  ismini koymuşuz, onlar ise bunların bizzat hayatlarına uyarlamış.
 Kısacası onlar, Engelleri çoktan aşmış…
Not: Acımak mı, asla…Onlar, ‘engelliler’ ne diyor; Bana acıma sakın, bir mum ‘ışık’ da  sen yak…