Bir çile düşünün karışmış. 

Ama öyle bir karışmış ki, iki ucu size bakarak sırıtıyor. Tahriklerine gelip bir ona bir ötekine yapışıp çekiyorsunuz.

I-Ihh

Gelmek bir kenara çile avucunuzda iyice tortop olmuş tıpkı şey misali, ıhmmm şey,  .ok

Ya bir kenara koyup görmezden geleceksiniz ya sabırla tekrar deneyeceksiniz ya daaa … makası alıp budaya budaya kurtarabildiklerinize ulaşmaya.

Bir şık daha var.

Kaldıpıp dooooğru çöpe ! 

Bu arada ‘Çile’ yi gerçek anlamı zanneden yeni nesile açıklamamdır ki, eskiden o motiflerini saya saya el emeği göz nuru kazaklarımızı, atkılarımızı biz örerdik. Ve ‘Yüncü’ denilen mağazalardan ‘Çile’ satın alırdık.

Sahi çile çabuk karışırdı. Galiba bu özelliğinden adını ‘Çile bülbülüm çile’ yi anımsatan ‘Çile’ adını vermişler Özellikle kullandıkça  ipler çileden çıkar, sizi de çileden çıkarırdı. Evde kediniz varsa onunla oynamaya bayılır bir terlik yer kaçardı.

Evet bu yün çileleriyle harikalar yaratır şapka, ceket örerdik. Ergenliğin en iyi ilacıdır örgü örmek. Yok şimdi kodlamayla uğraşan alkol ve benzerleriyle savaşmak zorunda kalan yeni türe göre değil tabii ki…

Bazılarımız çorap bile örerdi. Örgü bir dönem öyle abartıldı ki, sarı süpürge başlarına, tüp kafalarına, tv üstlerine, kibrit, mandal kutularına… her yerde yerini aldı. Biliyonuz abartmayı çok severiz …

Başıma çorap ördün lafı da böyle doğdu sanırım.

İşte seçim kararıyla hatırladığım çile böyle düştü kafama. Son zamanlarda öyle olaylar yaşanıyor ve duyuyorum ki kabus gibi. Neresini nasıl düzelteceğimizi bilmiyorum.

Aldığım her malı iki katı ödemekten, trafik var diye 10 liralık yeri 20 liraya götüren taksicilerle, yolda çarpıp belasını arayan insanlarla kavga etmekten, toplu taşımalarda ite kalka gitmekten, ettiğin iki kelimenin ardından dolambaçlı tuhaf yorumlardan, keman yayı gibi gerilmiş kimseye güvenemeyen suratlardan, sevgi sözcüklerinden ahkam kesip ihanet edenlerden, aile yaşamlarının hızla silindiğini görmekten, tek yaşama modelleri tercihlerinden, cep telefonuyla monoblok bir halde gezenlerden, her yerde inşaat görmekten, kaçtığım her yeşil yerde ‘Selaaam’ diyen metro inşaatları ve arkasından gelen ‘Eskisinden daha çok ağaç dikeceğiz’ den, sokak hayvanlarına şu kadar baktık deyip duyguları sömüren reklamlardan, fatura ödemekten ayın 10 günlük zaman dilime çevrilmesinden, tüm bunların kaybettirdiği anı yaşayamamaktan, doymayan aç gözlerden, Arap görmekten, dilencilerin duygularımı tahrik etmesinden…

Daha sayayım mı?

İşte hepimiz çileden çıktık.

Gelen gidenden çok az. 

Ey ahali bir toplumun yapısı değişiyor!

Seçimle mi bitecek bunlar soruyorum işte.

Soruyorum. Soruyorum.

Yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz hoop ordayım mı bu?

Sen Metastas yapmış bir karın gördün  mü Abidin? Dikiş tutmaz, doku taş gibidir. ( çile mile hava cıva) Ağır kokar nefes alamazsın.

Biz nasıl adam olacaz yaa…

Bozuk kişiliklere sahip hasta bir topluma döndük. 

Etimizden sütümüzden faydalanamayan hale geldik. Hep ithal hep deli dana. 

Yiye yiye mi bu hale geldik allahaşkına?

Aha trajediye taze bir örnek;

Patronunun verdiği parayı az bulan genç çaycı falezlerden atlamaya kalkmış. Sonra intihardan vazgeçmiş. Poliste sakinleşmeye çalıştırıp; 

‘ Şans topu oyna belki parayı bulursun!’ demiş. 

Genç de inanmış…

Ahhh vahhh halimize.

Şans oyunları ha.

O piti piti karamela sepeti, terazi lastik… jimnastik

Yok sporda yok bize.

Şenol Güneş’in başına gelenlerden sonra o da yok 

İşteee

Bu hale geldik. Amaaa cıkmayan canda umut vardır. Hala şansın var. 

Kaza geliyorum, namus gidiyorum demez bunu da unutma. 

Benden de bu kadar.

Hiç değilse bu pazar ağzınızda sevgi sözcükleriyle dolaşın. Beyne oksijen akışı artar. Hatta her dakika seviyorum leeeynn deyin. Oksijen arttıkça artsın Silkelenin.